Yazan: Peter Unfried / Green European Journal
Çeviren: Ece Özen
Almanya Yeşilleri başlangıçta Soykırım (Holokost) ve İkinci Dünya Savaşı ile ilgili vicdan azabı, 1968’deki toplumsal özgürleşme ve nükleer karşıtı hareket olarak tanımlanıyordu. Parti, ana akımı kültürel ve ahlaki açıdan aşağı gören bir azınlık tavrı olan ‘yeşil kültür’ ile karakterize edildi. Realpolitik, farklı görünmekten daha az önemliydi. Bu damgalanma, Almanya’nın yeniden birleşmesi ya da iktidar gücüne sahip Avrupa Birliğinin geliştirilmesi gibi bir çok önemli ilerlemenin Yeşiller tarafından es geçildiği anlamına geliyordu.
Bu durum 2011’de Winfried Kretschmann’ın Baden-Württenberg Bölgesine Başbakan seçilmesiyle tamamen değişti. Yeşillerin artık bir başbakana sahip olması parti içindeki ‘her şeyi bilen’ çoğunluğu, bu fikirlerinden uzaklaşmaya teşvik etti.
Bu görünüm değişikliği Annalena Baerbock ve Robert Habeck’in Parti Başkanlığına seçildiği 2018 yılına kadar federal düzeye ulaşamadı. Ülke çapında yaptıkları ilk yaz turlarına ulusal marşın da adı olan ‘Birleşme ve Adalet ve Özgürlük’ adını verdiler. Geçmişte devlete şüpheyle bakan Yeşiller, bu hamlenin ölçüyü aştığını düşünürlerdi; ama Habeck onları res publica’nın, kurumlarının ve anayasanın koruyucusu olarak yeniden şekillendirdi.
Avrupa Parlementosu üyelerinden olan aynı zamanda Avrupa Yeşilleri’nin köklü üyesi Reinhard Bütikofer partinin tarihini üç ana faza ayırıyor: İlk faz tamamen bir muhalefet, karşıtlık dönemine karşılık geliyor. İkinci fazda parti nasıl olduysa yapıcı bir döneme giriyor, Sosyal Demokratlarla koalisyona katılıyor. Ancak bu fazda çevre ve cinsiyet problemlerinin –lehinde ve aleyhinde- görüşleri çok kısıtlı. Şimdi, üçüncü fazda Yeşiller yeni, çok kültürlü çoğunluğa öncülük etmek için öne çıkıyor. Siyasal zeminleri önceki federal halk partilerinin iklim krizine çözüm bulmadaki başarısızlığı, Alternative für Deutschland (AfD) hareketinin yükselişi ve 70 yıllık cumhuriyetin borçlu olduğu yarı-sağ, yarı-sol uzlaşma siyasetinin azalan uygulanabilirliğine dayanmakta.
Almanya Yeşilleri’nin gelecek hükümetin bir parçası olacağı Almanya endüstrisinden Emanuel Macron’a kadar herkes tarafından biliniyor. Asıl soru, merkezi bir rol oynayıp oynayamayacakları; sosyo-çevresel dönüşüm, özgürlükçü demokrasinin korunması, Avrupa’nın refah ve güvenliği konularında İskandinavya, Benelüks ve en önemlisi Fransız Hükümetinin yardımıyla Brüksel’de neler başarabilecekleri. Avrupa Parlementosu’nda çoğunluğu oluşturmadaki başarıları çok önemli olacak. Almanya Avrupa Yeşilleri ikinci aşamada sıkışıp kalır ve ilerici politikalar ile ‘daha hoş olsaydı hoş olurdu’ tarzında grotesk bir muhalefet arasında gidip gelirlerse sorunlar çıkabilir. AB seçimlerindeki ‘yeşil dalga’ AB parlemento grubu için geçerli değildi. Sadece Baerbock ve Habeck için geçerliydi.
Green European Journal’ın Mart 2020 tarihli sayısında yayınlanmıştır.
https://www.greeneuropeanjournal.eu/a-step-up-for-german-greens
Görsel: https://energytransition.org/2017/04/the-german-greens-federal-impact-from-the-state-level/