Yazan: Sophie Shanahan
Çeviren: Ecen Özen
Geçtiğimiz günlerde tarihlerindeki ilk şansölye adaylarını açıklayan Almanya’nın Yeşiller Partisi, Eylül ayında yapılacak seçimle ilgili anketlerde önde gidiyor. Bir taban hareketi olarak başlayan bu oluşum, Alman siyasetinde nasıl bir ağırlık kazandı?
Genelde marjinal olarak görülmesine rağmen die Grünen (Yeşiller), Almanya Federal Meclisi’ndeki koltukların yaklaşık yüzde dokuzunu elinde tutuyor. Eyalet düzeyinde istikrarlı olarak yükselen Yeşiller, şimdi ise ulusal anketlerde Merkel’in muhafazakar partisinin önündeler.
Başından beri işleri farklı yürüten Yeşiller; istikrarlı bir şekilde eşitlik, ekoloji ve sosyal değişime odaklanıyor. Ancak geçen kırk yılda barış hareketinin farklı parçalarının birleşmesiyle ortaya çıkan bir oluşumdan ulusal politikada bir köşe taşına doğru evrildiler.
‘Parti Karşıtı Parti’
Düzen karşıtı parti, 1960 ve 70’lerde nükleer karşıtı ve barış hareketleri ile doğdu. Bölgesel organizasyonları; çevrecilik, şiddet karşıtlığı ve insan haklarına odaklanarak ülke çapında birleştirdi.
Yeşiller, ana akım politika tarafından hayal kırılığına uğratılmışlara bir siyasal yuva sağladı. Kendilerini, politik bir organizasyondan daha çok, demokratik bir taban hareketi olarak gösterdiler. Parti kurucularından Petra Kelly, Yeşiller’i ‘parti karşıtı parti’ şeklinde tanımlayacak kadar ileri gitti.
Ulusal Yeşiller Partisi, resmi olarak Ocak 1980’de Baden-Württemberg’in ikinci en büyük şehri olan Karlsruhe’de kuruldu ve geçen sene kırkıncı yıl dönümlerini kutladılar. Almanya Federal Meclisi’ne ilk defa 1983 yılında, oyların yüzde 5,6’sını alarak girdiler. Bu ilk başarılarını, Batı Almanya’da konuşlanması planlanan yeni nükleer silahlara karşı halkın yaygın karşı görüşü sayesinde kazandılar.
Parti Çatlağı
Ulusal seviyede sahneye çıktıklarından beri Yeşiller, her zaman anlaşmazlıkları içinde barındırdı. 1980’lerde partinin ana prensiplerinden taviz vermeyi reddeden Fundis (radikaller) ile seçilebilirliği ve SPD (Sosyal Demokratlar) ile işbirliğini destekleyen Realos (gerçekçiler) arasında büyük bir çatlak ortaya çıktı.
1980’lerin sonuna gelindiğinde, özellikle Hessen’de Yeşil-SPD ile koalisyonun kurulmasından sonra Realos’ların partide hakim oldukları gayet net bir şekilde belli oldu. 1986’da Çernobil faciasının yönetilme şekline karşı halkta oluşan öfke sayesinde partinin başarısı artmaya devam etti. Bu durum, Yeşiller’in bir yıl sonraki seçimlerde oyların yüzde 8,3’üne sahip olmasını sağladı.
Ulusal İttifak Oluşur
1990’larda Almanya’nın tamamında olduğu gibi Yeşiller Partisi için de evrim zamanıydı. 1993’te Batı Alman Yeşiller Partisi, Doğu Alman Yeşilleri ve çeşitli taban çevre organizasyonlarının koalisyonundan oluşan Birlik ‘90 ile birleşti. Yeni ortaya çıkan parti, ulusal seviyede ilk kez 1994 seçimlerinden sonra temsil edildi ve 1998’de Sosyal Demokratlar (SPD) ile koalisyon kurarak hükümete girdi.
Pek çok kişi bu yükselişi parti için büyük bir zafer olarak görse de, Sosyal Demokratlarla ulusal bir ittifak kurma kararı pek çok Fundis tarafından acı tatlı bir zafer olarak görüldü.
Koalisyon hükümetinin küçük partnerleri olan Yeşil politikacılar kendilerini daha önceleri hararetli bir şekilde karşı oldukları politikaları desteklerken buldular. Almanya’nın 1999’da Kosova’daki askeri hareketlere katılması ve 2001’de Afganistan’a asker konuşlandırması lehine oy kullanmak da bu kararlar arasındaydı.
Bu kararlar, partiye hizmet eden politikacılar ve parti üyeleri tarafından, Yeşiller’in ana prensiplerinden olan şiddet karşıtlığına alçakça bir ihanet olarak görüldü. Parti, politik merkezinden savruluyor gibi gözüküyordu. Bu durum, partinin genel anlamda popülerliğini etkilemiş gibi gözükmüyordu; tüm bunlara rağmen Yeşiller 2002’de tarihlerindeki en iyi seçim sonucunu elde ettiler.
SPD ile ilişkilerin bozulduğu ve ittifakın Almanya Federal Meclisi’nde çoğunluğu sağlayamadığı 2005’te, hükümetten indirilen Yeşiller, en azından artık güçlü çevre politikalarına sahip tek parti olmadıklarından, siyasi bir yol ayrımındaydılar.
Taze Bir Rüzgar
Bir Alman politik partisini yöneten ilk Türkiye asıllı politikacı olan Cem Özdemir’in 2008’de eş başkan olarak seçilmesiyle die Grünen gençleşti ve takip eden seçimlerde oyların yüzde 10’undan fazlasını kazandı.
Bugüne kadar ulusal temsilleri yüzde 8 ile 10 arasında dolaşan parti, Busdesländer’de (eyaletlerde) hızla büyüdü. Yeşiller, 16 eyalet meclisinin 14’ünde sandalyeye sahip ve bunların 11’inde koalisyondalar.
2016’da Yeşiller, Baden-Württembreg’de tarih yazdılar; tarihlerinde ilk defa eyalet seviyesindeki en büyük parti oldular. Aynı zamanda Die Grünen, Bavyera, Hamburg ve Hessen’de ikinci en büyük parti oldu.
Ana akım haline gelmemeye kararlı olan Yeşiller’i, 2018’den beri Annalena Baerbock ve Robert Habeck birlikte yönetiyor. Bu özelliğiyle Yeşiller, ülkedeki, paylaşılan ve cinsiyet açısından dengeli bir liderliğe sahip tek büyük parti olmaya devam ediyor.
Geçtiğimiz hafta Alman Yeşiller Partisi, Baerbock’u ilk Kanzlerkadidatları (şansöyle adayı) olarak seçtiklerini açıkladı.
Baerbock’un ulusal liderlik için adaylığının açıklanması, anketlerdeki yükselmeyle desteklendikten sonra Yeşiller geçtiğimiz bir hafta içinde 2159 yeni üye kazandı.
Pandemi durumunun kampanya için yarattığı zorluğa rağmen ulusal düzeyde yüzde 28 oy alabilecek olan Yeşiller, Eylül ayındaki seçimlerde bir değişime sebep olmayı umuyor.
Yeşiller Partisi, Alman politikasının merkezinde savaşıyor. Partinin geçen sene sonunda düzenledikleri parti konferansındaki ana mesajları ise net: “Yeteri kadar uzun zamandır muhalefet koltuğunda oturuyoruz. Artık sürücü koltuğuna geçme zamanı”.
Dipnotlar:
26 Nisan 2021 tarihinde The Local Europe AB’de yayımlanmıştır.
https://www.thelocal.de/20210426/from-trailblazing-radicals-to-germanys-most-popular-party-who-are-the-greens/ adresinden indirilmiştir.
Görsel tasarım: Olcay Özkaplan