Yazan: Joseph Stiglitz [1]-Wester van Gaal [2]

Çeviren: Sema Alpan Atamer

Sıradan insanlar fedakarlıklar ve daha yüksek yaşam maliyetleriyle karşı karşıya kaldıkça, beklenmedik şirket kârları sosyal sözleşmeyi bozuyor. Nobel ödüllü Joseph E. Stiglitz; enerji geçişinin, büyümeden kopmamıza gerek kalmadan, yenilenme için bir fırsat sunduğunu savunuyor.

Wester van Gaal: Wester van Gaal: Profesör Nicholas Stern ile birlikte yazdığınız yakın tarihli bir makalede, “en azından önümüzdeki yirmi veya otuz yılda” yeşil geçiş için büyüme potansiyelinden vazgeçmek gerekmediğini savunuyorsunuz. AB Komisyonunda bunu duyunca rahatlayacak birkaç kişi düşünebiliyorum. Bu konudaki düşüncenizi açıklar mısınız?

Joseph Stiglitz: Nicholas Stern ve benim üzerinde durduğumuz nokta, yeşil geçişin önemli ölçüde daha düşük enerji maliyetleriyle sonuçlanma ihtimalinin yüksek olduğudur. Ve eğer enerji maliyeti genel olarak daha düşükse, bu büyümeyi kışkırtacaktır.

Verimsiz şehirlerimiz ve verimsiz evlerimiz var. Çok çeşitli şekillerde çok fazla kaynağı israf ediyoruz. Yeşil korumacılığa yönlenerek paradan tasarruf edeceğiz ve daha üretken olacağız. Maliyetler düştükçe boş zamanlarımızı bile farklı değerlendirebiliriz. Yeşil ve hızlı yenilikler, faydaları insan refahının diğer alanlarına da yayacak ve şimdiden aşikar olan çevresel yıkımı önleyecektir. Ve Yeşil Devrim’in gerekliliği nedeniyle, çok sınırlı olan krediye erişim gibi diğer bazı piyasa başarısızlıklarını çözeceğiz.

Bazıları büyümenin tamamen sona ermesi gerektiğini söylüyor; ancak bu tek başına yüksek [sera gazı] emisyon sorununu çözmeyecek ve politik olarak kabul edilemez olması da iklim politikalarını riske atabilir. Diğerleri, iklim değişikliğini önlemek için çok fazla yatırım yapmanın ekonomiye yüksek bir bedel ödeteceğini öne sürüyor – çok fazla yatırım yapılması durumunda ekonomik büyümeye ve refaha zarar verecektir ve bu nedenle sıcaklıkların 3,5 santigrat derece artmasına izin vermek “optimum” olacaktır [Cumhuriyetçiler yanlısı, Nobel ödüllü ekonomist William Nordhaus tarafından 2018’de öne sürülen argüman]. Ancak bu savunulamaz ve tehlikelidir.

“Krediye erişim sorunu çözülecek” derken tam olarak neyi kastediyorsunuz ve nasıl bir gelişme görüyorsunuz?

İnsanlara ve en önemlisi geliştiricilere güneş panelleri satın almaları, evlerin yalıtım masraflarını karşılamaları ve elektrikli araçlar satın almaları için düşük faizli krediler sağlayan yeşil tahviller ve yeşil topluluk bankaları oluşturarak. Bunu ABD’de Enflasyon Azaltma Yasası [370 milyar avroluk yeşil sübvansiyonlar ve vergi planı] ile yapıyoruz, ancak ihtiyacımız olan yeşil devrimi tetiklemek için gereken ölçekte değil.

Merkez bankaları, enflasyonla mücadelede, borçlanma maliyetlerini merkez bankacılığı tarihindeki en yüksek oranlardan biriyle artırarak, ekonomik aktiviteyi ve kredi kullanılabilirliğini tam da temiz teknolojilere en çok ihtiyaç duyulan zamanda azalttı. Bu yapılacak doğru şey mi?

Enflasyon artık esas olarak arz yönlüdür. Ve bu nedenle, talebi aşağı çekmeyi amaçlayan para politikası, enflasyonla mücadele için uygun bir araç değildir ve aslında ters tepebilir; çünkü arz tarafındaki eksiklikleri ve kısıtlamaları çözmek için daha az değil, daha fazla yatırım istiyoruz. İşgücü açığı olduğunu düşünüyorsanız, o zaman doğru politika, örneğin kadınların işgücüne katılımını kolaylaştıracak çocuk bakımı politikaları yoluyla daha fazla iş gücü elde etmektir.

“Bazıları büyümenin tamamen sona ermesi gerektiğini söylüyor; ancak bu tek başına yüksek [sera gazı] emisyon sorununu çözmeyecek ve politik olarak kabul edilemez olması da iklim politikalarını riske atabilir.”

Eğer sorun enerjiyse, yeşil enerjiyi büyük ölçüde yaygınlaştırmalıyız. Bunun için yeni temiz enerji firmalarının girişini artırmak istersiniz; borçlanma maliyetlerini artırarak, köklü fosil yakıt şirketleriyle rekabet etmelerini zorlaştırmak değil.

Faiz oranlarının yükseltilmesi, özellikle yeni firmalar için sermayeye erişimi ve piyasaya girmeyi daha zor hale getirir.

Güçlü iklim eyleminin büyümeyi artırabileceğini savunuyorsunuz. Yine de AB politikacıları bütçelerini dengelemekten ve fazla harcama yapmamaktan bahsetmeye başladılar. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, toplumda rağbet görmeyen emeklilik yaşı artışını zorladı. Almanya Maliye Bakanı Christian Lindner, Avrupa’da katı bütçe kurallarına dönüş için bastırıyor. Kemer sıkmanın yeni bir aşamasına mı giriyoruz?

Harcama kesintilerine olağan makroekonomik anlamda kemer sıkma demezdim; ama belli ki kesintiler sıradan insanlar için acı verici olacak. Öte yandan, şirket hisseleri çok yükseldi. Ya fiyatları düşürmek ya da bundan olumsuz etkilenenleri korumak için beklenmedik karları vergilendiriyor olmalıyız.

İnsanlar daha yüksek yaşam maliyetleri ile karşı karşıya kalıyor. Aynı zamanda iklim değişikliği ile mücadele etmek zorundayız. Eğer paylaşılan bir fedakarlık duygusu varsa, insanlardan çok şey isteyebilirsiniz. Ama diğer grup gökten inmiş bir refah içinde yaşarken, bir gruptan fedakarlık isterseniz, toplumsal dayanışmayı yok edersiniz.

Macron’un bu şeyleri ödemek için sosyal kesintilere ihtiyacımız olduğu iddiası ikna edici değil. Karşılaştığı siyasi zorluklar, toplumsal sözleşmeyi bozuyor gibi görünmesi nedeniyle. Politikacılar arasında bu konuda daha fazla hassasiyet olmaması beni çok şaşırttı.

Kârdan bahsediyorsunuz. Son aylarda merkez bankacıları, tarihsel olarak yüksek şirket kârlarının enflasyonun baskın bir etmeni olduğunu kabul etmeye başladılar; ancak bunun hakkında konuşmak konusunda biraz isteksiz davrandılar. Bundan ne anlam çıkarıyorsunuz?

Oh evet, çoğu bundan. Beklenmedik karlara yol açan gerçek bir fosil yakıt kıtlığı vardı. Diğer yönü ise, büyük firmaların fiyatları artırarak pazar güçlerinden yararlanmalarına olanak tanıyan pandemi ile ilişkili arz darboğazları.

Faiz artırımıyla bu sorun çözülmez. Aslında, faiz oranlarının yükseltilmesi, firmaları arzı artırmak yerine kısa vadeli kârlara odaklanmaya teşvik ederek darboğazları daha kötü hale getirecektir.

Böylece şirket karlarının arttığını görüyorlar, ancak pazar gücü portföylerinin bir parçası değil. Ve bu konuda herhangi bir şey yapacak bir enstrümanları yok; bu yüzden dünyayı olduğu haliyle yaşamaya karar veriyorlar. Ama sonra, ücretler her yükseldiğinde, merkez bankacıları şöyle diyor: “Ah, işgücü piyasasını sıkılaştırmamız ve daha fazla işsizlik yaratmamız gerekecek.” Açıkçası bu, yanlış model.

Neden bu senaryoyu takip etmeye devam ediyorlar?

Merkez bankacılarının asıl kusuru, enflasyonu düşük tutma konusundaki aşırı gayretkeşlikleri. Beni rahatsız eden şeylerden biri, bazı merkez bankacılarının enflasyonu yönlendiren şeyin ücretler olduğunu düşünmeleri. Besbelli durum böyle değil.

“Merkez bankacılarının asıl kusuru, enflasyonu düşük tutma konusundaki aşırı gayretkeşlikleri.”

Fiyatların nominal ücretlerden daha hızlı artması nedeniyle reel ücretler, çoğu ülkede kriz öncesine göre daha düşük. Ekonominin içinde emeğin payı on yıllardır düşüyor ve şimdi de sert bir şekilde düşüyor.

Şimdi, karlar çoktan yapıldı. Şirketler ve hissedarlar bundan çok daha zengin çıkacak. Bunu kabul etmeliyiz. İleriye dönük olarak, bunun tekrar olmasını önlemek için beklenmedik bir vergi ve sermaye vergisi koymalıyız. Benim endişem, emeği sıkmak için bu aşırı gayretkeşliğin yardımcı olmaması.

Kârlar ile ücretlerin nasıl ilişkili olduğunu açıklayın.

Ücretlerdeki durgunluk, kârlardaki artışın diğer yüzüdür. Şirketlerin kar marjları aşağı inerse, ücretler, fiyatların yükselmesini gerektirmez. Ve marjlar alışılmadık derecede yüksek, bu yüzden düşmelerini talep etmeliyiz.

AB, geçen yıl fosil yakıt şirketlerine beklenmedik bir vergi uyguladı. Başarısını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Sadece yetersiz kaldı. Beklenmedik vergi çok fazla muafiyete sahipti. Beklenmedik karlar elde eden tüccarlardan bazıları muaf tutuldu. Bazı insanlar düşük fiyattan gaz sözleşmeleri satın aldılar, sonra yüksek fiyattan sattılar ve büyük kar elde ettiler.

Biraz risk aldılar ve bence bir ödül almalılar. Ancak kimse savaşın ne getireceğini tahmin edemedi. Bu beklenmedik kârlara yüzde 70’lik bir vergi ekleseniz, yine de iyi durumda olurlar.

Bu yazı, İngilizce olarak, 15 Mayıs 2023 tarihinde, Green European Journal’da yayınlanmıştır.

https://www.greeneuropeanjournal.eu/joseph-stiglitz-a-recipe-for-green-growth/ adresinden indirilmiştir.

Görsel tasarım: Olcay Özkaplan