Berkay Erkan

Uzun bir aradan sonra tekrar karşınıza çıkabilmenin mutluluğunu yaşıyoruz. Bürokratik sorunlar nedeni ile aksayan yayınımıza ancak bu ay devam edebildik. Bildiğiniz gibi Yeşil Avrupa Vakfı-Green European Foundation desteği ve Green European Journal (GEJ) Türkiye partneri olarak süren yayınımız vakfın aldığı yeni kararlar çerçevesinde belirlediği bürokratik değişiklikler yüzünden bir süre aksadı. Koşullara ve yeni yayın politikalarına uyum sağlamaya çalışırken ne yazık ki bu gecikmeden kaçınamadık. Elimizde olmayan bu gecikmeyi anlayarak siyaset alanında birlikte yürümeye ve desteğinizin devam edeceğine inanıyoruz.

Dünyada ve ülkemizde son derece kritik olaylar birbiri ardına yaşanmaya devam ediyor. Aslında doğal olarak ikisi birbirinden kopuk gelişmeler değil. Uluslar arası planda meydana gelen her olay ülkemizde de doğrudan etkili oluyor elbette. Aynı zamanda içinde bulunduğumuz özgün koşullar bu etkinin çapı ve derinliğini de belirleyici oluyor. Bu çerçevede son yerel seçimlerin beklenmedik sonuçları ortamın daha da karmaşık bir sürece doğru evrilmesini hızlandırıcı oldu. Ne yazık ki bu konudaki tartışmaları sizlere sıcağı sıcağına aktaramadık.

Bu sayıda seçimler üzerine bulacağınız yazılarımız hazırlandığı dönemde yayınlanamadığı için gecikmiş oldu. Ama olayların akışı açısından daha önce değinilen sorunların bir anlamda pratikte de görünür olması tartışmaların daha somut bir zemine taşınması bakımından yararlı oldu. Son yerel seçim ve öncesindeki genel seçimleri birlikte ele alan ve ardından ortaya çıkan koşulları genel bir bakışla değerlendirmek oldukça önem kazandı. Bu bakımdan Yeşiller çevresinde neler düşünülüyor, geleceğe nasıl bakılıyor soruları ile fikir vermesi ve ilerleyen tartışma ve politik gelişmelere yararı olması için Yeşil Siyaset olarak Yeşiller Partisi çevresinde aktif bazı insanlar ile bir söyleşi yaptık. Oldukça yararlı ve ilginç olan bu söyleşiyi dergide yayınlayarak sizlerin de bu tartışmalara katılmasını önemsiyoruz. Bu konuda söylenebilecek ilk şey genellikle olduğunun aksine geniş bir fikir birliğinin olmayışı. Bu olgu bile yaşadığımız olayların ne kadar ciddi değişimler olduğunu ve yeni koşullar ortaya çıktığının bir delili.

Bu söyleşiye paralel olarak benim bir yazım var. Burada seçimlerin ardından nasıl bir politik yol izlenmesine dair gelişmeleri değerlendirmeye çalıştım. Bu dönemin ülkemiz tarihi açısından oldukça kritik öneme sahip olduğunu artık söylemeye gerek yok. Bu yüzden de daha dikkatle ve derinliğine düşünüp anlaşılması gerekiyor.
Kaya Genç’in burada artık nerede ise hiç gündeme gelmeyen Avrupa Birliği ve üyelik sürecimiz hakkındaki yazısı yeniden bu konuyu evrensel değerler açısından düşünmemizi, Türkiye olarak neden bunun çok istendiğini anlamamız için iyi bir çerçeve koyuyor. Gündemin bu kadar yaşananlara yoğunlaştığı günümüzde Genç’in yazısı ile biraz başımızı kaldırıp AB ilişkileri bağlamında geriye ve sonra ileriye bakmamızı, hangi değerler için mücadele ettiğimizi hatırlatıcı olacaktır. Ve neden hala bu üyeliği önemsemek ve istememiz gerektiğini de.
İklim krizi tartışılmaz biçimde kendisini hissettirirken artık eski fosil yakıt kullanımı üzerine inşa edilen dünya ile gelecek dünyayı inşa etmek isteyenler arasında değişim süreci çerçevesinde bir mücadele var. “Herkes İçin Daha Yeşil Daha Hesaplı Bir Yaşam” isimli makalede Anna Coote ve Sebastian Mang bu eski dünyadan yeni dünyanın inşasına geçişi sırasında yaşanan sorunlara “Avrupa Yeşil Mutabakatı” penceresinden başlayarak çatışan anlayışların çözüm süreçlerine dair ilkelerini değerlendiriyorlar.

İnsanların yaşamlarını mümkün ve değerli kılmak için ihtiyaç duydukları yaşanacak bir ev, besleyici gıda, kaliteli eğitim, sağlık hizmetleri, temiz hava ve su, evsel enerji, bizi gitmemiz gereken yere götürecek ulaşım, internete erişim ve – temelde – sürdürülebilir bir çevre gibi ihtiyaçların nasıl karşılanacağı bugün olduğu kadar gelecek nesilleri de ilgilendiren bir soru. Bu ihtiyaçların karşılanabilir olduğundan hareket eden yazarlar “Evrensel temel hizmetler” olarak ekonomik ortodoksiye meydan okuyan ve sürdürülebilir bir alternatif sunan yeni bir fikirler bütününe bağlı bir parçayı ortaya koymaya çalışıyorlar. “Antroposen çağında bunun herhangi bir mantıksal, etik veya pratik gerekçesi yoktur. “Gereklilik tabanının üstünde, aşırılık tavanının altında kalan alan” olarak tanımlanan “farklı bir değer standardının, yeterlilik ya da yeteri kadar standardının zamanı gelmiştir” saptaması ile değişim ilkelerini ortaya koymaya çalışıyorlar.

GEJ (Green European Journal) yayın kurulu üyesi Rosa Martínez Rodríguez’in İklim değişikliği ile mücadelede yeni bir tarihi kavşakta bulunulduğunu belirten Sol Parti SUMAR’ın lideri İspanyol siyasetçi Yolanda Diaz ile yaptığı röportaj, AB açısından olanakları ve koşulları tartışıyor. Gelecek açısından Avrupa’nın iklim değişikliği ve dönüşümü sağlamak açısından neler yapılması gerektiğine dair politikalarda başarının nasıl geleceğini Avrupa Projesi üzerinden tartışıyorlar. Merkezi Belçika’da bulunan ve enerji sisteminin demokratikleşmesini savunan “Avrupa Enerji Kooperatifleri Federasyonu” için çalışan Chriss Vrettos “Daha önce felaket ve ütopyaya hiç bu kadar yaklaşmamıştık” diye kaygılarını ifade ediyor. İklim krizinin dayattığı dönüşümün sorunlarına enerji toplulukları çerçevesinden yaklaşarak son zamanlarda daha çok sesi duyulan sağ popülist itirazlara karşı neler yapılması gerektiğini dillendiriyor.

Son makalemiz Yeşil Avrupa Vakfı Green European Foundation (GEF) halkla ilişkiler ve sosyal yardım görevlisi Celia Fernandez “Holding Spaces” ismi ile kendine özgü bir meclis olarak tasvir ettiği Yurttaş Meclislerinin siyasi açıdan geleceği ve işlevi üzerine tartışıyor. Siyasetin demokratikleşmesi ve bunun için sanatın kullanılmasının işlevi hakkında düşüncelerini örnekleyerek anlatmaya çalışıyor. İklim krizi mücadelesinde elimizdeki en işlevsel araç olarak siyasetin nasıl dönüştürülebileceği üzerine görüşlerini aktarıyor.

Yeni bir geleceği inşa edebilmenin enerji ve gücünü beslememizi sağlayacak, ışık veren, yol gösterici yeni makaleler ile sizleri buluşturmak için çalışmaya devam edeceğiz.

Esen kalın.