Yazan: Susan O’Keeffe [1]
Çeviren: E. Yılmaz
Bu makale, Avrupa’nın dört bir yanından sekiz analistin kıtada referandumların iyi veya kötü amaçlarla nasıl kullanıldığını ve kamuoyu tartışmalarını nasıl şekillendirdiğini incelediği bir serinin parçası. Bu seri, Avrupa’da referandumların rolünü araştırıyor: ilerici ya da gerici olsunlar, değişimi nasıl yönlendirdiklerini ve işleyen demokrasiler için çok önemli olan ortak anlayışları nasıl besleyip büyüttüklerini görmek mümkün.
Demokrasi bir kavram ise, bir ülkenin anayasasında beyan edilir; aslında, özlemlerinin yasal karşılığıdır. İrlanda anayasası, savaştan, 700 yıllık İngiliz egemenliği ve işgalinden sonra bağımsızlık arzusundan doğdu. 1922’de bu mücadelede başarılı olan kadın ve erkekler tarafından yazıldı, 1937’de İrlanda tam bağımsız bir cumhuriyet olduğunda ise yeniden kaleme alındı. Bu statü için verilen savaş, İrlanda siyasi sistemi üzerinde silinmez bir iz bıraktı; ve şimdi, tüm bunlardan 100 yıl sonra, 21. yüzyıl cumhuriyetini yansıtacak şekilde değişmeye ve esnemeye başlıyor.
İrlanda ulusunun çalkantılı doğuşunun bir yan etkisi, anayasaya duyulan sağlıklı bir saygı ve ilgidir. Anayasanın mutlak varlığı, bu başarının ve özgürlüğün bir işareti haline geldi; komşuların, arkadaşların ve ailelerin kan, ter ve gözyaşı döktüğünün adeta yaşayan bir belgesi oldu. Sonuç olarak, bu anayasanın yazılmasından itibaren artık yabancı bir tacın tebaası olmayan İrlanda vatandaşlarının anayasalarıyla gurur duymak ve biraz da sahiplik duygusu hissetmek ve ona yatırım yapmak için gerçek bir sebebi oldu.
Bu nedenle “temel yasamızın” bir beyanı olarak bu belgenin, özellikle 1930’larda o zamanlar mutlak güce sahip olan Katolik kilisesinin etkisiyle oluşturulduğu ve yazıldığı için zamanla güncellenmesinin ve değiştirilmesinin gerekmesi şaşırtıcı değil. Bu etkinin zamanla boğucu hale geldiği ve nihayetinde modern bir devletin dünyadaki yerini almasına ayak uyduramadığı da kanıtlandı.
“Yazılmasından itibaren, İrlanda vatandaşlarının anayasalarıyla gurur duymak için gerçek bir sebebi oldu.”
1937’den beri ülkede vatandaşların oy kullandığı 42 referandum yapıldı. Referandumların sayısının 21. yüzyılda artması şaşırtıcı olmamalı. Sonuncusu 2019’da olmak üzere 2000’den bu yana 19 referandum gerçekleştirildi. Seanad’daki (Senatodaki) beş yıllık senatörlük görevimde, 2011 ve 2016 yılları arasında sekiz referandum yapıldı. 2015 yılında gerçekleştirilen evlilik eşitliği konulu yasa değişikliğine yüzde 62,1’lik katılım o dönem için en yüksek orandı. Bu rakam daha sonra, yüzde 64,1’lik bir katılımın olduğu 2018’deki kürtaj hakkı için yapılan bir değişiklikle ilgili referandumla aşıldı. Açık bir şekilde sosyal etkiye sahip değişiklikler her zaman en heyecanlıları olmuştur ve seçmenlerin yaşamlarıyla doğrudan bağlantı kurma kapasitesine sahiptir; kapı eşiğinde ya da TV ve radyo stüdyolarında uzun ve hararetli tartışmalara sebep olur.
Ve 2015 yılında sosyal medya, genç seçmenleri harekete geçirip birbirine bağlayan güçlü bir etkileyici haline gelmişti. #HomeToVote hashtag’iyle başlayan kampanya, binlerce genç İrlandalı’nın evlilik eşitliği için sandığa gitmek konusunda dünya çapında olağanüstü yolculuklar yapmasına yol açtı.
Bu durum, İrlanda tarihinde ilk kez genç seçmenlerin birlik olarak seslerini duyurmaya kararlı oldukları anlamına geliyordu. Katılımın gücünün bir demokrasiyi nasıl geliştirdiği ve anayasa değişiklikleri öneren hükümetlerin tüm yaş ve cinsiyet gruplarına ulaşmak için çaba sarf etmesinin ne kadar hayati olduğu da böylece kanıtlanmış oldu. Bu tür kapsayıcılık çabaları, gelecekte, İrlanda’da oylamaya erişim için tek ve en büyük engel olan posta yoluyla oy kullanma seçeneğinin getirilmesi için de gösterilmelidir.
Bunun yanısıra, referandumların anlamını açıklayıp reklamını yapmak için çalışan mevcut bağımsız Referandum Komisyonu; kalıcı hale gelmeli, örnek uygulamaların kalesi olmalı ve önerilen değişikliklerin metnine ilişkin tavsiyelerde bulunma rolüne sahip olmalıdır. Mevcut komisyon kalıcı değil ve görevi, tarafsız bir şekilde bilgi akışını sağlamanın yanı sıra, referandumun ne anlama geldiği konusunda fikir vermekle sınırlı.
Son yıllarda artan referandum sayısı, aynı gün içinde birden fazla referandumda oy kullanmaya izin vermeyi öngören “Süper Salı” tarzı bir yaklaşımın benimsenmesi gerekip gerekmediği konusunda çok fazla tartışmaya neden oldu. Aynı gün içinde birden fazla değişikliğin teklif edildiği birkaç durumda ortaya çıkan karışıklık göz önüne alındığında, bu, maddi tasarruf dışında çok az amaca hizmet edecek gibi görünüyor.
Ayrıca böyle bir yaklaşım tüm süreci değersizleştirebilir ve seçmenlerin, seçenekler üzerinde yeterli sürede dikkatlice düşünerek anayasayı değiştirme hakkına duyduğu mevcut saygıyı sekteye uğratabilir. Referandum yoluyla halkın dikkatli bir şekilde değerlendirmesini sağlayarak anayasayı yeniden oluşturma modeli, bir ülkenin kendi yasal çerçevesini şekillendirmesinde değişim ve ilerlemeye izin vermek için en iyi seçeneği sunuyor. Ve şimdiden, Yurttaşlar Meclisi’nin ve daha önceki Anayasa Uzlaşmalarının hükümete anayasada yapılacak potansiyel değişiklikler hakkında tavsiyelerde bulunmasının değeri, yurttaşlara bu çerçeveyi şekillendirmede daha aktif bir rol tanıyor. İrlanda, bu yeni yüzyılda, yurttaşları bu tür önemli kararlara dahil etmeye devam ederek genel anlamda fayda sağlamış görünüyor.
DİPNOTLAR:
[1] Susan O’Keeffe, İrlandalı bir gazeteci, yayıncı ve TV ve radyo yapımcısıdır. 2011-2016 yılları arasında Seanad Éireann’da İşçi Partisi üyesinden senatör olarak görev yaptı. Görev süresi boyunca sekiz referandum yapıldı.
Bu yazının aslı, İngilizce olarak 26 Mayıs 2021’de Green European Journal’da yayımlanmıştır.
https://www.greeneuropeanjournal.eu/referendums-in-ireland-taking-care-of-the-constitution/ adresinden indirilmiştir.
BU YAZI, AVRUPA PARLAMENTOSU’NUN YEŞİL AVRUPA VAKFI’NA SAĞLADIĞI FİNANSAL DESTEK İLE ÇEVRİLMİŞTİR. AVRUPA PARLAMENTOSU, YAYININ İÇERİĞİNDEN SORUMLU DEĞİLDİR.
Görsel için kaynak: https://www.irishtimes.com/culture/tv-radio-web/the-8th-ireland-the-abortion-referendum-you-can-feel-the-tectonic-plates-shifting-1.4638914