Yazan: Sigrid Maurer

Çeviren: Ali Serdar Gültekin

Avusturya Yeşilleri, Ocak 2020’den bu yana ilk kez Muhafazakarların koalisyon ortağı olarak ulusal hükümetin bir parçası oldu. Bu ortaklık ve önceki hükümetin yolsuzluk skandallarının mirası zor soruları gündeme getirse de, Yeşiller temiz bir çevre ve siyaset vizyonlarını sürdürmeye devam ettiler. Yeşil Milletvekili Sigrid Maurer’e Muhafazakarlarla koalisyonunun ne anlama geldiğini, partinin rotasında nasıl kalmayı başardığını ve partiyi neler beklediğini sorduk.

Bu röportaj, Le Grand Continenton ortaklaşa yayınladığımız, Avrupa’daki yeşil partileri hakkındaki bir dizinin parçasıdır.

Green European Journal: Pandemi ve ekonomik toparlanma şu anda manşetlerde yer alıyor, peki Avusturya’da gündemde başka hangi konular var? Hükümetteki Yeşiller olarak onlara nasıl hitap ediyorsunuz?

Sigrid Maurer: Küresel ekonomik kriz ve istihdam kriziyle birleşen sağlık krizi, burada, Avusturya’da, açıkça belirleyici sorun. Ancak bu krizi yönetirken, aşısı olmayan diğer önemli sorunu gözden kaçırmadık: iklim değişikliği. Dolayısıyla salgınla mücadelede attığımız adımlar, iklim krizini de ele alıyor. AB iyileştirme planında belirtilen iklim hedeflerinin aşılmasını sağladık, çevre teşvikleri ile yatırım primleri oluşturduk ve belediyelerin çevre yatırımları yapmasını sağlayan bir paket oluşturduk. Yatırım politikamızla sadece salgınla mücadele etmekle kalmadık, ekonomiyi güçlendirdik, istihdam krizini önledik ve daha fazla iklim koruması sağladık. Tüm bu konuları çok önemsiyoruz ve aralarında bağlar kurup bütüncül bir şekilde ele almak için çalışıyoruz.

Koalisyon ortağınızın işbirliğine her zaman güvenebilir misiniz?

Açıkçası [muhafazakar Avusturya Halk Partisi (ÖVP) ile] bir koalisyon içindeyiz, tek partili bir çoğunluk hükümeti değil. Hedeflerimiz hükümet programında çok net bir şekilde ifade ediliyor ve 2040 yılına kadar iklim nötr olmayı içeriyor. Koalisyon ortağımız bu taahhütten şikayet edebilir; ama bunun dışına çıkamıyor.

Halihazırda bir dizi önlemi hayata geçirdik. Örneğin, şimdiye kadarki en büyük demiryolu genişletme paketini kabul ettik ve iklimin korunması için birkaç milyar avroyu seferber ettik. Yılda sadece 1095 avroya ülke çapında bir toplu taşıma kartının getirilmesi de dahil olmak üzere daha pek çok şey yolda. Bu bir kilometre taşıdır; daha fazla insanı toplu taşımayı kullanmaya teşvik eder ve bunu yapmayı uygun fiyatlı hale getirir.

Sonbaharda, 2022 baharında uygulanacak bir eko-sosyal vergi reformu için oylama yapacağız. Örneğin, standart yakıt tüketim vergisinin (NoVA)[2] yeşilleştirilmesi gibi ilk aşama şimdiden yolda: otomobil ne kadar çevre dostuysa, vergi o kadar düşük olacak. Amaç, çevresel bir bileşeni vergi sistemine entegre etmektir. İklime zarar veren davranışlar daha pahalı hale geliyor ve iklim dostu davranışlar ödüllendiriliyor. Bu vergi reformu, çevresel [kötü gidişattan] geri dönüşün temel taşıdır. [Avusturya Şansölyesi] Sebastian Kurz bile eko-sosyal vergi reformunun kaçınılmaz olduğunu biliyor.

Avusturya siyaseti, bazıları önceki hükümetlerin üyelerini de içeren yolsuzluk ve diğer skandallarla defalarca darbe aldı. Bunu değiştirmek istiyoruz: Yeşiller, temiz bir çevre ve temiz siyasetin ortak platformunda seçildi. Bu, parti finansmanı ve resmi gizliliğin kaldırılması konusunda da ilerleme kaydetmek istediğimiz anlamına geliyor. Gündemimizin ana konuları bunlar.

“Avusturya siyaseti, bazıları önceki hükümetlerin üyelerini de içeren yolsuzluk ve diğer skandallarla defalarca darbe aldı. Bunu değiştirmek istiyoruz: Yeşiller, temiz bir çevre ve temiz siyasetin ortak platformunda seçildi.”

Peki ya diğer alanlar? İltica ve göç politikası örneğini ele alalım. Koalisyon ortağınız tamamen farklı bir bakış açısına sahip ve Avusturya’nın sınırlarını kapalı tutmak istiyor. Bu sorumluluklar sadece ayrı olarak mı kabul ediliyor? Yani Yeşiller iklime sahip çıkıyor, Muhafazakarlar da sorumluluk alanlarında canlarının istediğini yapabiliyor mu?

Federal Hükümet ve Parlamento içinde, her şeye her zaman ortaklaşa karar verilir, ancak her departman içinde önemli manevra alanı üzerinde de anlaştık. Bu özgürlük esastır – örneğin, iklim koruma bakanımız Leonore Gewessler’in daha önce bahsedilen türden önemli önlemleri uygulamaya koyması için. Ve ayrıca, İbiza olayıyla ilgili sürmekte olan soruşturmaları korumamıza yardımcı olduğu adalet sektörü içinde.[2] Ancak bu, elbette, ÖVP’nin departmanları içinde çok fazla hareket özgürlüğüne sahip olduğu anlamına da geliyor. Bu, en çok, atanan bakanın Avusturya’nın tutumunu temsil ettiği AB Konseyi’nde bariz hale geliyor. Orada Konsey, Orbán’ın tutumunu eleştirdiğinde veya koalisyon içinde üzerinde anlaşmaya varılmamış göç meselelerinde tutumlarını ifade ettiğinde, koalisyon ortaklarımızın koltuklarında rahatsız bir şekilde kıpırdandıklarını görüyoruz. Bu, birçok iç tartışmaya yol açıyor. Bu arada biz Yeşiller, iklim düşmanı AB Mercosur serbest ticaret anlaşmasını engellemek ve AB’nin kapılarını geniş kapsamlı çevresel kararlara sık sık açmak için çok çalıştık.

Ancak, herhangi bir kararın ulusal parlamentodan geçmesi için her iki koalisyon ortağının da onayının gerektiği açıktır. Bu, koalisyon ortağımızın sadece iltica mevzuatını sıkılaştıramayacağı, aynı zamanda tedarik zincirleri boyunca şirketler için bir durum tespiti çerçevesi oluşturan bir yasa olan Lieferkettengesetz’i kendi başımıza uygulayamayacağımız anlamına gelir.

Klasik yeşil temalar, diğer siyasi partiler tarafından coşkuyla benimseniyor. Muhafazakar Bakan-Başkan Markus Söder’in posterlerinde kelimenin tam anlamıyla ağaçlara sarıldığı Bavyera’ya bakmamız yeterli. Avusturya’da durum nasıl: yeşil konular artık diğer taraflarca da ele alındı mı?

Diğer partiler, özellikle de Sosyal Demokratlar, uzun süredir yeşil bir kılığa girmeye çalışıyor. Ama bu tamamen mantıksız. Sosyal Demokratlar, son 30 yıldır her türlü hükümet konstelasyonlarında yer aldılar ve iklim değişikliği konusunda kesinlikle hiçbir ilerleme kaydetmediler. Şimdi Yeşillerden daha çevreciymiş gibi davranıyorlar. Avusturya’da bir söz vardır: “Demirci ustasına gidebiliyorsan, neden çırağa gidiyorsun?” Bir şey yapmanız gerekiyorsa, uzmanlara gidin. Yeşiller, iklimin korunması konusunda güvenilir olan tek parti ve seçmenler de bunu biliyor.

İklim değişikliği o kadar önemli bir sorun haline geldi ki, siyasi partiler artık bundan kaçınamıyor. Hepsi sonunda bir şeyler yapılması gerektiğini anladılar. Tek soru, görevin büyüklüğüne uygunlar mı? Örneğin Yeni Avusturya ve Liberal Forum (NEOS), yalnızca ekonomi için iyi olan iklim koruma önlemlerini tartışmaya istekli. Ancak iklime zarar veren davranışları daha pahalı ve iklim dostu davranışları daha ucuz hale getiren yapısal önlemler söz konusu olduğunda, hiçbir yerde bulunamıyorlar.

“Avusturya’da bir söz vardır: “Demirci ustasına gidebiliyorsan, neden çırağa gidiyorsun?” Bir şey yapmanız gerekiyorsa, uzmanlara gidin. Yeşiller, iklimin korunması konusunda güvenilir olan tek parti ve seçmenler de bunu biliyor.”

Yurtiçi politikadan Avrupa politikasına geçiş: Avrupa politikası söz konusu olduğunda koalisyon ortaklarınızla aynı sayfada mısınız?

Hükümet programımızın önsözü, Avrupa’ya yönelik açık bir taahhüt içeriyor. Bu özellikle önemlidir, çünkü bizden önce [ÖVP ve Avusturya Özgürlük Partisi’nden (FPÖ) oluşan] siyah-mavili koalisyon, Avrupa söz konusu olduğunda yanlış yöne gitti. Bunu değiştiriyoruz. Örneğin, Avrupa Parlamentosu için bir inisiyatif hakkında kampanya yürütüyoruz; bu, hükümet anlaşmamızın somut bir parçasıdır. Bununla birlikte, belirli Avrupa politikası konuları, hükümet tarafları arasında zorunlu bir koordinasyon olmaksızın ilgili bakanlar tarafından ele alınmaktadır. Ve tabii ki, ÖVP’nin pozisyonunun bizimkinden farklı olduğu Avrupa politikası konuları da var.

Bu noktaya biraz daha yakından bakmak istiyorum. Sebastian Kurz, Avrupa kurtarma planını ve Avrupa aşı politikasını sert bir şekilde eleştirdi ve Viktor Orbán gibi otoriter devlet adamlarıyla özel bir ilişkisi var. Onunla nasıl uzlaşıya vardınız?

Bu açıkça Yeşil politika değil. Ve biz bundan net olarak uzaklaştık. AB bakanı ve ÖVP üyesi Karoline Edtstadler de Macaristan’a karşı hukukun üstünlüğü davalarında net bir tavır aldı.

Bu siyasi farklılıklar, Avrupa’nın rolü hakkındaki kamusal tartışmalarda nasıl bir rol oynuyor?

Bazen Avusturya’nın AB’ye katılım yılı olan 1995, görünmez bir sınırmış gibi görünüyor. Ondan sonra siyasi olarak sosyalleşen gençler, sadece AB içindeki hayatı biliyor ve bunu apaçık kabul ediyor. Bununla birlikte, eski kuşak içinde, AB’yi hala yabancı bir yapı olarak gören ve “Brüksel” kelimesini yabancı hakimiyetiyle eş anlamlı gören bir grup var. Özellikle sağ kanatta çok sayıda Avrupa karşıtı popülizm var. ÖVP geleneksel olarak Avrupa yanlısı bir partidir, ancak seçmenleri FPÖ’ye kaptırmamak için bu kanadı kapatmaya çalışmaktadır. Bu bizi Avrupa yanlısı iktidar partisi rolüne bırakıyor. Macaristan ve Polonya’daki anayasal gelişmeleri eleştirmek de bize düşüyor. Ve bu rolü proaktif bir şekilde ve inançla yerine getiriyoruz.

Şu anda Avusturya’daki Yeşiller için hangi siyaset düzeyi önceliğe sahip – yerel mi, bölgesel mi, ulusal mı yoksa Avrupa mı?

Üstesinden gelinmesi gereken krizin devasa boyutu, yalnızca bir düzeye odaklanıp diğerlerini arka plana atamayacağımız anlamına geliyor. Sanat, tüm seviyeleri bir araya getirebilmektir ve bunu yapmak ve iyi yapmak için elimizdeki tüm araçları kullanıyoruz. Ana odak noktamız, doğal olarak, en fazla eylem alanına sahip olduğumuz yer: ulusal düzeyde federal hükümet. Ancak iklim hedeflerimiz her düzeyde takip edilmelidir. Anlamlı politikanın yalnızca tek bir düzeyde yapılabileceğine inanmak yanlış olur.

“İklim krizi ve Avusturya ve Avrupa’nın çevresel dönüşümü, zamanımızın en önemli meseleleridir.”

ABD ile Çin Halk Cumhuriyeti arasında sistematik bir rekabete tanık oluyoruz. Avrupa’nın bu takımyıldızındaki yerini nerede görüyorsunuz?

ABD uzun süre demokratik bir öncüydü, ancak orada pek çok şey ters gitti, özellikle sosyal olarak. Hem ABD’de hem de Çin’de gördüğümüz insan sömürüsü Avrupa’da yok. Avrupa Birliği’nin iklimin korunması konusunda da öncü bir rol oynaması gerekiyor. Dolayısıyla, Avrupa’nın çoğulculuğu, en çeşitli ülkeleri bile bir araya getirme yeteneği sayesinde, her yönde oynayacak bir aracı role sahip.

Avusturya Yeşilleri parlamentodaki koltuklarını kaybetti ve ardından 2019’da en iyi seçim sonuçlarını aldılar. Şimdi ilk kez ulusal hükümetin bir parçasılar. Parti, önümüzdeki yıllarda siyasi ve stratejik gelişimini nasıl görüyor?

İklim krizi ve Avusturya ve Avrupa’nın çevresel dönüşümü, zamanımızın en önemli meseleleridir ve önümüzdeki on yıllar için en önemli siyasi eylem alanları olacaktır. Zamana karşı yarışıyoruz ve dinlenmeyi göze alamayız. İklim krizi çoğu yurttaş için merkezi bir sorun haline geliyor. Bununla başa çıkmak için Yeşiller’in daha büyük, daha geniş tabanlı bir partiye dönüşmesi, aynı zamanda çok dikkatli dinlemeye ve insanların endişelerini ve korkularını çok ciddiye almaya devam etmesi gerekiyor. Çevresel dönüşümün sosyal açıdan da adil bir dönüşüm olması gerektiği apaçık ortadadır. Bu sadece Avusturya için değil, her yerde geçerli ve bu da onu derinden bir Avrupa projesi yapıyor. Ve sadece Avusturya için değil, aynı zamanda tüm Avrupa için ana önceliklerimiz olan “temiz çevre, temiz siyaset” temel ilkelerine sadık kalacağız.

Dipnotlar:

[1] Sigrid Maurer, Avusturya Parlamentosu’ndaki Yeşiller Grubu’nun başkanı ve Avusturya Yeşiller Partisi’nin kampanya ve koalisyon müzakere stratejistidir.

[2] Normverbrauchsabgabe (NoVA), Avusturya’da binek otomobiller, motosikletler ve ATV’lerin yanı sıra hafif ticari araçlar satın alırken veya tescil ettirirken bir kereye mahsus bir vergidir.

[3] Aşırı sağcı Özgürlük Partisi’nin (FPÖ) lideri ve genel başkan yardımcısı, Temmuz 2017’de İbiza’da medya desteği karşılığında kazançlı kamu sözleşmelerine erişim sunan lüks bir tesiste görüntülendi. Videonun Mayıs 2019’da yayınlanması, ÖVP-FPÖ iktidar koalisyonunun çökmesine yol açtı.

Bu yazı, İngilizce olarak, 16 Eylül 2021 tarihinde, Green European Journal’da yayınlanmıştır.

https://www.greeneuropeanjournal.eu/investing-in-the-climate-the-austrian-greens-in-coalition/ adresinden indirilmiştir.

Görsel tasarım: Olcay Özkaplan