Yazan: Neasa Hourigan [1]

Çeviren: Ali Serdar Gültekin

Yeşil partilerin hükümet koalisyonlarında karşılaştıkları pek çok zorluk arasında, geniş çözümlerin sınırlı portföyler tarafından kısıtlandığında nasıl uygulanacağı ve geleneksel birliklerinin ötesindeki alanlarda politikayı nasıl şekillendireceği yer alıyor. İrlandalı Yeşil milletvekili Neasa Hourigan, partisinin hükümette ilerleme kaydetmeye devam ederken gelecek için cesur vizyonlar formüle etmek amacıyla muhalif sesleri dinlemek ve bunlara alan yaratmak için nasıl çalıştığını tartışıyor.

Bu röportaj, Le Grand Continenton ortaklaşa yayınladığımız, Avrupa’daki yeşil partileri hakkındaki bir dizinin parçasıdır.

Green European Journal: Şu anda hükümette olan Yeşiller partisinin bir üyesi olarak, bugün İrlanda siyasetini yönlendiren ana sorunlar olarak neleri görüyorsunuz?

Neasa Hourigan: Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, özellikle Covid-19 ve genel olarak sağlık, yakın zamana kadar ülke çapındaki tartışmaların ana itici güçleri oldu. Pandemi, her şeyi nasıl yaptığımız konusunda tam bir sıfırlamaya yol açtı. Dünyadaki her ülke gibi, hayatın daha önce hiç yaşamadığımızı düşündüğüm bir şekilde durma noktasına geldiğini gördük. Bununla birlikte, ne tür bir toplum olduğumuz ve aldığımız yönün sorgulanması hakkında tartışmalar da geldi. Bu tartışmalar, halkın güvenini aşındıran bir bağlamda yapılıyor.

Barınma da diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi öne çıkan bir konudur. Barınma özellikle İrlanda’da endişe vericidir; yüksek düzeyde evsizlik, pahalı konutlar ve sorunu şiddetlendiren bir ev sahipliği geleneğimiz var. Son yıllarda hükümet tamamen özelleştirilmiş, piyasa merkezli konut sağlamaya yöneldi ve bu tamamen başarısız oldu. Yeşil bir bakış açısıyla, konut emisyonları etrafında yapılması gereken zor seçimler, özelleştirilmiş bağlamda daha da zor olacaktır.

Eşitlik bir başka önemli konudur. Bu cephede İrlanda, kesinlikle evlilik eşitliği referandumundan ve Anayasadaki 8. değişikliğin geri alınmasından sonra büyük bir değişim yaşıyor. Biz kamuoyunun nabzını tutmamış kurumlarla uğraşan ilerici bir toplumuz. Henüz yasalaştırılacak bir sürü konu ve hesaba katılması gereken tarihler var; çocuklarını evlatlık vermeye zorlanan kadınlardan doğum belgelerine erişime kadar. Yeşiller kendilerini açıkça feminist ve eşitlik savunucusu olarak görüyorlar, ancak partimiz kadar ilerici olmayan bir hükümet içindeyiz. Ama bakanlığımız var, bu yüzden bu hükümetin zamanımızda gerçekten ilerici bir değişiklik yapacağını umuyoruz.

İrlanda toplumunda ve siyasetinde iklim konularına ilişkin tutumlar nasıl değişti?

İklim sorunu İrlanda siyasetinde kök salıyor. Yeşiller 2000’lerde azınlık olarak hükümete girdiğinde, marjinal meseleleri zorlamaya çalışıyormuşuz gibi hissettik. Artık iklim krizi kamuoyu ve diğer taraflarca daha ciddiye alınıyor. Salgın bunu besledi. Bir yandan, insanlar işlerin çok hızlı bir şekilde ters gidebileceğinin daha çok farkındalar. Öte yandan, duraklama ve sistem sıfırlama, değişimin mümkün olduğunu gösterdi.

Bununla birlikte, iklim krizine hala gerçekten ihtiyaç duyduğu dikkatli inceleme, finansman ve sıkı çalışma düzeyi verilmiyor. Hükümet ve diğer siyasi partiler, bunu ele almak için sessiz bir yaklaşım benimsiyorlar. Hükümette, belirli departmanlarla sınırlı ve yaklaşım, iklim ve enerji portföyünü Yeşillere vermek oldu. Yeşil politikada deneyimli herkes bunun etkisiz olduğunu bilir. Öncülük etmek ve diğer partilere ve hükümete bütüncül bir yaklaşım göstermek Yeşillere düşüyor. Şimdiye kadar, bütçeler genelinde refah göstergelerini kullanıma sunuyoruz ve her departmana yaygınlaştırmaya çalıştığımız bir iklim tasarısı kabul edildi.

Yeşil bir politikacı olarak yapabileceğiniz en radikal şeylerden biri, sadece iklim veya çevre konularına sıkışmamak, finans, barınma veya eşitlik alanlarında da olmaktır. Tüm bunlar, iklim kriziyle inatçı bir şekilde bağlantılı ve nihayetinde, tüm hükümet sistemlerini ve nasıl yaşadığımızı ortadan kaldırmazsak, iklim krizini çözemeyeceğiz.

“Yeşil bir politikacı olarak yapabileceğiniz en radikal şeylerden biri, sadece iklim veya çevre konularına sıkışmamak, finans, barınma veya eşitlik alanlarında da olmaktır.”

Yeşiller bugüne kadar hükümette olmayı nasıl deneyimledi?

Hükümete girme kararı gerginlik doluydu ve kamuoyunda diğer partilerin dikkatli bakışları altında gerçekleşti. Şahsen, tartışmanın sonraki devamına bakarken ve yeni konular açılırken kuruluşun bir parçası olmayı çok zorlayıcı buldum.

Başka bir zorluk, diğer partilerin Yeşiller hakkındaki algısından kaynaklanıyor. Bankacılık, vergi harcamaları ve bütçe açıkları gibi “büyük şeyler” konusundaki güvenilirliğimizi sorgularken Yeşilleri sürekli olarak ulaşım ve enerji gibi konularla ilişkilendiriyorlar. Diyelim ki vergilendirmeyle ilgili bir yükümlülük üstlendiğimizde, bunun ağaçlarla ne ilgisi var diye düşünüyorlar.

Hükümetteki görevimize çok yakın hareket etmeden, bu aktivist alanı korumak ve ileriye dönük fikirleri tartışmaya dahil etmek için, hükümete girme kararından hemen sonra Just Transition Greens’i [Adil Geçiş Yeşilleri’ni] yarattık. Grup, kulaklarımızın kirişte olmasına ve siyasi partiye katılmak istemeyen aktivistlerle bağlantı kurmamıza izin verdi. Bu partisiz alan, yeşil siyaset için sosyal olarak adil bir vizyon dillendirmemize izin verdi.

“Diyelim ki vergilendirmeyle ilgili bir yükümlülük üstlendiğimizde, bunun ağaçlarla ne ilgisi var diye düşünüyorlar.”

İrlanda nispeten yakın zamana kadar çok kırsal bir toplumdu. Bu, İrlanda’daki Yeşil siyaset etrafındaki tartışmayı nasıl şekillendiriyor?

İrlanda, yakın zamana kadar çiftçiliğin egemen olduğu sömürge sonrası bir toplumdur. Çoğu ailenin tarım ve kırsal alanlarla güçlü bağları vardır. Ailemin geldiği İrlanda çevresindeki tüm farklı çiftlik evlerini anlatabilirim. [Bunu] yapabilmek, çok İrlandalı bir şey.

Son yirmi ila otuz yılda, özellikle üç ilçelik Dublin bölgesindeki kentsel alanlar patladı. Yeni kimliğimizi bulmaya çalışırken bu konuda doğal bir huzursuzluk oldu. Bu huzursuzluğun bir kısmı, oldukça bölücü bir tonda kendine ifade alanı buldu.

Kırsal alanlarda kaleleri olan partiler, hızlı kentleşmeden zarar gördü. Kırsal bir siyasi grupsanız ve oy kazanmak ve belirli bir seçmen grubunu kilitlemek istiyorsanız, kolayca tanımlanabilir bir öcüye sahip olmak çok yararlıdır. Yeşiller, kırsal İrlanda’ya karşı olarak nitelendirildi; endüstriyel turba hasadını durdurmak veya sığır eti üretimini kaldırmak isteyen kötü adamlar olarak tasvir ediliyoruz. Aslında söylediğimiz şey, İrlanda’nın, sürdürülebilir olmayan et üretimini büyüterek ve bunun yüzde 80’ini ihraç ederek, ülke dışındaki diğer insanlara ait olması gereken emisyonların, ülke içinde yaratılmasıdır. Ancak bu tartışma sadece Yeşil gündemle ilgili değil; daha çok gelişmekte olan kentleşmemiz ve toplumun nasıl çalıştığına dair bir tür genel yeniden müzakere ile ilgili.

Yeşil siyasetin, kentsel ve kırsal İrlanda’yı birbirine bağlamanın yanı sıra geleceğe bakmak için sunabileceği çok şey var. İrlanda’da güçlü bir topluluk eylemi ve mülkiyet geleneğine sahibiz. Bence Yeşil politikacılar, her konudaki politikalar hakkında belirli ayrıntılar sağlayarak sadece şimdi ve burada hakkında konuşmamalı, aynı zamanda gelecekte tüketimci olmayan bir toplumun nasıl görüneceğine dair bir vizyon da sağlamalıdır.

Başkan Michael D. Higgins, İrlanda kırsal mirasından yararlanarak böyle bir “radikal karşılıklılık” vizyonu ortaya koyuyor. Topluluğun, ihtiyaçlarına göre üretim yapmak için bir araya geldiği “Meitheal” geleneğini hatırlıyor. Modern yönetim sistemimizin bu geleneği gerçekten baltaladığını ve aşındırdığını savunuyor. Radikal karşılıklılık, Yeşil vizyonun olması gereken şeydir.

“Kırsal bir siyasi grupsanız ve oy kazanmak ve belirli bir seçmen grubunu kilitlemek istiyorsanız, kolayca tanımlanabilir bir öcüye sahip olmak çok yararlıdır.”

Eşitlik bakanlığını yöneten Yeşiller ile bir paralellik var. Görünüşe göre İrlanda’daki Yeşil siyasetin bir kısmı, geleceğin bir ulusuna dönüşmesine yardım etmekle ilgili.

Kesinlikle. Nispeten genç bir toplumuz. İrlanda hakkında yeterince takdir edilmeyen en net şeylerden biri, halkının ne kadar politik olduğu ve eşitlik ve adalete olan inançlarıdır. İrlanda’da, insanların bir partinin üyesi olmasalar bile gerçekten siyasetle meşgul olduklarının açıkça görüldüğü ‘pub siyaseti’nden bahsediyoruz.

Her zaman öyleydiler. Tarihsel olarak, İrlandalılar yerel politikacılarının kim olduğunu, hangi partiye ait olduklarını ve neden ait olduklarını bilirler. Diğer ülkelerde yaygın olmayan bir şekilde, politikacılarının kapılarını çalmasına alışkınlar.

Anayasanın 8. maddesini kaldır kampanyası, bu kişisel politikanın sahip olabileceği etkiyi gösterdi. Kampanyacılar kapıları çaldılar ve ailelerinin üyeleriyle konuşarak kürtaja erişimle ilgili kişisel deneyimlerini paylaştılar. Kampanya, ilgili ve eğitimli bir nüfusa sahip olduğunuzda, etrafınız kırsala karşı kentsel tartışmayla çevriliyken bile gerçekten bir fark yaratabileceğinizi gösterdi.

“İrlanda’da, insanların bir partinin üyesi olmasalar bile gerçekten siyasetle meşgul olduklarının açıkça görüldüğü ‘pub siyaseti’nden bahsediyoruz.”

AB’nin İrlanda ve siyaseti üzerindeki etkisi ne kadar önemli?

İrlanda, Avrupa ile bir yolculuğa çıktı. Üyeliğimiz, İngiltere ile sağlıksız bir ilişkiden önemli bir uzaklaşma adımı oldu. Uzun yıllar boyunca, AB reform ve finansman getiren taraf oldu. Büyüdüğüm yer olan Limerick’te, AB fonları spor projelerini ve ulaşım altyapısını iyileştirdi. AB, İrlanda’nın sosyal açıdan daha ilerici olmasında rol oynadı. İrlandalılar kendilerini samimi bir şekilde Avrupalı olarak görüyorlar ve kendilerini AB’nin adil olma ve adil bir toplum vaadiyle özdeşleştiriyorlar.

İrlanda aynı zamanda Avrupa’nın çelişkilerini de görüyor. Unutma, biz dışarıdan dayatılan otoriteye karşı temkinli olma eğiliminde olan sömürge sonrası bir toplumuz. 2008 çöküşü sırasındaki kemer sıkma ve Troyka mirası, Covid-19 krizinde borç paylaşımına tanık olan insanların ağzında ekşi bir tat bırakıyor. “Bizi cezalandırmak güzeldi; ama şimdi daha büyük, daha güçlü ülkelerin başına geliyor, kemer sıkma başarısız bir model olarak kabul ediliyor ve yeni bir yol izleniyor” hissi var. Bu, insanların İrlanda hükümetinin kaza öncesinde yaptığı büyük hataları kabul etmedikleri anlamına gelmez. Ancak bu sefer işlerin neden farklı olduğunu sorgularlar.

İrlanda Avrupa’da nerede oturuyor? Çıkarları, güneyin borçlu ülkeleri ile kuzeyin mali açıdan konuşkan, düşük vergili ülkeleri arasında bölünmüş durumda.

Mevcut merkez sağ hükümet, İrlanda’nın AB’deki konumundan, genellikle borçtan bahsederken “ortadakiler”den söz ediyor. İrlanda Yeşiller Partisi, ülkedeki düşük kurumlar vergisi oranını eleştiren siyasi partilerden sadece biridir. Ve koalisyon ortaklarımızı savunarak ve onlara baskı uygulayarak güvence altına alınmasına yardımcı olduk ve küresel vergi anlaşmasında son altı ayda bir değişiklik oldu.

Şimdi bu, daha küçük ekonomilerin ve özellikle üçüncü ülkelerin endişelerini anlamadığım anlamına gelmiyor. Daha küçük ekonomiler, daha büyük ekonomilerin sahip olduğu ölçekte ekonomilere sahip değildir, bu nedenle boşlukları kapatmak için kurumsal düzenlemelere güvenirler. Bu nedenle daha küçük ekonomiler büyük ölçüde dezavantajlı olacak ve evrensel bir kurumlar vergisi rejimi altında asla yetişemeyebilirler.

Aynı zamanda, İrlandalı Yeşiller, ülkeler hak ettiklerini biçemediğinde ve altyapıya, eğitime ve bağlanabilirliğe yatırım yapamadığında, hasarı küresel eşitsizlik açısından görüyor. Ulusal parlamentomuzda her zaman şunu söylüyorum: iklim adaleti tartışmasını vergi adaletinden ayıramazsınız.

Daha genel olarak, hükümetimizi merkez sağ olarak görsek de, İrlanda’nın AB hükümetleri yelpazesindeki konumu, zaman geçtikçe daha da derinleşeceği umulan sosyal ilerici unsurlarla birlikte merkezdedir.

İrlandalı Yeşiller Avrupa’daki diğer Yeşillerle ne kadar yakın çalışıyor?

Avrupa Yeşilleri’nin üyeleriyiz ve onlarla yakın çalışıyoruz. Kurumlar vergisi konusuyla ilgili yeni bir dil üzerinde çalışırken, İrlanda’yı çok eleştiren AB’deki bazı meslektaşlarımızdan veri topladık. Büyük bir tartışma başlatmadan amacımızı hükümetimize nasıl iletebileceğimize dair faydalı bilgiler sağladılar.

Ayrıca Avrupa seçimlerinde AB düzeyinde işbirliği içinde çalışıyoruz. Bir hükümet kurmaya veya yeni bir politika fikri aramaya gelince, orada gerçek bir tür işbirlikçi kolektif fikir var. Bu yüzden her zaman oldukça şanslı olduğumuzu düşünüyorum. Deneyimlerime göre, Avrupalı mevkidaşlarımızla, diğer siyasi partilerin kendi mevkidaşlarıyla olduğundan daha yakın bir ilişkimiz var.

Ayrıca, hükümette olan ve benzer zorluklar yaşayan diğer Avrupalı Yeşillerle, Just Transition Greens ile benzer bir kaçış alanında çalışma fırsatı olduğunu düşünüyorum. Hükümette olmanın çok önemli sınırlarında gezinirken, sahadaki deneyimlerle bağlantıda kalmak isteyen Avrupa’daki diğer Yeşilleri bulmaya çok hevesliyim.

“Deneyimlerime göre, Avrupalı mevkidaşlarımızla diğer siyasi partilerin kendi mevkidaşlarıyla olduğundan daha yakın bir ilişkimiz var.”

Kuzey İrlanda’daki ve Britanya’nın başka yerlerindeki siyasi aktörlerle ilişkiler ne kadar önemli?

Bizimle İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler arasındaki bağlantılar çok önemli ama farklı. Kuzey İrlanda ve İskoç Yeşillerine en yakın biziz.

Bizim için en önemlisi tabii ki Kuzey İrlanda, çünkü Kuzey İrlanda Yeşilleri de İrlanda Yeşiller Partisi’nin bir parçası. Onlarla uyum sağlamaya çalışıyoruz. Parti lideri Claire Bailey ve Rachel Woods Yasama Meclisinin [Kuzey İrlanda yasama organı] üyeleridir. Bu kadınların ikisi de ilham verici. Onlar da benim gibi açıkça feminist politikacılar ve oldukça zor olan bir siyasi yelpazede bu alanı tutuyorlar. Belfast’ta beş yıl çalıştım ve burası ilerici bir feminist çevreci olmak için kolay bir yer değil. Bir güç paylaşım sisteminde, bir tarafta değilseniz, tartışmanın dışında kalabilirsiniz, ancak bu liderler sürekli olarak yenilikçi politika pozisyonları ileri sürerler.

Şu anda İngilizce deneyimi oldukça spesifik. Ne yazık ki, Anglo-İrlanda ilişkisi genel olarak çok zayıf, muhtemelen son yirmi yılın en kötüsü. Gerçekten en yakın işbirliği içinde olmamız gereken bir zamanda, İngiliz hükümeti ile anlamlı bir bağlantı kurmak zor.

İrlandalı Yeşil bir siyasetçi olarak, Avrupa ve onun dünyadaki yeri için vizyonunuz nedir?

İrlanda’nın kurumlar vergisi konusundaki tutumunu çok eleştirsem de, farklı büyüklükteki ülkeler arasındaki egemenlik düzeyi ve göreli denklik düzeylerinin AB’yi güçlendirdiğini düşünüyorum. İnsanların bazen AB’nin yavaş hareket ettiğini veya karar alma sürecinin çok kolay engellendiğini düşündüğünü biliyorum. Ancak bu, onu bir arada tutmayı başardı ve daha küçük devletlere bir güç duygusu verdi.

Ben eski usul bir pasifistim ve militarizasyonun artırılmasına veya demokrasinin merkezileşmesine inanmıyorum. Avrupa demokrasileri arasındaki deneyim çeşitliliği, onun en büyük güçlerinden biridir. Bu demokrasiyi yerel düzeyde iletmek ve güçlendirmek için yapılacak çok iş var, ancak Avrupa’nın kontrolleri ve dengeleri önemlidir.

Kişisel olarak yerel yönetim modellerine dönüşün Avrupa ve İrlanda için önemli olduğunu düşünüyorum. İrlanda’da, yerel demokrasimizi büyük ölçüde ortadan kaldırdık. Topluluğun karar verme sürecinin ideolojik gücümüzün bir parçası olarak görülmesini istiyorum. Kendi kararlarını veren topluluklar, iklim krizini çözmenin bir yolu olabilir.

Küresel düşünen Avrupa, fiziksel güçle değil fikirlerle öncülük eder. Büyük güçlerin başarılı olduğu yerlere bakarsanız, genellikle en anlamlı olanın ideolojik savaş olduğunu görürsünüz. ABD orduya çok para harcasa da, kültürü dünya için en anlamlı olanı olmuştur. AB, dünyada bir güç olmanın yanı sıra özgür düşünce platformu olmaya devam edecekse, mücadele eden uluslara karşı insan hakları, güven ve hoşgörü ile ilgili bir güç vizyonu ortaya koyması gerekiyor.

Seçim döngüsünün ortalarında, Yeşiller’in ileriye dönük stratejik öncelikleri olarak neleri görüyorsunuz?

Hükümetteyken – özellikle de bir azınlık partisiyseniz – stratejik hedefleriniz hakkında net bir fikre sahip olmak zordur çünkü genellikle ideolojinizle uyuşmayan kararları kabul ediyor ve başka yerlerde tavizler veriyorsunuz. Ama geleceğe bakmak Yeşiller partisinin işi. On yıllardır sadece önümüzdeki 18 ayda ne olacağından değil, 18 yılda ne olacağından da bahsediyoruz. Bu güce tutunmak için, hükümet kutusundan çıkmanız gerekir. Just Transition Greens ile yapmaya çalıştığımız da buydu. Hükümetteki Yeşiller için, bu aktivist enerjiye ve dinamizme tutunmak büyük bir zorluk. Ama aynı zamanda sosyal olarak adil bir Yeşil siyaset vizyonunu iletmenin bir yolunu bulmak isteyen merkez sağ bir hükümette mücadele edenler için bir cankurtaran da olabilir.

Dipnotlar:

[1] Neasa Hourigan, Dublin’in Yeşiller Partisi milletvekilidir. Neasa, Yeşil Parti’nin Finans ve Sağlık Sözcüsü ve Yeşil Parti Politika Konseyi’nin eski Başkanıdır. University College Dublin’den Mimarlık Yüksek Lisans derecesine, Yüksek Öğrenim alanında Yüksek Lisans Sertifikasına sahiptir ve hem Queen’s University Belfast hem de Technological University Dublin’de sürdürülebilir topluluklar, çevresel tasarım ve yeşil satın alma konularında dersler vermiştir. Eylül 2020’de Parlamento Bütçe Gözetim Komisyonu Başkanı olarak atamıştır.

Bu yazı, İngilizce olarak, 21 Şubat 2022 tarihinde, Green European Journal’da yayınlanmıştır.

https://www.greeneuropeanjournal.eu/breaking-out-of-the-box-the-challenge-for-irish-greens-in-government/ adresinden indirilmiştir.

Görsel tasarım: Olcay Özkaplan