Yazan: Petra De Sutter [1]

Çeviren: Gizem Pehlevan

Avrupa, Covid-19’un neden olduğu sağlık krizi ile sarsıldı. Bazıları, bir an önce eski tas eski hamam durumuna geri dönmeye zorlasa da, daha dirençli ve sürdürülebilir bir gelecek konusunda giderek artan bir konsensüs var. Halk sağlığı konusunda Avrupa’da artan işbirliği ve Avrupa Yeşil Düzeni’nin sağladığı yönlendirme ise kilit yapı taşları konumunda. Sağlık sistemlerinin geleceği ve Avrupa işbirliği hakkında Belçika Başbakan Yardımcısı ve Kamu Hizmetleri ve Kamu İşletmeleri Bakanı Petra De Sutter ile konuştuk.   

Green European Journal: Sağlık çalışanları 2020 yılının kahramanları ilan edildi. Halk sağlığını ve sağlık sektörünü korumak adına alkışlamanın ötesine nasıl geçebiliriz?

Petra De Sutter: “Nasıl” soruları en zor sorular; çünkü herkes krizin AB’deki sağlık sistemleri için bir uyarı olduğunu kabul ediyor. Bir krizde her zaman olduğu gibi, öne çıkıp çözüm bulması gereken kurum kamu sektörü. Sağlık çalışanlarını alkışlamak yetmez; yapısal reformlar getirilmesi ve sağlık harcamalarının artırılması gerekir. Sağlık sektöründe liberalleşme, özelleştirme ve maliyetlerde daha yüksek verimliliğe doğru bizi yönlendiren kemer sıkma politikaları, Avrupa ülkelerine kriz yönetimi için fazladan bir kapasite bırakmadığından dolayı her zaman tehlikeli olmuştur. Avrupa genelinde ise, her siyasi parti artık halk sağlığına daha fazla yatırım yapılması gerektiğini anlamış durumda.

Sağlık çalışanlarını alkışlamak yetmez; yapısal reformlar getirilmesi ve sağlık harcamalarının artırılması gerekir.

Bu yalnızca yoğun bakım kapasitesiyle ilgili bir husus değil; ruh sağlığına ve önleyici faaliyetlere daha fazla yatırım yapılması gerektiği sonucu da çıkarılması gerekiyor bu krizden.  Karantina ve sokağa çıkma yasağı ciddi ruh sağlığı sorunlarına yol açtı. İlk dalga sırasında depresyon ve anksiyete tavan yaptı ve aynı riskler yeniden ortaya çıkıyor.  Ardından, krizin nasıl geliştiğine ve virüsün nasıl yayıldığına baktığımızda, daha güçlü önleyici sağlık hizmetlerinin, tedavi bölümlerinde tasarruf sağladığı açık. Önleyici faaliyetler, sağlık sektöründen daha başarılıdır.  Bu konuda birkaç alandan örnek vermek gerekirse, önleyici faaliyetler; çevresel riskleri ve kirliliği, gıda kalitesini, ticaret politikalarını ve iş güvenliğini ilgilendirmekte. Sağlık sektörünü desteklemenin önemli bir yolu, sağlık etkilerinin tüm alanlarda dikkate alınması için “tüm politikalarda sağlık” yaklaşımının benimsenmesi.

Sağlık sektöründe sona eren kemer sıkma politikaları konusundaki yeni fikir birliğinin krizden daha kalıcı olacağını düşünüyor musunuz?

İşte milyon dolarlık soru bu. Bazı siyasi gruplar kriz çözüldükten sonra eski tas eski hamam konumuna geri dönmek isteyebilir. Ancak, bu konuda güçlü bir kamu duyarlılığı var.

Krizden önce bile, Avrupa genelinden gelen anketler AB vatandaşlarının %70’inden fazlasının sağlığı bir öncelik olarak gördüğünü ve AB’nin daha fazlasını yapmasını istediğini gösterdi.[2]

Ayrıca, şu anda alınan tedbirler yalnızca geçici olmayacak aynı zamanda yapısal değişikliklere de yol açacaktır.  Avrupa düzeyinde, üye devletler ile sağlık sistemleri arasındaki dayanışmanın derinleştirilmesi gerekiyor. Sağlık, elbette bir üye devletin yetkili olması gereken bir alan; bu yüzden bir mücadele olacaktır. Ancak kriz anları genelde, Avrupa Birliği’nin ileriye dönük adımlar attığı dönemlerdir ve Covid-19 gibi krizler sınır tanımaz.

Sağlık konusunda daha kapsamlı Avrupa işbirliği neleri kapsıyor?

Avrupa düzeyinde eksiksiz bir sağlık politikası sosyal güvenlik ve finansman gibi çok fazla alana dokunduğu için muhtemelen işe yaramayacaktır.  Avrupa ülkelerinin farklı özelleştirme düzeylerine sahip farklı sistemleri bulunur; bu nedenle arzu edilmeyebilir ve gerçekçi de değil. Ancak, Avrupa Birliği’nin yapabileceği şey, örneğin gıda ve tarım, ticaret ve istihdam gibi yetki sahibi olduğu alanlarda sağlık sistemini iyileştiren tedbirler almak.

Kriz yönetimi gibi sağlık konularında doğrudan harekete geçebileceği yerlerde AB daha bağlayıcı önlemler almak için tavsiyelerin ötesine geçmeli. Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi, bir AB kurumu olarak, kriz yönetimi ve krize karşı hazırlıklı olma konusunda yetkiye sahip ve bu yetki sınırların kapatılması ve ilaç ve ekipmanın acil durum stoklarının koordine edilmesi için daha büyük yetkiler verilerek güçlendirilmeli. Diğer bir yeşil öneri de, Avrupa (afetlere karşı) sivil savunma sistemlerinin içinde yer alacak bir AB Sağlık Gücünün kurulması.  Avrupa genelindeki hastanelerde bulunan doktorlar ve hemşireler, yerel bir kriz veya salgın durumunda seferberliğe yönelik olarak eğitilebilir ve hazırlanabilir.

Peki ya ilaç ve tıbbi ekipman konusundaki işbirliği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Avrupa’nın dünyanın diğer yerlerinde üretilen temel ilaçlara bağımlılığı bu krizde ortaya çıktı. Paracetamol Çin’de üretilir, Hindistan’da paketlenir ve daha sonra AB’ye gönderilir. Sınırların gerçekten kapatıldığı ve erişimin kesildiği bir kriz olduğunu düşünün. Bu nedenle bazı yer değişiklikleri yapılması ve bunun Avrupa düzeyinde organize edilmesi gerekmekte. Avrupa Birliği ayrıca ilaç ve aşıların geliştirilmesi ve pazarlanması konusunda da yetkinliğe sahip. Covid-19 krizi sırasında, bazı üye devletler, aşılara dair ön-sipariş vermek için ilaç şirketleri ile doğrudan görüşmeye başladı. Endüstri tabii ki birden fazla ülkeyle pazarlık yapmayı sever. Neyse ki Avrupa Komisyonu’nun konuyu devralmasıyla aşıların geliştirilmesi ve üretimi çok daha iyi şartlarda olacak. Dünyanın geri kalanındaki ülkeler için uygun maliyet ve erişim sağlamak istiyorsak, Avrupa düzeyi esas.

Kriz, ilaçları daha genel anlamda nasıl ürettiğimiz ve pazarladığımıza ilişkin soruları da gündeme getiriyor. İlaç endüstrisinin gücü muazzam. Hem avantajlarına olacak şekilde fiyatlarda pazarlık ederler hem de en karlı ilaçlara odaklanırlar. Yetim ya da düşük maliyetli ilaçlarla ilgilenmezler. Avrupa düzeyi de dahil olmak üzere kamu sektörü, inisiyatif almayı ve araştırma ve geliştirme için kamu laboratuvarlarına yatırım yapmayı dikkate almalı. Ayrıca, ilaçların geliştirilmesi ve pazarlanmasının birbirinden ayrılması yönünde bir tartışma da var. Kamu sektörü, nerede geliştirmeye ihtiyaç olduğu konusunda yönlendirebilir ve daha sonra araştırma ve pazarlamanın organize edilmesi için piyasayla birlikte çalışabilir. İlaç piyasası diğer hiçbir piyasaya benzemez; çünkü ilk olarak bir hasta olarak hastalığınızı seçemezsiniz ve ikinci olarak da en nihayetinde, her şey ya kamu parasından ya da sigortadan ödenir.

Pandemi sosyal bir krizi tetiklemiştir ancak bu aynı zamanda çevresel de bir kriz. Yeşiller; krizin esas nedenlerinin, ekonomik iyileşme çabaları içinde kaybolmadığından nasıl emin olabilir?

Covid-19 salgını, ekosistemlerle olan ilişkimizin getirdiği zoonotik yayılma riski nedeniyle ortaya çıktı. Uzmanlar, özellikle vahşi hayvan habitatlarının tahrip edilmesi devam ederse, gelecekte Covid-19 gibi diğer hastalıkların ortaya çıkacağı konusunda uyardı. Yeşillerin görevi, bu mesajı gündemin en tepesinde tutmak. Dünya Sağlık Örgütü bu açıklamayı Covid-19 krizinin analizine dahil etti. Yöneticisi Tedros Adhanom, pandeminin bize “insanlar ve gezegen arasındaki yakın ve hassas ilişkiyi” nasıl hatırlattığından bahsetti. Neredeyse bir ‘Yeşil’ konuşuyormuş gibi geliyor kulağa. Bir sonraki adım ise bu bağlantının hükümetler ve Avrupa kurumları tarafından tanındığından emin olmak. AB’nin 2030 yılına kadar tüm ekosistemlerin %30’undaki biyolojik çeşitliliği korumaya yönelik taahhüdünün yatırım ve eylemle desteklenmesi gerekiyor. Biyoçeşitlilik ile krizin nedenleri arasındaki bağlantının yanı sıra, hava kirliliği ve Covid-19’a karşı savunmasızlık bağlantısı da, çevrenin, iklim değişikliğinin ve sağlığın birbirinden ayrılamaz konular olduğunu göstermekte. Dirençli olmak ve gelecekte ortaya çıkabilecek salgınları önlemek istiyorsak, bu konular tek konu olarak ele alınmalı.

Sağlık krizinin etkilerinin iklim değişikliğinden daha derine indiği konusunda bir anlam çıkarabilir miyiz? Bu yalnızca enerji sistemleriyle alakalı değil; Covid-19, hayatlarımızı nasıl yaşadığımızın her yönüne dokundu.

Bunu söylemem size garip gelebilir ancak iklim değişikliği henüz yeni başladı. Çok yavaş ilerliyor ve insanlar anlık etkilerini göremiyorlar. Tabii ki dünyanın hava sistemindeki değişikliklerden haberdar olmamanız için kafanızı kuma gömmüş olmanız gerekir.  Ancak halen daha, görünür hale gelmeleri yaklaşık 10, 15 ve hatta 30 yılı bulacak olaylardan bahsediyoruz. İklim değişikliği soyuttur ve genellikle gelecek neslin problemi olagelmiştir. Öte yandan pandemi o kadar yıkıcı oldu ki, her şeyi bir yıl önce hayal bile edemeyeceğimiz bir şekilde durma noktasına getirdi. Bilim kurguda gördüğümüz bir şeydi, gerçek oldu. Değişim bu denli radikal olduğunda – toplum için, şirketler için, endüstri için, herkes için- toparlanmayı yeni bir yöne doğru yönlendirmenin zamanı gelmiştir.

Değişim bu denli radikal olduğunda […] toparlanmayı yeni bir yöne doğru yönlendirmenin zamanı gelmiştir.

Böyle bir kırılmayı görecek miyiz?

Genellikle aşırı sağdaki güçler, eski tas eski hamama geri dönmek istiyor ve fosil yakıt ekonomisine bağlı kalma artık azınlıkta. Çoğu AB ülkesindeki (tamamında olmasa da) diğer siyasi gruplarda ve hatta Avrupa Komisyonu’nda, bu kriz, iklim nötr hale gelmeye ve dijitalleşmeye dayalı bir gelecek inşa etmek için bir fırsat olarak görülüyor. Kriz sırasında öne sürülen yeşil öneriler ve toparlanma ve uyarlanma fikirleri AB’nin kurtarma paketini şekillendirdi.  Çünkü bir ekonomiyi yeniden inşa ettiğinizde, 2 ya da 3 yıllık bir zaman dilimine değil önünüzdeki 20-30 yıla bakarsınız. İklim ve enerji geçişlerine yönelik erişmek istediklerimiz ve zaman çizelgesi net ve gidilmesi gereken yönü bize sağlıyor.

Yeşil iyileşme için bu umutları tehdit eden riskler nelerdir?

Avrupa Yeşil Düzeni elbette kulağa harika ve iddialı geliyor ancak planlar kağıt üzerinde daima güzel görünür.   Yeşiller uygulamada ne anlama geldiğini görmeyi beklerken her zaman yapıcı ancak eleştirel bir tutum sergilemiştir. Tutarlılık, planın zayıf noktasıdır. Biyolojik çeşitlilik stratejisi ve yeşil yatırımla kaydedilen ilerleme, ihtiyacınız olduğunu söylediğiniz pestisit kesintilerini zorunlu kılmayan tarım reformları ve standartların duruma göre aşağı çekilmesine izin veren bir ticaret politikasıyla tamamen zarar görebilir.

Ekonomiyi yeniden kurduğunuzda, 2 ya da 3 yıllık bir zaman dilimini değil 20-30 yıllık bir süreyi düşünürsünüz.

Sorulan diğer bir soru da toparlanma için ayrılan paranın nasıl kullanılacağı. AB ülkeleri yeşil ve dijital geçişlere yatırım yapmak zorunda ancak denetim ne kadar katı olacak?  Ekolojik ve sosyal özelliklerinden ziyade yalnızca ekonomik iyileşmeye mi odaklanılacak? Sosyal konular, sağlık ve eğitim, Avrupa döneminde hiçbir zaman önemli bir rol oynamamıştır. Buna karşılık, AB ülkeleri genelde kamu yatırımlarını azaltmaya teşvik edilmiştir ve geçmişte Avrupa Komisyonu tasarruf sağlamak için üye devletlerden sağlık sistemlerinin bir kısmını özelleştirmelerini bile istemiştir.  Umarız buna benzer bir şey yeniden yaşanmaz ve yatırım olması gerektiği yere yapılır.

Belçika’nın iki yeşil partisi Ekim 2020 yılında Hükümete girdi ve Yeşiller Avrupa genelindeki diğer pek çok şehirde, bölgede ve ülkede iktidarda. Kriz yönetiminin muhalefete bırakılması bazı düzenlemelerin yapılmasını gerektirir mi?

Hükümetteki çok kısa bir süreden sonra, halen daha alışmaya çalışıyoruz ve partimizdeki çoğu kişi de muhalefet modunda kaldı. Hükümete girmek için bir anlaşma yaptığınızda, manifestonuz olmasa da programınız haline geliyor. Belçika koalisyon anlaşmasında pek çok yeşil unsur var ve biz de iklim, enerji ve mobilite konularından sorumluyuz. Diğer bazı bölümler bizim programımızdan değil; ancak çoğunluk hükümetinde yer almak da bu demek.  Muhalefette yaklaşık 20 yıl kaldıktan sonra zihniyet değişikliği yapmak gerek. Belçika’da Yeşiller federal düzeyde ve Brüksel ve Valonya bölgelerinde iktidarda. Çok sevdiğim bir şehir olan Ghent’te de altı yıldır iktidardalar. İnsanlar yaşam kaliteleri üzerindeki etkileri görüyorlar ve sadece hayalperest olmadıkları için yeşilleri takdir ediyorlar. Teori ve muhalefetten değişimin gerçekleştirilmesi aşamasına geçmek çok önemli.

DİPNOTLAR:

[1] Petra de Sutter, Ekim 2020’den bu yana Belçika Federal Hükümetinde Başbakan Yardımcısı ve Kamu Hizmetleri, Kamu İşletmeleri, Telekomünikasyon ve Posta Hizmetleri Bakanı olarak görev yapmaktadır. Gent Üniversitesi’nde üreme tıbbı konusunda uzmanlaşmış bir jinekoloji profesörüdür. Bakan olmadan önce, Flaman Yeşiller Partisi Groen için Avrupa Parlamentosu üyesiydi.

[2] Avrupa Parlamentosu (2017). Avrobarometre 87.1.

30 Kasım 2020’de Green European Journal’da yayımlanmıştır.

https://www.greeneuropeanjournal.eu/looking-to-the-future-public-health-and-a-green-recovery/ adresinden indirilmiştir.

BU YAZI, YEŞİL AVRUPA VAKFI’NIN DESTEĞİ İLE YEŞİL DÜŞÜNCE DERNEĞİ VE YEŞİL SİYASET DERGİSİ ORTAKLIĞIYLA YAYIMLANMIŞTIR.

BU YAZI, AVRUPA PARLAMENTOSU’NUN YEŞİL AVRUPA VAKFI’NA SAĞLADIĞI FİNANSAL DESTEK İLE ÇEVRİLMİŞTİR. AVRUPA PARLAMENTOSU, YAYININ İÇERİĞİNDEN SORUMLU DEĞİLDİR.