2020 yılının güz ekinoksunda, Uluslararası Dünya Barış Gününde ülkemizin siyaset sahnesine yeniden adım atan Yeşiller Partisi Eş-başkanı Koray Doğan Urbarlı’ya yeni kurulan Partilerine ilişkin sorularımızı yönelttik.

Yeşil Siyaset: Her şeyden önce Eylül ayında kurulan çiçeği burnunda Yeşiller Partisinin eş-sözcülerinden birisi olarak size, Yeşil Siyaset Dergisi adına hayırlı olsun demek istiyoruz. Bu arada gelecek sayımız için Partinizin diğer eş-sözcüsü Sn Emine Özkan’dan bir röportaj sözü aldık; kendisine şimdiden teşekkür ederiz. Bize biraz Partinin kuruluş sürecinden, Parti kurucularının profilinden bahseder misiniz?

Koray Doğan Urbarlı: Ben de her şeyden önce teşekkür etmek isterim Yeşil Siyaset Dergisi’ne ve hem Parti’nin hem de Dergi’nin uzun solukluluk ve yaygınlık konusunda birbiriyle yarış halinde ama birlikte kazanarak ilerlemesini dilerim. Yeşiller Partisi’nin kuruluşu 21 Eylül 2020 tarihinde evraklarımızı Bakanlığa teslim etmekle resmileşti. Fakat bunun arkasında bir yıllık sıkı bir çalışma var. Elbette daha geriye bakıldığında da 30 yılı aşkın bir birikimin de bizimle olduğunu söylemek isterim.

Kurucu profiline bakınca beni en çok heyecanlandıran konu, bir “yeşil kuşak” görmem. Yani siyasete Yeşiller ile başlamış, siyasete Yeşiller ile başlayan insanlar oldukça fazla ve hem öncesinde hem de sonrasında söz sahibi durumdalar. Bu yeni bir parti olmanın gerçek anlamda altını doldurabildiğimizi gösteriyor. Şans eseri oluşan başka bir durum da 110 kurucumuzun 55 erkek ve 55 kadın şeklinde oluşması. İstesek herhalde bunu yapamazdık ama ilkelerimizin bu şekilde yansıması da herhalde siyasetin bize güzel bir selamı olarak nitelendirilebilir. 

Bunun haricinde çevre, ekoloji hareketinin içinde olan ve bu konuda düşünen, yazan, hareket eden bir çok üyemiz var ve bu açından da Yeşiller’in üye profilinin çok doyurucu olduğunu ifade edebilirim.

YS: Partinin kuruluşundan bu yana verdiğiniz röportajlarda pek çok kez karşılaştığınız bir soruyu bir kez de biz sormak istiyoruz. Mevcut bir Yeşil Sol Parti var. Ayrıca “çevreci” olmak bir nevi moda ve ülkemizdeki tüm siyasi partilerin programlarında ekosistemin korunmasına dair politikalara yer verilmiş durumda. Böyle bir ortamda Yeşil Partiye neden ihtiyaç vardı? Sizin Yeşiller Partisi olarak diğerlerinden farkınız ne?

Evet bu oldukça sık karşılatığımız bir soru. Burada elbette başka partilerin üzerinde konuşarak hareket etmek pek doğru değil. Hele ki ülkemizde yaşanan siyasal ortam göz önüne alındığında “Muhalefete muhalefet etmek” yapılacak en büyük hatalardan biri  olacaktır. 

Çevreci olmanın moda olması aslına bakılırsa kötü bir durum değil. Eğer siyasetin “normali” bizi yakalarsa, bizim daha öteye gitmemiz gerekir diyerek hareket etmeliyiz. Bugün eğer tüm partilerin programlarında Yeşiller’in söylemlerinden bir iz bulunabiliyorsa, bu geçmişte Yeşiller’in sözlerinin başarısından dolayı. İleride de böyle bir iz olmasını istiyorsak şimdi daha idealist, daha radikal söylemleri ifade etmeliyiz.

İşte bu yüzden bu ülkede bağımsız şekilde politikalarını ifade edecek, Avrupa’da ve dünyada olanları izleyecek, küreyi saran Yeşil Dalga’yı özümseyecek çağdaş bir Yeşiller Partisi’ne ihtiyaç vardı. Çağdaşlık ve yenilik burada önemli kavramlar. Tüm dünyaya baktığımızda Yeşiller üyelerinin renkleri,  çeşitlilikleri göze çarpar. Bunu Türkiye’ye getirmek zorundayız. Yeşiller Partisi, yeşil ideolojiinin Türkiye’de hayata geçmesi için bir ihtiyaç.

Resim 1: Yeşil Parti’nin eş-sözcüleri Koray Doğan Urbarlı ve Emine Özkan

YS: Yeşil Gazetede yayınlanan bir yazınızın başlığı “Gençlere umut gerek”. Gerçekten de iklim krizi yanında ekonomik krizler ve pandemi kabusunun baskısı altında işsizlikle boğuşan  gençlere umut gerek. Yeşiller Partisi gençlere ne tür bir umut vaad ediyor?

Şu anda Türkiye özelinde gençler en umutsuz zamanlarını geçiriyor. Daha iyisini isteme ve bu daha iyiye ulaşamama yüzünden umutsuz olma biraz da gençliğin özünden gelen bir his belki de. Fakat şu anda yaşanan ne yazık ki bunun çok çok ötesinde. İşsizlik ve daha da kötüsü iş bulma ümidinin yitirilmesi gençler arasında çok yaygın. Devletleşmiş hükümet de bunu çok iyi kullanarak sadece güvenlik sektörünü büyütüyor ve genci, gence denetletme yolunu seçiyor. 

Bu satırları okuyan herkesin ya çok yakınında ya da birazcık uzağında birileri mutlaka yurtdışına gitmiştir; gitmek istiyordur. Ankara Anlaşması kaç yıldan beri vardı. Hiç son zamanlarda duyduğumuz kadar duyduk mu ismini? Herkes bir şekilde kapağı İngiltere’ye atmaya çalışıyor. İş bulabilirse Almanya’ya, Hollanda’ya gitmeye çalışıyor. Gidebilenler başarılı olanlar. Peki ya gidemeyenler? Onlar daha büyük bir umutsuzluk içerisinde kalıyorlar. Çünkü ömür boyu istemedikleri, en azından bırakıp gitmek istedikleri bir ülkede yaşamak zorundalar.

Yeşiller Partisi gençler için neler yapabilir? Öncelikle şu anda olmayan ama yaşam için çok normal olan bir ortam sunacağız. Yani, gençlerin ne içtiklerine, ne giydiklerine, kimi sevdiklerine, kiminle yaşadıklarına, kaçta sokakta olduklarına, fikirlerini nasıl ifade ettiklerine ve elbette fikirlerine kimse karışmayacak. Bu aslında eski bir dostumuzu bize hatırlatıyor değil mi? Özgürlük! Yeşiller Partisi bu ülkedeki gençlere özgürlük getirecek.

Fakat özgürlük karın doyurmaz. Yeşil Yeni Düzen ile Yeşiller Partisi gençlere yeşil istihdam olanakları yaratacak ve hem işsizliğe hem de iklim krizine karşı bir adım atmış olacağız.

Özetle, bu ülkede çok büyük bir kesim, Avrupa’daki gibi yaşamak ister. İster çok muhafazakar olsun, ister liberal bu pek değişmez. Gençler de Avrupa’daki akranları gibi yaşamak istiyor. Bunu ancak Yeşiller Partisi sağlar. Hem sosyal olarak, hem ekonomik olarak hem de ekolojik olarak. Bugünün gençleri yaşlandıklarında yaşanabilecek bir dünyada olmak istiyorlarsa,  onlara bu umudu da Yeşiller Partisi verebilir ancak.

YS: Genel seçimlerin olağan tarihinde yapılacağını varsayarsak, 2023 seçimleri için Parti olarak hedefiniz nedir? Bu hedefe ulaşmak için izleyeceğiniz genel bir stratejiniz, bir iletişim ve örgütlenme stratejiniz var mı? Biraz bahseder misiniz?

Biraz iddialı olacak ama ben seçimlerin 2023’te yapılacağını düşünüyorum. Elbette hükümetin hakim ortağı MHP’nin Genel Başkanı’nın seçim çıkışlarından birini yapması da olası. Fakat ben dediğim gibi 2023’ü düşünerek konuşacağım.

2023 için hedefimiz pusulada Yeşiller Partisi olmasa da seçime yeşil fikriyatın ve Yeşiller’in girmesi yönündedir. Bu da elbette ittifaklarla mümkün olacak. Mevcut yönetim sisteminde her partinin ve her fikrin önemi- eğer iyi değerlendirilirse- var. Bu yüzden de sözünü söyleyen, kendini tamamlamış ve büyüyen bir Yeşiller Partisi’ne 2023’te ittifakların ihtiyacı var. Yani bu tek taraflı bir ilgi değil ve olamaz da. Dünyanın gerçek sorunlarına gerçek yanıtlar arayan herkesin Yeşiller’e ihtiyacı var. 

Yeşiller’in TBMM’de olduğu, Yeşiller’in %3, %5 oy aldığı bir ülkede çevre kırımları bu kadar kolay gerçekleşemez. Bu yüzden de başarmak zorundayız.

YS: Yeşiller Partisinin politikalarının ana ekseninde iklim krizi ve ekolojik yıkımla mücade olduğunu biliyoruz. Ama bunun dışında, ulaştırma, sanayi, turizm, tarım gibi ekonomik alanlarda ve istihdam, sağlık, eğitim, kentleşme gibi sosyal alanlarda da politikalarınız var mı?

Yeşiller dendiğinde insanların aklına tematik bir parti geliyor. Fakat iklim krizi ve ekolojik yıkım bizim ana eksenimiz değil. Hayatın ana ekseni. 2040 yılında yağış almayan ve +4 derece ısınmış bir Dünyada turizm politikası konuşmak mümkün mü? Değil. Belki Mars’a seyahat konuşulabilir. Ya da buzullar erirken, tropik kuşak kuzeye doğru çıkarken sağlık politikasında neyi konuşabiliriz? O yüzden hayatın ana ekseni neyse, bizimki de o.

Peki iklim krizi var diye onu durduruncaya kadar başka sorunlarda kılımızı kıpırdatmayacak mıyız? Ya da Çevre, İklim Bakanlıkları’nı alıp diğer konuları bırakacak mıyız? Hayır! Örneğin ekonomi. İddialı olacak -ki deminki bakanlık paylaşımlarından hiç iddialı bir insan olmadığımı fark etmişsinizdir- Yeşiller’in ekonomi politikası en gerçekçi, en geniş çözümler içeren ve en mümkün ekonomik politikadır. Tarım politikamız hem tüketiciyi, hem üreticiyi yaşatmayı hedefleyen; üreticinin üretmesini, tüketicinin de sağlıkla tüketmesini sağlayacak politikadır. Kentleşme örneğin… Şu an hangi kente bakarsanız bakın aynı yapıların, aynı sorunların ve aynı çözümlerin olduğunu görürsünüz. Bu mümkün mü? Kentlerimizin ‘yeşil dokunuş’a ihtiyacı var. Hatta bazı kentlerimizin ‘yeşil yeniden inşaa’ya ihtiyacı var. İklim krizinin de, mutsuzluğun da kaynağı kentler.

Özetle, her konuda politikalarımız var. Bunlar gelişiyor, sorunlar çeşitlendikçe çözümler de çeşitleniyor.

YS: Yeşiller uzun zaman hükümetlerin yanlış gördükleri icraatını, sistemin yanlışlarını vb. ni eleştirdiler, karşı çıktılar. Ekolojik ve sosyal yanlış uygulamaları engellemek için mücadele ettiler. Yani daha çok bir “karşı- parti” oldular. Ama son yıllarda gittikçe daha çok ülkede iktidar ortağı olmaya, eleştirdikleri uygulamaları yapan iradeye katılmaya başladılar. Bunda  etkili oldukları da, yeni seçimlerde oylarının özellikle Avrupa’da artması ile anlaşılıyor. Kısaca yeşiller artık “yeşil iktidar” olmayı öğreniyorlar diyebilirmiyiz? Bu süreç nereye varır sizce ve Türkiye’de Yeşiller Partisi olarak bu çerçevede partinizi nereye koyuyorsunuz?

Çok haklısınız. Karşı çıkmak bir şekilde dünyanın en basit işlerinden bir tanesi. “Hayır” dersiniz ve olur biter. Fakat birileri size “hayır” demeye başladığında o hayırlar arasından sıyrılıp bir sonuca varabiliyor musunuz? İşte bu çok önemli; Yeşiller de bunu yaşamaya başladı. 

Fakat burada şunu söylemem gerekir. Muhalefetten bir anda merkezi iktidara geçiş aşaması gerçekleşmedi. Bu yüzden de iktidar olmak, karar verici olmak; Avrupa’da Yeşiller’in çok da yabancı oldukları bir durum değil. Yerel yönetimlerde çok ama çok uzun zamandır kazanan bir hareket Yeşil Hareket. Avrupa’da bugün hangi ülkeye giderseniz gidin Yeşil Belediyecilik doğrudan Yeşiller Partisi’nin eliyle yapılıyor. Hem de öyle küçük şehirlerlerde, “sahil kasabalarında” değil. Başkentlerde, en büyük sanayi kentlerinde, en kalabalık şehirlerde. Koalisyon ile yönetilen birimlerde koalisyondalar Yeşiller. Yani demek istediğim Yeşiller, iktidar olmayı nüfus ve büyüklük açısından öğrene öğrene merkezi iktidara yürüyorlar. Belediyelerin gerçek bir yerel otorite olduğu, Belediye Meclisleri’nin gerçekten bir anlamı olduğu ülkelerde sağlıktan eğitime; işsizlikten su yönetimine her konuda söz sahibi ola ola ilerliyorlar. Bu açından benim Türkiye’den onlara güvenim tam. Elbette şu ufak notu düşmek isterim: İktidar kirletir. Yeşiller belki kirlenmeyecek ama belli ilkelerin de aşındığını görebiliriz. Çünkü “herkesin Başbakanı” olmak gibi bir sorumluluk sadece ilkelerle hareket edilerek tam anlamıyla karşılanamaz.

Türkiye’ye gelirsem, Yeşiller’in yaptıkları her olumlu icraatın, her başarılı hareketin bizim için alınacak bir örnek olduğu ortada. Bunun yanında da siyasette bilinirlik açısından da karşılıklı bir beslenme olacaktır. Türkiye ne yazık ki yerel yönetimlerine önem vermeyen, güvenmeyen, hele de muhalifse eziyet etmeyi seven bir devlet aklına sahip. Yeşil bir Belediye Meclis üyesi tabii ki bizi sevindirir; ama bize yönetme tecrübesi kazandırmaz. Olsa olsa yakından görme tecrübesi kazandırır. Biz Yeşiller olarak eğer bir ittifakın içinde yer alırsak, o ittifak ile bir başarı kazanabiliriz ve hatta iktidar da olabiliriz. Bunun önü şu anda açık. Fakat ittifakın büyük ortağı olma hedefine, oyun kuran olma hedefine ulaşmamız için biraz daha çalışmamız ve zaman geçirmemiz gerekiyor. Fakat ben günün birinde bir Avrupa haritasına baktığımızda Fransa ya da Almanya’da olduğu gibi Türkiye’de de bir Yeşil iktidar olacağından eminim.

YS: Bu yoğun gündeminizde bize zaman ayırdığınız için çok teşekkür ederiz. 

Görsel: http://www.agos.com.tr/tr/yazi/24577/yesiller-partisi-kuruldu