Çeviren: Ali Serdar Gültekin
Putin, askerlerini Ukrayna’ya sürdükten sonra yaptığı tüyler ürpertici bir açıklamada, herhangi birinin onu durdurmaya çalışması durumunda “tüm tarihinizde hiç görmediğiniz sonuçlar” konusunda uyardı. Sebepsiz savaşındaki beş ayın ardından, Ukrayna, müttefiklerinin silah yardımlarıyla direnirken zaferi tehlikede. Rusya, şimdiye kadar savaşında nükleer silah kullanmaktan kaçınmış olsa da, engelleme halatları endişe verici derecede kısa ve Putin her şeyi riske atmaya istekli olabilir.
Bu makale, Green European Journal tarafından Rusya’nın Ukrayna’daki savaşının etkilerini inceleyen bir dizinin parçasıdır.
Halkın yüzde 93’ünün kendi devletini kurmak yönünde oy kullandığı 1991’deki Ukrayna’nın bağımsızlığına ilişkin referandumun ardından, henüz genç ve deneyimsiz olan ülke kendisini kısaca dünyanın üçüncü en büyük nükleer cephaneliğine sahip olarak buldu. Silahların operasyonel kontrolünden yoksun olmasına rağmen Kiev, özellikle bazı Rus politikacıların Kırım’ı ilhak etme tehditleri nedeniyle silahlardan vazgeçmek konusunda temkinliydi. 1994 yılında Ukrayna liderleri, nükleer silahları Rusya’ya göndermeyi kabul ettiler; Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’na katıldılar; ve Rusya, ABD ve Birleşik Krallık, Ukrayna’ya karşı asla güç kullanmama, ülkenin egemenliğine ve mevcut sınırlarına saygı duyma ve herhangi bir ülkenin onu tehdit etmesi durumunda yardım etme taahhüdde bulundukları Budapeşte Anlaşması’nı imzaladılar.Moskova, 2014 yılında Kırım’ı ilhak ettiğinde ve 14.000 kişinin ölümüyle sonuçlanan şiddetli bir ayrılıkçı ayaklanmayı organize etmek için birliklerini doğu Ukrayna’ya gönderdiğinde anlaşmayı gülünç duruma getirdi; ve ABD ve İngiltere yardım etmek için çok az şey yaptı. Bu yılın 24 Şubat’ında, cumhurbaşkanı Vladimir Putin, büyük bir işgal başlatarak Rusya’nın Ukrayna’ya verdiği söze bir kez daha ihanet etmekle kalmadı, aynı zamanda kendisini durdurmaya çalışmaları karşısında dünyayı nükleer silahlara başvurmakla tehdit etti. “Sonuçları, tüm tarihinizde hiç görmediğiniz gibi olacak,” diye alay etti ve Rusya’nın “çeşitli son teknoloji silahta belirli bir avantajla”, “en güçlü nükleer devletlerden biri” olmaya devam ettiğiyle övündü. Üç gün sonra Putin, güçlerini “özel bir alarm rejimine” soktu; ancak bu, görünüşe göre askeri komuta merkezlerindeki personelde sadece hafif bir artış anlamına geliyordu.
Bu arada, Fransa iki nükleer füze denizaltısı daha konuşlandırırken Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres, “bir zamanlar düşünülemez olan nükleer çatışma ihtimalinin artık tekrar imkan dahilinde olduğu” konusunda uyardı.
[Bütün bu ] endişelere ek olarak, Birleşmiş Millerlerin Rus diplomatı Boris Bondarev savaşı kınadı ve Mayıs ayında, Batılı politikacıların dengi bir karşılık vermekte çok zorlanacaklarını varsayan, içlerinde bazılarının silahların kontrolünde çalışan meslektaşlarının, açıkça, Batıya bir nükleer saldırı yapılması hakkında konuştukları konusunda New York Times’ı uyardı. “İnsanlarımızın çoğu böyle düşünüyor ve korkarım Moskova’ya geçtikleri mesaj bu,” dedi.
Rusya’nın nükleer doktrini
Nükleer silah riski şu anda, on yıllardır olduğunun en yüksek seviyesinde olsa da, nükleer bir yanıtın neredeyse kesinliği nedeniyle Moskova’nın herhangi bir NATO ülkesinde nükleer silah fırlatması son derece olasılık dışı. Ukrayna’da bile, Putin’in savaşının bu noktasında bir Rus nükleer saldırısı son derece olasılık dışı görünüyor, çünkü savaş alanında çok az akla yatkın bir amaca hizmet edecek.
Birleşmiş Milletler Silahsızlanma Araştırmaları Enstitüsü’nde Rus nükleer silahları konusunda önde gelen bir uzman olan Pavel Podvig, Moskova’nın nükleer silah kullanımına karşı yaklaşık 80 yıllık tabuyu kıracağından şüpheli. “Hedefler var, ancak nükleer silah kullanmayı gerektirecek veya haklı çıkaracak hiçbir şey yok. Saldırmak için nükleer silahlara ihtiyaç duyacağınız birlik veya uçak gemisi grubu yok”dedi.Silahların yaygınlaşmasını önleme uzmanı ve Philadelphia’daki Dış Politika Araştırma Enstitüsü’nün (FPRI) araştırma direktörü Aaron Stein, Rus konvansiyonel kuvvetlerinin şimdiden çok sayıda Ukrayna hedefini yok edebildiğini, dolayısıyla nükleer silahlara çok az ihtiyaç duyulduğunu belirtiyor. “Ruslar, geleneksel hassas güdümlü mühimmatla temelde Ukrayna’nın oldukça sağlam iç savunma üssünün tamamını yok etti; bu yüzden [nükleer silahların] ne işe yarayacağını bilmiyorum.”
Stein ayrıca bir “nükleer deli ” hakkında sürekli tetikte olma konusunda uyarıyor. Putin’in kararları hatalı bilgilere dayanabilir ve uluslararası normlara uymayabilir; ancak bu onu mantıksız yapmaz. Ukrayna’nın işgali bir felaketti; ancak bu muhtemelen Putin’in herhangi bir zihinsel istikrarsızlığından ziyade hatalı istihbarat ve zayıf askeri performanstan kaynaklanıyor. Onun için işgal; açık riskleri, ancak buna karşılık potansiyel olarak büyük faydaları olan tamamen rasyonel bir hareketti. Stein, “Yaptıklarının mantıksız olduğunu düşündüğümüz için onun mantıksız olduğunu söylemek yanlıştır,” dedi. “Nükleer silah kullanacağını kendi rasyonalite anlayışımızdan çıkaramayız.”
Rus nükleer doktrini, ya Rusya’ya veya müttefiklerine yapılacak bir nükleer saldırıya yanıt olarak ya da Rusya’nın nükleer kuvvetlerini tehdit edecek ya da “devletin varlığını” tehlikeye atacak ezici bir konvansiyonel saldırı durumunda nükleer silahların kullanılmasına izin veriyor.” Stein’ın görüşüne göre, “Ukrayna savaşı bu kriterlerin hiçbirini gerçekten karşılamıyor.”
“Stein bir “nükleer deli” hakkında sürekli tetikte olma konusunda uyarıyor. Putin’in kararları hatalı bilgilere dayanabilir ve uluslararası normlara uymayabilir; ancak bu onu mantıksız yapmaz.”
Putin sınırı aşacak mı?
Stein, bu savaşın nükleer güçleri içeren önceki çatışmalara çok benzediğini düşünüyor – net kırmızı çizgiler var ve bu çizgiler aşılmadığı sürece nükleer saldırı riski düşük. Rusya’nın kırmızı çizgisi, NATO birliklerinin doğrudan müdahale etmemesidir; NATO’nunki ise, Rusya’nın, ittifakın üye devletlerinden hiçbirine saldırmamasıdır. Ukrayna’ya ağır silah tedarik eden Batılı ülkeler muhtemelen nükleer bir tepkiyi kışkırtmayacak ve tarih bunu doğruluyor.
Vietnam Savaşı sırasında Sovyetler Birliği, Amerikan uçaklarını vurmak için çok sayıda ağır silah ve uçaksavar sahaları işleten binlerce “askeri danışman” gönderdi. Kore Savaşı’nda, Mig-15’leri uçuran Sovyet pilotları çok sayıda ABD uçağını düşürdü; ancak bu o sırada hem Amerikan hem de Sovyet kamuoyundan gizlendi. ABD ayrıca Afganistan’da Sovyet birlikleriyle savaşan mücahit isyancılara binlerce Stinger füzesi gönderdi.
Mevcut savaşın ilk aylarında bir dizi olağanüstü savaş alanı başarısından sonra, doğu Donbas bölgesindeki Ukraynalılar şimdi onlarınkinden çok daha uzağa ulaşan Rus toplarıyla dövülüyor. Ukraynalı savunucuların Ruslar tarafından en az 10-15’e bir oranında alt edildiği ve günde 200 kadar asker kaybettiği ve bunun da eğitimli insan eksikliğine yol açtığı bildiriliyor. Rusya şu anda Ukrayna’nın beşte birini işgal ediyor.
Şu an için Moskova, savaş hedeflerini, Donbas’ı ilhak etmeye daralttı ve bunu başarabilir, bu da olası nükleer silah ihtiyacını ortadan kaldırır. Stein, “[Ruslar] oldukça muhtemel ki kazanacaklar; en azından kendi zihinlerinde; bu yüzden nükleer silahlara yer yok” dedi.Bununla birlikte, bölge düzenli olarak taraflar arasında el değiştirdiği için savaş oldukça akışkan olmaya devam ediyor. Çatışmanın bir savaş olduğunu kabul etmeyi ve genel seferberliği reddettiği için insan gücü sıkıntısıyla karşı karşıya kalan Rusya, büyük kayıplara uğradı ve Pentagon, Moskova’nın zırhlı araçlarının yaklaşık yüzde 30’unu kaybettiğini ve hassas güdümlü mühimmatının yüzde 70’ini tükettiğiniı tahmin ediyor. Önümüzdeki aylarda Rus savaş makinesini daha fazla zorlayacak olan Batı yaptırımları, maddi kayıpların birçoğunun geri alınmasını imkansız hale getirmese bile çok zorlaştıracak. Rus silahlı kuvvetleri konusunda önde gelen uzmanlardan biri olan Michael Kofman’ın yazdığı gibi, “Donbas’taki yerel askeri denge Rusya’nın lehine görünse de, askeri dengedeki genel eğilimler hala Ukrayna’yı destekliyor.”
Değişken bir savaşta caydırıcılık neden başarısız olur?
Uzun vadede, Batı’nın önemli ağır silah sevkiyatını büyük ölçüde ve zamanında artırdığını varsayarsak, savaş bir kez daha Ukrayna’nın lehine değişebilir. Ukrayna ve Avrupa için en adil sonuç, Ukrayna içindeki Rus kuvvetlerinin kesin yenilgisidir. Ancak burada nükleer tehdide yönelik bir ikilem yatıyor: yine pek olası olmasa da, Rus kuvvetleri kesin bir yenilginin eşiğinde olsaydı, özellikle de Kırım tehdit altına girseydi, bu Putin’in bir nükleer saldırıyı düşünebileceği en olası zaman olurdu.
New Hampshire, Dartmouth Kolejinde, Nükleer silahların yayılması ve uluslararası güvenlik konusunda uzman olan, nükleer bir saldırının olası olmadığına, ancak yine de rahatsız edici olduğuna inanan Nicholas Miller, “Ukrayna’nın savaşı kesin olarak kazandığı ve Rusya’nın Şubat ayında sahip olduklarına kıyasla kaybettiği hissedilirse, bence bu nükleer silahları kullanmak için muhtemel senaryolardan birisi,” dedi.
Bir başka endişe de, Putin’in kendisini nükleer bir saldırının değerli olabileceğini düşündüğü böyle bir durumda bulması halinde, nükleer silahları kullanmak için geleneksel iki caydırıcı unsurun geçerli olmayabileceğidir. Birincisi [nükleer] caydırıcılık – Ukrayna’nın nükleer silahlarının olmaması ve NATO’nun Ukrayna’daki bir Rus nükleer saldırısına aynı şekilde yanıt vermesinin pek muhtemel olmaması; böyle bir saldırıya karşı çok az caydırıcılık var. Miller, “Putin, nükleer silahları sınırlı bir şekilde nasıl kullanabileceği ve bundan nasıl kurtulabileceği veya en azından karşı karşıya olduğu maliyetleri nasıl sınırlayabileceğine dair kendisine bir hikaye anlatabilir,” dedi.
İkinci caydırıcı unsur, bu tür silahların benzersiz bir şekilde kınanması gerektiği inancına dayanan sözde ‘nükleer tabu’ veya ‘kullanmama geleneği’dir. Ukrayna’da ve başka yerlerde – Grozni, Halep, Mariupol – tüm büyük şehirleri yok ettikten ve Bucha’da işlenen kitlesel vahşetlerden sorumlu olduğu bildirilen birimi ödüllendirdikten sonra, Putin’in, eğer acil ihtiyaç hissederse, nükleer silah kullanmak konusunda herhangi bir ahlaki çekinceye sahip olacağı şüpheli görünüyor.
“Yine pek olası olmasa da, Rus kuvvetleri kesin bir yenilginin eşiğinde olsaydı, özellikle de Kırım tehdit altına girseydi, bu Putin’in bir nükleer saldırıyı düşünebileceği en olası zaman olurdu.”
Nükleer tabuyu içselleştirmemiş liderlerin bile, potansiyel olumsuz sonuçlarla engellenebileceğine işaret eden Miller, “Putin’in nükleer silah kullanma konusunda ahlaki bir çekincesi olduğundan şüpheliyim, ancak yine de bu siyasi ve itibari sonuçlar ve NATO’nun savaşa doğrudan dahil olma olasılığı sayesinde dizginlenmiş olabilir” dedi. Bir nükleer saldırı, kesinlikle daha güçlü yaptırımlar ve Batı dünyasının ötesine yayılan uluslararası kınama ile sonuçlanacaktır. Miller, NATO’nun olası katılımının muhtemelen batı Ukrayna’daki birliklerle veya muharebe alanında kara birlikleri olmaksızın hava gücünün kullanımıyla sınırlı olacağını öngörerek, “Büyük soru, bunun NATO’nun doğrudan dahil olmasına yol açıp açmayacağı ve benim tahminim bir biçimde olacağıdır” dedi. Rusya’nın nükleer silah kullanması da tam tersi bir etki yapabilir ve NATO’yu doğrudan müdahaleden caydırabilir, ancak Miller bunun nükleer zorlama için tehlikeli bir emsal oluşturacağına dikkat çekiyor. “Bence ABD ve çoğu NATO ülkesi, nükleer silahları bu tür bir zorlayıcı etki için kullanabileceğiniz bir emsal oluşturma fikrinden çok endişe duyacak ve Ukrayna’da bir nükleer silah kullanarak Batı’yı geri çekilmeye ikna edebilirsiniz.”
Nükleer silahların kullanımı, taktikler kadar strateji ve psikoloji ile de ilgili olduğundan, muharebe meydanı hedeflerinin olmaması da, pek de bir önleyici olmayabilir. “Bir nükleer silahın az bir miktar akla yakın tek kullanım şekli, onları stratejik olarak kullanmak, onları, Hiroşima, Nagazaki tarzında, bir çok insanı öldürmek ve bir rakibin direnme iradesini kırmak için kullanmak olacaktır.” Podvig, Ukrayna’da böyle bir kullanım konusunda son derece şüpheci olduğunu söyledi.
Putin’in nükleer patlamasının politikası
“Eğer [Putin] nükleer silah kullanacak olsaydı, bu, peşinde olduğu hedef her ne olursa olsun [onun] fiziksel olarak imha edilmesinden çok, Ukrayna’ya ve Batı’ya, eğer geri adım atmazlarsa çatışmayı daha fazla tırmandırma riskine dair siyasi bir sinyal göndermeye çalışmakla ilgili olurdu” diye ekledi Miller. “Bence daha muhtemel olan, bunu yapacak olsaydı, bir tür Ukrayna askeri veya altyapı hedefine karşı daha düşük verimli nükleer silahlar kullanırdı ve evet, orada yıkıma neden olur ve savaş çabalarına yardımcı olurdu; ancak bence daha büyük etki, Ukrayna’ya, Rus güçlerine karşı ilerlemeye devam etmenin risklerini işaret etmeye çalışmak olurdu.”Rus nükleer doktrinine gelince, Putin’inki gibi tek bir adamın neredeyse tam kontrole sahip olduğu kişiselleştirilmiş bir rejimde basitçe göz ardı edilebilir, ancak aynı zamanda tehlikeli bir şekilde belirsiz ve yoruma açık olan, Rus devletinin “varlığı” tehdit altında olduğunda silah kullanımı konusunda göz dağı veren bir kısım da var. Putin, 24 Şubat’taki konuşmasında bu savaşın varoluşsal önemine işaret ediyor gibiydi: “Ülkemiz için bu bir ölüm kalım meselesi, bir ulus olarak tarihi geleceğimiz meselesi… sadece çıkarlarımıza değil, devletimizin varlığına ve egemenliğine çok gerçek bir tehdit.”
Miller, “Kendi iktidarını tehdit edebilecek kesin bir askeri yenilgi olduğunu düşünüyorsa, bu ona varoluşsal görünebilir” dedi. Vietnam’daki ABD veya Afganistan’daki Sovyetler gibi yenilgiyle karşı karşıya olan önceki nükleer güçlerle karşılaştırıldığında, Moskova, Ukrayna’daki savaşı çok daha önemli görüyor ve oradaki bir kayıp kabul edilemez olarak görülebilir. Putin uzun zamandır Ukrayna’ya kafayı takmış durumda, yıllardır Ukrayna’nın “gerçek” bir ülke olmadığını, Ruslar ile Ukraynalıların tek bir ulus olduğunu yineliyor ve 2014’te Kırım’ın ilhakı sırasında “birbirimiz olmadan yaşayamayız” demişti.Miller, Putin’i nükleer seçeneği düşünmekten caydırmak için Batı’nın, ABD başkanı Joe Biden’ın yakın tarihli bir makalesinde yazdığı gibi, nükleer silah kullanımının kabul edilemez olduğunu ve ciddi sonuçlara yol açacağını yüksek sesle ve net bir şekilde dile getirmesini tavsiye ediyor. Podvig ise, NATO’nun yapabileceği en kötü şeyin nükleer bir saldırıyla karşılık vermek olduğunu ve bunun yerine nükleer tabuyu güçlendirmeye devam etmesi gerektiğini söyledi. “Nükleer kullanım düşüncesini marjinalleştirmek için ABD ve NATO, bu çatışmada nükleer silah kullanmayacaklarını açıkça beyan etmelidir” dedi.
“Putin uzun zamandır Ukrayna’ya kafayı takmış durumda, yıllardır Ukrayna’nın “gerçek” bir ülke olmadığını, Ruslar ile Ukraynalıların tek bir ulus olduğunu yineliyor.”
Şimdilik, Putin’in nükleer silahlara başvurma riski çok düşük, ancak bildirildiğine göre çok uzun bir savaşa hazır ve Ukrayna’ya batı desteğinin sallantıya gireceğine bahse giriyor. Ukraynalı ve çoğu batılı liderin savunduğu adil sonuca ulaşmak için Batı’nın ağır silah stoklarını, özellikle de uzun menzilli topları artırması gerekiyor. Şimdiye kadar, ağır silah sevkiyatları Kiev’in ihtiyacının sadece küçük bir yüzdesini oluşturdu.Yeşiller Milletvekili ve AB-Ukrayna Parlamenterler Birliği Komitesi Delegasyonu Başkan Yardımcısı Viola von Cramon, Green European Journal’a gönderdiği bir e-postada Yeşillerin Ukrayna’nın toprak bütünlüğünü ve egemenliğini güçlü bir şekilde desteklediğini yineliyor. “Kendilerini savunmayı ne zaman durduracaklarına ve müzakere masasına ne zaman oturacaklarına karar vermek [Ukraynalılara] kalmış” diye yazdı. “Kiev’in işgal altındaki toprakların kontrolünü yeniden oluşturmasına yardımcı olacak silahlarla Ukrayna’yı desteklemeye devam etmeliyiz”.
Von Cramon, Putin’in nükleer çıkışının Batılı politikacıları telaşlandırmayı amaçladığı konusunda uyarıyor. Von Cramon, “Putin’in şantajını kabullenmek çok tehlikeli ve herhangi bir nükleer devletin uluslararası toplumdan herhangi bir ayrıcalığı cezadan muaf olarakzorla alabileceği bir Pandora’nın kutusunu açar” diye yazdı.Bu geçerli bir nokta ve Rusya ile NATO arasındaki nükleer caydırıcılık doğrudan bir çatışmayı olası kılmaz, ancak her iki taraf da doğrudan çatışmadan kaçınmak istese bile caydırıcılık asla mükemmel değil. Örneğin, Rusya, Polonya’da Ukrayna için kararlaştırılan silahların çok cazip hedefini vurmayı seçerse veya Ukrayna kuvvetleri Rusya içindeki hedefleri vurmak için Batılı uzun menzilli silahlarını kullanırsa, çatışmanın tırmanma potansiyeli var. Moskova’nın, Vilnius’un Kaliningrad’a karşı AB yaptırımlarını uygulaması konusunda Litvanya’yı tehdit etmesi ve Putin’in yakın zamanda Beyaz Rusya’ya nükleer kapasiteli İskender füzeleri gönderme taahhüdü ilave endişe verici gelişmeler. Bu nedenle NATO’nun kırmızı çizgilerini tekrarlamaya devam etmesi ve Ukrayna’da uçuşa yasak bölge oluşturmak gibi aptalca riskli hareketlerden kaçınması önemli. Putin’in artan ağır silah sevkiyatına nükleer bir saldırıyla yanıt vermesi pek olası değil; ancak Ukrayna’nın Rus topraklarını Batı toplarıyla vurmaktan kaçınma sözünü tutması akıllıca olur.
Silahlanma yarışı geri mi dönüyor?
21 Ocak 2021’de, Yeşil Partiler, nükleer silahları yasaklayan ve küresel olarak ortadan kaldırmayı amaçlayan ancak herhangi bir nükleer güç tarafından desteklenmeyen BM Nükleer Silahların Yasaklanması Antlaşması’nın (nükleer yasak antlaşması) yürürlüğe girmesini kutladı. Sadece bir yıldan fazla bir süre sonra, Ukrayna’daki savaşın bir sonucu olarak nükleer silahların yayılması tehlikesi büyüyor. Birçok devlet, Ukrayna’nın nükleer silahları olsaydı, Rusya’nın işgal etmeyeceği sonucuna varmış olabilir. Diğerleri, uluslararası toplumun Rusya gibi nükleer devletlerin saldırganlığını durdurmakta çaresiz kaldığı dersini alacak. Miller, “Rusya Ukrayna’yı işgal edebilir ve NATO’ya, ‘Eğer karışırsanız, nükleer savaşı riske atarsınız; o yüzden geri çekilin’ diyebilir. Bu, şu ana kadar Putin için oldukça etkili bir caydırıcı gibi görünüyor,” dedi.Nükleer güçlerin cephaneliklerini tek taraflı olarak ortadan kaldırmaları, nükleer düşmanları karşısında kendilerini dezavantajlı durumda bırakacağı gibi basit bir gerçeklikten dolayı son derece ihtimal dışı. NATO’nun 2010 Stratejik Konsepti, ittifakı “nükleer silahların olmadığı bir dünya için koşulları yaratma hedefine” bağlıyor; ancak nükleer silahlar var olduğu sürece NATO’nun nükleer bir ittifak olarak kalacağını yeniden teyit ediyor. Ancak nükleer silahsızlanma saf bir fantezi değil – yaklaşık on yıllık silahsızlanma görüşmelerinin ürünü olan ve 1991’de ABD ile SSCB arasında imzalanan START anlaşması, sonunda o sırada var olan stratejik nükleer silahların yüzde 80’ini ortadan kaldırmış olağanüstü bir başarıdır.Bununla birlikte, bugünün çok daha yüksek gerilimleri, öngörülebilir gelecekte başka böyle bir anlaşmanın olası olmadığı anlamına geliyor. Savaştan önce bile, Rusya ile ABD arasındaki birkaç silah anlaşmasının süresinin dolmasına izin verildikten sonra, silahların yayılımı zaten dar boğazdaydı. “Toplam her yerde nükleer silahları yöneten araçlar – ABD-Rus silah kontrolü – ölüyor.” Stein, Moskova ile Washington arasında 2026’da sona erecek olan bir silah azaltma anlaşması olan New START’a atıfta bulunarak, “sadece bir tane kaldı,” diye uyardı. Bundan sonra, yeni bir anlaşmanın müzakere edilmesi gerekecek, ancak Stein’ın endişelendiği gibi, “bu siyasi iklimde, bunun aslında nasıl olduğunu bilmiyorum.”
Bu yazının aslı, İngilizce olarak 12 Temmuz 2022 tarihinde Green European Journal‘de yayımlanmıştır.
Görsel tasarım: Olcay Özkaplan