Yazan: Calum McGeown [1]

Çeviren: Ümit Erkan

Yurttaş meclisleri son yıllarda en önemli unsur olan iklim hareketi  talebi olarak ortaya çıktı. İrlanda’nın evlilik eşitliği ve kürtaj konusundaki tarihi referandumlarının gösterdiği  gibi, yurttaş meclisleri, gerçek anlamda bir değişim getirmek üzere siyasi çıkmazdan kurtarabilir. Ancak Calum McGeown, İrlanda’da iklim değişikliği konusunda yurttaşların daha az bilinen önerilerinin akıbetinin, katılımcı demokrasiye çok fazla güvenmeye karşı uyarıda bulunduğunu savunuyor. Ekolojik krizlere verilecek  cevap, siyasetin ötesine geçmekten çok, demokrasiyi ekonominin ve devletin yeni alanlarına  yaymakta yatıyor.

Yurttaş meclisleri, hükümetin gezegensel krizlere verdiği tepkilerini şekillendirmede daha büyük oranda halk katılımı sağlamanın bir yolu olarak artan bir  kabul görüyor. Bu ilgi temsili demokrasi hükümetlerinin ekonomilerini karbondan arındırmak için gerekli radikal tedbirleri uygulamada  ya isteksiz ya da yetersiz olduğu  konusunda büyüyen bir algıyı yansıtıyor. Gerçekten de bulgular, 2015 Paris Anlaşması tarafından belirlenen en kötü durum senaryoları ile uyumlu olarak emisyon yörüngelerini istikrarlı bir biçimde rapor ediyor. Rekor kırar nitelikte yangınlar, kuraklık, sellerle geçen bir seneden sonra kanıtlar somut hissedilir nitelikte.

Yurttaş meclisleri için talepler, hem politikacılardan hem de iklim aktivistlerinden geldi. Bununla birlikte, karar verme konusunda ne kadar dönüştürücü olurlarsa olsunlar, iklim yıkımı, ekosistem çöküşü ve sosyal eşitsizlikler gibi birbiriyle bağlantılı krizlerin üzerine gitmeyi engelleyen demokratik açıklar için yetersiz bir çözümler. Zamanında ve adil bir karbon sonrası geçişi başarma şansına sahip olmak için, demokratikleşme yönündeki taleplerin devlet ve ekonomiye odaklanması gerekmekte.

Yurttaş meclisleri nedir?

Bir yurttaş meclisi,  belirli konular veya teklifler hakkında bilgi edinmek, müzakere etmek ve önerilerde bulunmak amacıyla biraraya gelen insanlardan oluşan bir gruptur. Meclisler bağımsızdır ve genel nüfusu yaş, ırk, cinsiyet, bölge ve gelir gibi çeşitli kriterlere göre kabaca yansıtan mini halklar oluşturacak şekilde bireylerin rastgele seçildiği bir kura süreci ile kurulur.

Çağdaş iklim politikalarının tahayyülündeki göze çarpan varlıkları genellikle aktivist grup Extinction Rebellion (XR)’ a atfedilir, ki bu grup, ana taleplerinden biri olarak, iklim ve ekolojik adalete dair yurttaş meclisleri oluşturarak politikanın ötesine geçmeyi tanımlar. Sıradan vatandaşları alıp karar verici bir yapıya yerleştirmek; güçlü lobilerin, paranın, kısa vadeciliğin ve iklim konusunda yavaş hareket eden  ”aynı tas aynı hamam siyaset” anlayışındaki politik hırsların etkilerini hafifletme ve azaltmada yardımcı olabileceğinden gerekçesi haksız değildir.

Uzman görüşleri ve sunumları, soru-cevaplar ve ek kaynaklardan oluşan bir ilk öğrenme aşamasına büyük önem veriliyor. XR ve daha geniş çaplı iklim hareketleri, bu hususta iyi gerekçelerle  kendilerine yer edindiler; özellikle de tartışılmaz bilimin ve iklim yıkımının ağırlığının dinleyici kitlelerine çarpıtma veya dezenformasyon olmaksızın anlatılabilirlik potansiyelini göz önüne aldığımızda. Bu öğrenme aşaması üyelerin, çeşitli çıkarlarını  ve bakış açılarını, saygılı ve gerçeklere dayalı olarak  müzakere etmelerini kolaylaştırmayı hedefliyor. Meclisin son görevi ise, önerileri üzerinde karara varmak ve bunları incelenmek, kavranmak, veya reddedilmek üzere sunmaktır . 

İrlanda’dan alınan dersler

İrlanda olayı sıklıkla, yurttaş meclislerinin tartışmalı konularda nasıl yön belirlediği ve dönüşüm için yolları  nasıl açabildiği konusunda örnek olarak verilir. 2016 da toplanan İrlanda’nın 99 üyelik yurttaşlar meclisi, 5 ana alandaki karmaşık anayasal ve siyasi sorunlara yönelik öneriler getirmekle görevlendirilmişti: kürtaj, yaşlı nüfus artışı, belirli süreli parlamentolar, referandumlar ve iklim değişikliği. Meclis, büyük ölçüde İrlanda’nın kürtaj konusundaki anayasal değişikliği ile ilgili artan iç ve dış baskılara yanıt olarak organize edildi. Anne ve doğmamış çocuğa eşit yaşam hakkı tanınarak, İrlanda’nın 8. Değişiklik Yasası  neredeyse her şartta kürtajı 30 yıldan fazla bir süredir yasaklamıştı. Kadın hakları ile tarihsel olarak baskın Katolik Kilisesinin yaşam hakkı yanlısı toplumsal muhafazakarlığı arasında kalan seçim siyaseti ise meseleyi çözmedeki beceriksizliğini  kanıtladı.

İklim değişikliği, İrlandalı politikacıların uzun süredir bahsetmeyi tercih etmediği başka ve -gerçi çok  da farklı- bir sorunu ortaya koydu.  Emisyon azaltma hedeflerine yaklaşamamakla  İrlanda, Avrupa Birliği’nin iklim krizi konusunda en kötü performans gösteren ülkelerinden biri olarak etiketlenmiş oldu.  İrlanda’nın ekonomik kriz sonrası toparlanmasının doğası, işleri daha da kötü hale getirdi: 2011’den itibaren İrlanda’nın ulaştırma ve tarım sektörleri ekonomik büyümenin itici gücü haline geldi,  dolayısıyla buna paralel olarak emisyonlar da artış gösterdi. (1)  İrlanda’nın  karbon-yoğun tarıma ekonomik bağımlılığının yanı sıra, ülkede çiftçiliğin sebatlı biçimde kültürel önemini sürdürmesi nedeniyle siyasi meşruiyet sorunları şiddetlenmişti ve hala da kötüleşmeye devam ediyor.

İrlanda’yı iklim değişikliği ile mücadelede bir lider konumuna getirmek konusunda önerilerde bulunma görevini üstlenen yurttaş meclisleri,  beklenenden daha iddialı olduğunu kanıtladı.

Yurttaş meclislerine katılımı kurumsallaştırma kararı, 2012 yılındaki Anayasal Kongrenin fark edilen başarısını takip etti. Dolaylı olarak  bağımsız ”biz yurttaşlarız” girişiminin ürünü olan  Kongre, seçilmiş temsilcileri ve yurttaşları 18 ay İrlanda Anayasası’nda yapılacak değişiklikler üzerinde düşünmeleri için bir araya getirdi. En çok, Mayıs 2015’te eşcinsel evliliklerinin yasallaşması için tarihi halk oylaması ile sonuçlanan evlilik eşitliği konusundaki önerileri ile bilinir. 2016 meclisinin sosyal adalet için de önemli sonuçları oldu: üyeleri 8. Yasa değişikliğinin yürürlükten kaldırılmasını önermesinin ardından, bir dönüm noktası olan ulusal referandum, kadın hakları için büyük bir zafere ve İrlanda toplumunun,  -hem gerçek hem de sembolik olarak-  kemikleşmiş dini törecilikten kopuşunun önemli bir anına işaret eden bu kararı onayladı.

Tüm bu tarihi ilerleme ve gelişmelere rağmen, hem 2012 Kongresi hem de 2016 Meclisi, diğer alanlarda atlatmak niyetinde oldukları aynı politik engeller tarafından kısıtlandılar. Her ne kadar meclisler, başka alanlarda çok net ve açık öneriler getirdilerse de, hükümet evlilik eşitliği ve kürtaj konularında olduğu kadar hızlı ve kararlı davranmadı.

İrlanda’yı iklim krizi ile mücadelede bir lider konumuna getirmek konusunda önerilerde bulunma görevini üstlenen  yurttaşlar meclisi, beklenenden daha iddialı olduğunu kanıtladı.  Onüç tavsiyesi, elektrikli araçlara geçişi desteklemek, bisiklet ve toplu taşıma altyapısına öncelik vermekle ilgili atılacak adımlardan, tarımda emisyon vergilerine ve turba çıkarmalarında devlet subvansiyonlarına son vermeye  kadar değişkenlik göstermekteydi. Yüksek oranda konsensusa varılmasına rağmen, hükümetin tepkisi hayal kırıklığı yarattı. Önerilerin baştanbaşa kavranması konusunda netlik olmaması nedeniyle, raporu değerlendirmek için ayrı bir parlementer komite oluşturuldu. Görünürde bunun sebebi, karmaşık yapıda olan önerilerin  referandumlara uygun ikili seçeneklere dönüştürülmesinin zorluğundan kaynaklanmaktaydı.

İklim kördüğümü

Uluslararası emisyon hedeflerini karşılamak için gerekli olan iklim faaliyetlerinin düzeyi, mutlaka siyasi ve ekonomik statükoyu alt üst edecek. Hükümetin, gündeme neyin alınıp neyin alınmayacağı açısından iklim meclisine empoze ettiği her sınırlama, büyük önem arzediyor.  Uygulanabilirlik sorunundan çok, bir meclisin tavsiyelerinin kabul edilip edilmediği, değiştirilip değiştirilmediği veya tamamen göz ardı edilip edilmediği sorunu güç kazanıyor. Bu durum örneğin, İrlanda yurttaşlar meclisinin, politik ekonomi üzerine tavsiyeler verme yetkisinin olmadığını anlatıyor bize. Bu dinamik, karbon sonrası ekonomiye adil bir geçişin başarılması ile biraz çelişiyor: sosyal ve ekolojik olarak sömürücü kapitalist modeli yerinden etmek, açıkça statükoyu masaya koymak anlamına geliyor.

2018’de Fransa’da başlayan sarı yelekliler protestoları, iklim faaliyetleriyle sosyal adaleti aynı anda ele almamanın risklerini gözler önüne seriyor. Bu deneyim önemli bir ders veriyor:  Özünde sosyal adalet olan yeşil herhangi bir politik proje, ekolojik dönüşüme bütünsel bir yaklaşımda bulunmalı.

Değişimin ölçeği, politika reformlar ile başarılabilecek olandan çok daha fazla politik ve sosyal güç gerektiriyor. Bir yurttaşlar meclisinin tavsiyeleri ne kadar radikal olursa olsun, kendisini onaylayan (ve bir uzantısı olduğu) kurumlara hitap etmiyorsa ya da edemiyorsa, o zaman etkisi kaçınılmaz olarak sınırlı olacaktır. Konu iklime gelince yurttaşlar meclisi, kendisini bağdaşmaz/uzlaşmaz bir bağın içinde bulur: Siyasi nüfuzu kullanmak ve gerekli değişiklikleri gerçekleştirmek için devletin desteğine bağlıyken, aynı devlet kendisini incelemeye, sorgulamaya ve dönüşüme açmalıdır.

“Meclisin tavsiyelerinin kabul edilip edilmediği, değiştirilip değiştirilmediği veya tamamen göz ardı edilip edilmediği sorunu güç kazanıyor.”

Sorunun püf noktası,  yurttaşlar meclisinin bir danışma organı olma statüsünde yatıyor. Yasa yapma yetisinden yoksun olan yurttaş meclisleri etkili bir şekilde yaptırım gücüne sahip değil; karar verme üzerindeki etkileri devlet tarafından kısılmış durumda, hem verilen yetkiler anlamında, hem de tavsiyelerin kabul görmesi açısından. Buradaki amaç, bu meclislerin öğrenmek, tartışmak ve nihayetinde yurttaşların yaşamlarını yöneten kararlara katılımını derinleştirmek için bir forum olarak hizmet verme fonksiyonlarını küçümsemek değil. Bu değerler, hükümetin 2019 İklim Eylem Planını etkileyen İrlanda yurttaşlar meclisi tarafından yapılan iddialı tavsiyelerde gözlemlenebilir. Ne var ki, plan, , meclis tarafından önerilen bazı önlemleri (elektrikli araçların alımının hızlandırılması ve yenilenebilir enerji mikro üretiminin yaygınlaştırılması gibi) -değişen derecelerde- uygun görürken, daha fazla yeniden dağıtıma yönelik (özellikle, İrlanda’nın orantısız tarımsal emisyon vergileri konusundaki) tavsiyeleri dikkati çekecek biçimde göz ardı etmektedir. (2) Sonuç, yurttaş meclislerinin başka yerlerde olduğu gibi İrlanda’da da iklim sorununa şekil veren politik ekonominin yerleşik yapılarına etkili bir şekilde karşı koyma kapasitesini sorguluyor.

Bu, yurttaş meclislerine basitçe ulusal düzeyde yasal sorumluluklar verilmesi gerektiği anlamına gelmiyor. Bu sorumlulukları küçük, rastgele seçilmiş bir yurttaşlar topluluğunun meşruiyeti ile bağdaştırmak imkansız olmasa da zor olacaktır. Yurttaş meclislerinin kullanılmaması gerektiği de söylenemez, nokta. Bununla birlikte, iklim krizini ele almada bir mekanizma olarak yurttaş meclislerini sorunsallaştırıyor.

Devlete odaklanmak

Devlet gücünün kötü hali iki gözlem yoluyla anlaşılabilir. Birincisi, yurttaş meclislerinin yararı, hükümetler tarafından dönüştürücü bir süreç olarak ne derece benimsendiğine bağlıdır.. Bunun, gündemde ne olacağından, sorunların nasıl çerçeveleneceğine, tavsiyelerin algınışına kadar baştan başa  önemli imaları vardır. Ve ikinci olarak, özerk olarak algılanmalarına rağmen, yurttaş meclisleri, iktidarı elinde bulunduranlar tarafından, stratejik olarak zor kararlardan kendilerini uzaklaştırmada ya da gerçek değişimi taahhhüt etmeden, hoşnutsuzluğu yatıştırmak için kullanılabilir. Böylece yurttaş meclisleri, demokrasinin açıklarına bir çözüm sunmaktansa,  iklim faaliyetlerini demokratikleştirir görünmek isteyen, ama aslında anlamlı adımlar atmakta isteksiz olan  hükümetlere  mazeret sağlayabilir.

Ulus devletler radikal karbonsuzlaştırmayı yönlendirmede gücü elinde tutar, ama şu anda, bu değişim görünürde yok. Devlet, ekonomi ve onun karbon sonrası geçişi üzerinde daha fazla kamu denetimini ve düzenlemesini kolaylaştırmak için öncelikle kendisi dönüşmeli. Demokratikleşme anlamında herhangi bir proje, siyasi otoriteyi tabi kılmak ve ekonomiye bireylerin ve toplumun ihtiyaçları doğrultusunda  şekil vermek için belirli bir ademi merkeziyetçiliği varsayar. Bunun, danışma amaçlı müzakere forumlarından ziyade  büyük ölçekli sosyal seferberlik baskısının sonucunda gerçekleşmesi daha olasıdır.

Bu anlamda, eko-sosyal hareketlere, kendilerini “siyasetin ötesinde” bir yere konumlandırmaktansa, genişleyen siyasetin ister istemez darmadağınık meşguliyetine odaklanmaları tavsiye edilir. Bu da, kapitalizmi demokratik kontrolün erişiminden  uzak tutan kurumsal ve ideolojik ayrımın yıkılması ve devletin hem içerisinde hem dışında (gerçi her zaman nihai dönüşüm hedefiyle) destekleyici bir yapı oluşturulması anlamına gelir.  İhtiyaç duyulan şey, siyasetten uzaklaşmak yerine, sömürücü ve büyüme-merkezli neo liberal siyaset karşısında etkili, ikna edici bir alternatiftir.

Yurttaş meclislerinin yararı, hükümetler tarafından dönüştürücü bir süreç olarak ne derece benimsendiğine bağlıdır.”

Yurttaş meclisleri, katılımcı kapasite yapısından geliştirmenin bir biçimini temsil ederken, ki bu asla hafife alınmamalıdır, devletin mantığını dönüştürmek için kurulmadıkları sürece, potansiyelleri sınırlı kalacaktır. İrlanda yurttaş meclisleri gösteriyor ki, bilgilendirilmiş bir toplum, gerçek değişime önayak olmak için fırsatı değerlendirecektir. Demokratik reform aracı olarak eksiklikleri olsa da, iklim krizinin ele alınmasında siyasi mücadeleyi şekillendiren öğretici bir ders sunuyorlar. 

Yurttaş meclislerinde gözlemlenen ileri seviyede saygılı müzakereler ve bilinçli kollektif karar alma, etkili katılım için önkoşul olan (yaklaşık olarak) eşitliğin önemine değinir . (3) Irk, cinsiyet, sınıfsal faktörlere bakılmaksızın, tüm üyeler eşit değerlendirilir ve eşit bir dinleme, konuşma ve katılma fırsatı verilir. Bilgiye, eğitici kaynaklara ulaşmada ve uzmanları sorgulamada eşittirler. Her çıkar veya görüş dikkate alınır. Tüm bunlar, adil ve işleyen bir katılımcı demokrasi için gerekli şartlardır ve herhangi bir eko sosyal alternatifin stratejik hedeflerini bilgilendirmelidir.

İklim mücadelesi bu nedenle gelirin ve servetin yeniden dağıtımı konusuna öncelik vermelidir. Elektrik, su, gaz, kanalizasyon, vb gibi kilit hizmetler ve kamu hizmetleri yanında madencilik, kirletici ve karbon yoğun endüstriler, adilane tedarik sağlamak ve dönüşümü hızlandırmak için demokratik kontrolün hedefine alınmalıdır. Adil tedariki güvence altına almak ve geçişi hızlandırmak için temel kamu hizmetleri ve kamu hizmetlerinin yanı sıra maden çıkarma, demokratik kontrol için hedeflenmelidir. Bu, toplulukların ekonomik merkezlere bağımlılıklarını azaltarak, kendi adil geçiş versiyonlarını oluşturmak için güçlendirmek üzere siyasi ademi merkeziyetçiliğin ve ekonominin yeniden yerelleştirilmesinin talep edilmesi anlamına gelir. Bu düzeyde bir kuruma ulaşıldığında, yurttaş meclisleri, yurttaş jürileri ve katılımcı bütçe gibi forumlar için en iyi fırsatı yerel kaynaklar sunar. Bu durum, siyasi ve ekonomik kurumları etkili katılıma açarak, temsili demokrasinin yabancılaştırıcı unsurlarına karşı koyulmasına ve demokratik açıkları ele almada yardımcı olabilir.

Herşeyin başında bu, sömürü ve eşitsizliğin her şekline karşı şiddet içermeyen bir mücadele taahhüt eden birbiriyle ilişkili bir hareket geliştirmek anlamına gelir. Devlet içinde ve dışında, ötesinde mücadeleye hazırlıklı olmak anlamına gelir. İçinde bulunduğumuz protesto ve pandemi devrinde, adaletsizlikler hızla açığa çıkmaktayken, hareketler arası ittifaklar oluşturma fırsatı kaçırılmamalıdır. Bu sürecin ayrılmaz parçası, gezegensel krizin kök sebeplerini ele alan etkili kollektif eylem için temel olan saygılı müzakere derslerini öğrenmektir.

KAYNAKLAR:

1. Diarmuid Torney (2020). “Ireland’s Policy Response to Climate Change: An Historical Overview”, in David Robbins, Diarmuid Torney & Pat Brereton (eds). Ireland and the Climate Crisis. Cham: Palgrave Macmillan.

2. Clodagh Harris (2021). “Democratic innovations and policy analysis: climate policy and Ireland’s Citizens’ Assembly (2016-2018)”, in John Hogan and Mary Murphy (eds). Policy Analysis in Ireland. Bristol: Policy Press.

3. Matthew Flinders et al. (2016). Democracy Matters: Lessons from the 2015 Citizens’ Assemblies on English Devolution. The Democracy Matters Project. Available at <bit.ly/3eIR12z>.

DİPNOTLAR:

[1] Calum McGeown, bir iklim aktivisti ve Queen’s University Belfast’ta siyaset teorisi doktora öğrencisidir. Araştırma alanları arasında yeşil politik teori, büyüme sonrası politik ekonomi, devlet teorisi, iklim çöküşü ve karbon sonrası geçiş yer almaktadır.

Bu yazının aslı, İngilizce olarak 26 Mayıs 2021’de Green European Journal’da yayımlanmıştır.

https://www.greeneuropeanjournal.eu/citizens-assemblies-wont-save-us/ adresinden indirilmiştir.

BU YAZI, AVRUPA PARLAMENTOSU’NUN YEŞİL AVRUPA VAKFI’NA SAĞLADIĞI FİNANSAL DESTEK İLE ÇEVRİLMİŞTİR. AVRUPA PARLAMENTOSU, YAYININ İÇERİĞİNDEN SORUMLU DEĞİLDİR.

GÖRSEL TASARIM: Olcay Özkaplan