Yazan: Lucile Schmid [1]

Çeviren: Ali Serdar Gültekin

2019 yılı boyunca, Greta Thunberg ve daha geniş bir iklim hareketi defalarca hükümetin iklim acil durumuna yanıt vermesini talep etti. Ve iktidardakilerin tepkisi; tekrar tekrar dinlemek, bazen alkışlamak ve hiçbir şey yapmamak oldu. Modern devletler çevreyi korumak için inşa edilmedi; ancak bugün, sürdürülebilir bir gelecek inşa etmek için gereken kurumlar. Lucile Schmid, politik ekolojinin görevinin, onu dönüştürmek olduğunu savunarak, Fransız devletinin çevreye ilişkin evriminin izini sürüyor.

Başarılı bir ekolojik dönüşüm için ne tür bir develete ihtiyaç var? COP21’de Paris Anlaşması’nın imzalanması, hükümetlerin çevreye yönelik tutumlarını şekillendiren, gerçeklikle aralarındaki farkı ortaya çıkardı. Diplomasi, yerel ekonomik ve sosyal karar alma süreçlerinin gerçekleştiği yer değildir. Siyasi partilerin ulusal demokratik yaşamda savaştığı yer de değildir. İddialı ve evrensel bir iklim anlaşmasını benimsemek, yeşil bir devlete giden yolu açmaz. Burası, tam da sorunların başladığı yerdir.  

Fransız örneği özellikle öğreticidir. Fransız devleti güçlüdür; ancak ulusal düzeyde çevre sorunlarına tepkisi geleneksel olarak zayıf olmuştur. Fransa’da devlet başlangıçta egemen güç meseleleriyle ilgilendi: savunma, güvenlik ve vergilendirme ve kamu yatırımı yoluyla ekonomi. Rolü kademeli olarak eşitsizliği azaltmayı, zenginliği yeniden dağıtmayı, ulusal bir eğitim sistemi yaratmayı ve bir refah devleti inşa etmeyi ve ayrıca bölgesel kalkınma ve kültürel politikaya rehberlik etmeyi içerecek şekilde genişledi. Devlet, şimdi artık doğal alem haricinde her şeyi yapmış durumda. Fransa, 18. yüzyılda Georges-Louis Leclerc’in çalışmalarına kadar uzanan uzun bir doğa bilimci geleneğe sahiptir. Jean-Jacques Rousseau, demokrasi konusunda olduğu kadar botanik konusunda da tutkuluydu. Ancak doğaya duyulan ilgi, devlet inşasından görece izole bir şekilde, iktidar koridorlarının dışında kalan eğitimli toplumlar, araştırmalar ve yurttaş inisiyatifleri aracılığıyla, gelişti. Bu ayrım, yönetici sınıfın içinden çıktığı prestijli mühendislik okulları tarafından desteklenen teknolojik ilerleme ahlakı ile iç bölgelerinden dağlarına ve denizaşırı bölgelerine kadar tabiat ve biyolojik çeşitlilik açısından zengin bir ülke arasındaki gerçek bir duygu çelişmesinin temellerini attı.

“Çevre  Bakanlığı’ndan sorumlu ilk görevli, onu ‘İmkansızın Bakanlığı’ olarak vaftiz etti.”

Ancak 1971’de, Başbakan Jacques Chaban-Delmas’ın “yeni toplum” projesi kapsamında Fransa, Avrupa’da bir çevre bakanlığı kuran ilk ülkelerden biri oldu. Fakat kaynakları olmayan bir bakanlık olarak hepsi lafta kaldı ve hiçbir faaliyet yapılmadı. Bu sırada devletle büyük çevre savaşları başladı – en kayda değer olanları nükleer karşıtı protestolar ve güneybatı Fransa’daki bir askeri üssün genişletilmesine karşı çiftçiler tarafından yürütülen bir kampanya olan Larzac için mücadele idi. René Dumont’un 1974’te siyasi ekoloji için bir ilk olan başkanlık adaylığı, birbirini izleyen hükümetlerin üretim yanlısı politikaları ile çevresel kaygılar arasındaki uçurumu gösterdi. Toplumda artan çevre bilinci, kamu politikalarına yerel muhalefet ve bazen de Alsace’de olduğu gibi yerel seçimlerde aday olmak şeklinde kendini gösterdi. Fransız Yeşilleri için ulusal meselelerin anlaşılması zordu ve bu nedenle geleneksel devlet meselelerine asgari düzeyde yatırım yaptılar. Ancak, 1973’te Avrupa Ekonomik Topluluğu’na katılan Birleşik Krallık’ın ve toplumun çevreciliği hızla benimsediği Almanya’nın etkisiyle çevre sorunları, Avrupa düzeyinde hızla gündemin ön sıralarına geldi. Avrupa Birliği, Fransız çevre yasasının çoğuna ilham verdi. Genetiği değiştirilmiş gıdalar, hava kalitesi veya kimyasallara ilişkin düzenlemeler olsun, itici güç Brüksel’den geldi.

Çevre Bakanlığı’ndan sorumlu ilk görevli Robert Poujade, onu “İmkansızın Bakanlığı” olarak vaftiz etti. Kaynak eksikliği nedeniyle kesinlikle, ama  özellikle çevre, kapsayıcı bir projeden ziyade sektöre özgü bir portföy olarak görüldüğü için. Operasyonel ayrılma, çevreyi ekonomi, tarım ve savunma gibi diğer kamu politikası ayakları için ısrarlı bir baş belası haline getiriyor. Fransız dış ticaretini – uçak, araba, ilaç ve tarımsal gıda ihracatı – nasıl teşvik edersiniz ve aynı zamanda çevreyi nasıl korursunuz? Fransız vergi sisteminin yeşilleştirilmesi, otomatik olarak yeni eşitsizlik biçimleri ve sosyal hoşnutsuzluk yaratmayacak mı? Doğal dünyayı korumak, Fransız usulü yerel ve bölgesel kalkınma ile uyumlu mudur?

Sürüp giden mesafe

2007’de, seçilmiş yetkililer ve işletmelerden STK’lara, işçilere ve yerel yönetimlere kadar paydaşları içeren benzeri görülmemiş bir istişare çalışması olan Grenelle de l’environnement (Çevre Zirvesi), daha fazla ağırlığı olan bir Ekoloji Bakanlığı’nın kurulmasıyla sonuçlandı. İlk kez, yerel ve bölgesel kalkınma, ulaşım ve enerji gibi işlevleri kapsayacak şekilde çevre ve altyapı bir araya getirildi. Bugün de varlığını sürdüren bu kurumsal kapsam genişlemesi, çevreyi geleneksel olarak güçlü devlet desteği almış politikalarla ilişkilendirmek için gerçek bir fırsat sunuyor. Ama bu büyük bakanlık, farklı bölümleri arasında ortak bir kültür yaratmayı her zaman başaramamış durumda. Fransa’daki çevre politikası şüphesiz 2000’lerin başından bu yana çok yol kat etti. Ancak teknik doğası, politikaların genellikle sıradan insanların endişelerinden uzak olduğu anlamına geliyor; toplumdaki çevresel kaygılar bu kamu politikası alanının dışında ve ona paralel olarak gelişirken,  çevre politikasının kendine ait bir dili, zaman çerçevesi ve uzmanlığı bulunuyor.

“Ekoloji Bakanlığı hâlâ güce veya siyasi nüfuza sahip olarak görülmüyor.”

Bakanlıklar arasındaki birbirini kesen ilişkiler büyük ölçüde boş bir vaat olarak kaldığından, Ekoloji Bakanlığı’nın güçlendirilmesi büyük ölçüde dikey olarak uygulandı. Ekonomi ve Maliye Bakanlığı veya İçişleri Bakanlığı ile daha derin bir işbirliğine yol açmadı. Ekoloji Bakanlığı hâlâ güce veya siyasi nüfuza sahip olarak görülmüyor. 30 Ağustos 2018’de canlı yayında Ekoloji Bakanı olarak istifa ettiğinde, -bugüne kadar Fransa’nın en popüler halk figürlerinden biri olmaya devam eden- Nicolas Hulot, hükümet sisteminin söylenenleri dinleme konusundaki başarısızlığına işaret etti. İşi, başbakanı veya cumhurbaşkanını şahsen suçlamaya kadar vardırmadı.

2019 sonbaharında, Rouen’deki Lubrizol fabrikasındaki yangın – AB kimyasal güvenlik yönetmelikleri uyarınca son derece tehlikeli olarak sınıflandırılan bir kimyasal tesis – bu anlayış eksikliğini bir kez daha ortaya çıkardı. Bir tarafta, kazanın özellikle çocuklar ve yaşlılar için yaşam kalitesi, sağlık ve çevre üzerindeki etkisinden endişe duyan yerel sakinler ve seçilmiş yetkililer vardı. Diğer tarafta, öncelikle kamu düzeni, tazminat, iş hayatı ve ticari çıkarların korunması ile ilgilenen hükümet ve kıdemli memurlar vardı. Günler geçtikçe halk, tehlikeli sahalar için [uygulanması gereken] belirli kuralların sessizce gevşetildiğini ve sahada depolanan tehlikeli kimyasalların miktarının bildirilenden çok daha fazla olduğunu öğrenince irkildi. Fransa’nın nükleer santrallerinin inşa edilmesinden onlarca yıl sonra, üst düzey devlet memurları ve politikacılar arasında, belirli konuların kamuoyunda tartışılamayacak kadar önemli olduğunu farz eden bir kültür varlığını sürdürüyor.

Toplumu yakalamak

Bugün, 1970’lerde olduğu gibi, toplum, ulaşımda, gıdada veya diğer canlılarla olan ilişkilerimizde olsun, ağaç dikmekten hayvan zulmünü reddetmeye kadar davranış değişikliği yoluyla çevresel eylemi yönlendiriyor. Yeşil istekler, sorunların görünür olduğu ve somut yanıtlar gerektirdiği yerelde en güçlü. Bu nedenle, Mayıs 2019’da Langouët belediye başkanı Daniel Cueff, evlere 150 metre mesafe içinde böcek ilaçlarını yasaklayan bir yönetmeliği çıkarmak için yasal yetkisini açıkça aştığında, Fransa’nın dört bir yanındaki sıradan vatandaşlardan ve yerel politikacılardan bir destek dalgası gördü. Hem hukuk hem de ulusal kurumlar, ekolojik acil durumu ilk elden deneyimleyen bir toplumla kopukluk içindeydi. Örnek aynı zamanda yerel makamların çevresel konularda nasıl lider bir rol üstlendiğini de göstermektedir. Yeşil konularda harekete geçmek, artık hem kırsal hem de kentsel alanlarda belediye başkanlarının ve belediyelerin meşruiyeti için anahtardır.

Çevre konusunda toplum ve devlet arasındaki uyuşmazlık sona ermeli: harekete geçme zamanı geldi. Her yıl Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli raporları bize zamanın tükenmekte olduğunu söylüyor. Hükümet, özellikle Fransa’da, zaman içinde ortak hedefleri şekillendirmek ve bunlara ulaşmak için vardır ve değişikliği gerçekleştirmek için pek çok araçla donanmıştır. Ulusal düzeyde iklim eylemi sadece lafta desteklenirse, insanlar “iklim savaşının” kazanılacağına nasıl inanabilir? Ekonomik model, yalnızca bireysel çabalarla değiştirilemez. Daha çevreci arabalar satın almaya veya evleri yalıtmaya yönelik teşvikler, sadece eğer hükümetler ekonomiyi düzenleme, yasaları uygulama ve örnek teşkil etme güçlerine dayalı bir çevre vizyonu uygularlarsa işe yarayacaktır. Çevresel dönüşüm, daha fazla yatırım ve bölgeler arasında ve hali-vakti en kötü olanlara yönelik daha fazla yeniden bölüşüm; yani  bütçe kurallarının ve kaynakların tahsisinin revize edilmesini gerektirir.

“Fransa’da politik ekoloji, tehlikeye dikkat çekerek, sorular sorarak, alanları işgal ederek ve girişimler başlatarak her zaman yerel ölçekte iktidarı kontrol etme işlevi gördü.”

Bu açıkça, daha kararlı, daha müdahaleci bir devlet çağrısı yapıyor. Birkaç ay önceki Affaire du siècle (Yüzyılın Vakası) dilekçesinin başarısından çıkarılabilecek tek sonuç budur.[2]

Başka bir devlet mümkündür. Bu yeşil devlet nasıl görünürdü? Çevrenin iyiliği için çalışanlarla ortak olan bir devlet. Çevre kanunlarını çiğneyenlerle uzlaşmaz bir devlet. Vatandaşların fikrini söyleyemediği konuları demokratik olarak tartışmaya istekli bir devlet. Ekonomik ve finansal önceliklerini temelden değiştiren bir devlet.

Yeşil bir devlet aynı zamanda yeni bir iktidar sosyolojisi gerektirir. Fransa’da politik ekoloji, tehlikeye dikkat çekerek, sorular sorarak, alanları işgal ederek ve girişimler başlatarak her zaman yerel ölçekte iktidarı kontrol etme işlevi gördü.

Bugün, devletin nasıl düşündüğüne ve hareket ettiğine dayanak oluşturan argümanları yapı-bozuma uğratmak için ulusal düzeyde çalışmalıdır. Bu, çevreyi savunanların bakış açılarını değiştirmelerini gerektirir. İktidara yalnızca karşı çıkmaktan veya onun yanında yer almaktansa, kendilerinin onu dönüştürecek bir konumda olduklarını fark etmeleri gerekir. Ayrıca çevre bilincinin yeşil aktivizm dünyasının ötesine yayılmasını da gerektirir. Kamuoyu yoklamalarına inanılacaksa, bu zaten toplumda büyüyen bir eğilim. Nihayetinde süreç, devletin yetkilerinin, karar alma sistemlerinin ve önceliklerinin köklü bir dönüşümünü içerecek ve bu dönüşüm henüz emekleme aşamasında.

Dipnotlar

[1] Lucile Schmid, yeşil konularda uzmanlaşmış bir düşünce kuruluşu olan La Fabrique écologique’in başkan yardımcısıdır. Green European Vakfının eş başkanıydı (2015-2017). 2017’de, Fransız edebiyatında yeşil ilhamın ortaya çıkmasını amaçlayan bir edebiyat ödülü kurdu. 20 yıldır Esprit Revue’de aktif olarak yazıyor ve editörlük yapıyor ve Fransa’da Sosyalist Parti ve Yeşiller için aday ve seçilmiş temsilci oldu. Yeşil listede (Urgence écologie) 2019 Avrupa seçimleri için adaydı.

[2] 2018’in sonları ile 2019’un başları arasında, iki milyondan fazla insan, küresel ısınmaya karşı harekete geçmediği için Fransız devletine karşı yasal işlem başlatan tarihi dilekçeyi imzaladı. STK Notre Affaire à Tous (Bu Herkesin İşi) tarafından başlatılan dilekçe, daha geniş bir iklim davası kampanyasının parçası.

Bu yazının aslı, İngilizce olarak 11 Mart 2020’de Green European Journal’da yayımlanmıştır.

https://www.greeneuropeanjournal.eu/another-state-is-possible-greening-the-levers-of-power/ adresinden indirilmiştir.

Görsel tasarım: Olcay Özkaplan