Yazan: Hakan Ozan Erzincanlı [2]
Bu makalede, deprem konusu yeşil ilkeler (1) bağlamında değerlendirilmeye çalışılmıştır. Buna göre Yeşiller, çevre ve iklim adaleti ile ekonomik ve sosyal adalet arayışını bir arada ve aynı önemi vererek sürdüren bir siyasi harekettir. Toplumun doğa ile uyum içinde varlığını devam ettirmesi hedefine yönelik özgürlükçü ve radikal politikalar geliştiren Yeşiller, sosyal, ekonomik ve çevresel sorunların birbirleriyle derinden ilişkili olduğuna inanır. Türkiye Yeşilleri tarafından 11.07.2020 tarihinde kabul edilmiş olan 10 ilkeden bir numaralı, ‘doğaya uyum’ ilkesi ve üç numaralı ‘barış ve şiddetsizlik’ ilkesi temelinde deprem olgusu sorgulanmıştır.
Deprem felaket midir?
Korkulan oldu. Beklenen deprem sonunda geldi. Hem de bir değil iki deprem arka arkaya gerçekleşti (Hatta deprem sayısının üç veya daha fazla olması da mümkün. Araştırmalar ve tartışmalar sürüyor). 6 Şubat 2023 sabahı saat 04.17’de Kahramanmaraş Pazarcık’ta Richter ölçeğine göre 7,7; 13.24’te Elbistan ilçesinde 7,6 büyüklüğünde meydana gelen iki deprem, Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman, Diyarbakır, Adana, Osmaniye, Gaziantep, Şanlıurfa, Malatya ve Kilis’te büyük yıkıma yol açtı.
1999 yılının 17 Ağustos tarihinde İzmit’ te gerçekleşen 7,6 büyüklüğündeki depremden sonra temel soru “ya İstanbul’ da büyük bir deprem olursa ne olur?” idi. Ancak büyük deprem Anadolu’nun güneydoğusunda oldu.
Bunların hepsi yazılması kolay, ama yaşanması zor şeyler. Depremin olduğu andan beri depremle yatıp depremle kalktık. Özellikle bu depremde daha önce deneyimlemediğimiz büyük bir sorun da kış koşullarıydı. 17 Ağustos depremi veya görece küçük bölgeleri etkileyen depremlerde enkazdan çıkan depremzedenin barınma ihtiyacı en acil sorunlardan biri olmamıştı. Oysa bu sefer enkazdan çıkan kişi, eksi onbeş dereceye varan soğuk hava koşullarına maruz kalıyordu. Hatta belki enkazdan sağ kurtulabilecek birçok kişi, yine soğuk yüzünden donarak öldüler.
Dahası, daha önce bildiğim kadarıyla hiç iki, hatta belki üç deprem arka arkaya olmamıştı. Mesela biz Gölcük depremine ‘17 Ağustos depremi’ diyorduk. Oysa bu sefer en az iki ayrı deprem, birbirine oldukça yakın zamanda, yaklaşık 9 saat arayla oldu. Ve ‘Pazarcık-Elbistan depremleri’ veya ‘6 Şubat depremleri’ olarak belki de ilk defa çoğul olarak tarihe geçti.
Bu büyük trajedinin Türkiye ile bir şekilde bağlantısı olan herkese, neredeyse ortak bir duygusal etkisi oldu. İnsanlar mevcut konfor koşullarından utanç duydular. Akşam sıcak evimizde rahat yatağımıza girmek, sabah sıcak çayımızı-kahvemizi içmek, acıkınca yemek yemek, rahatça temiz tuvaletlere ulaşmak, sıcak suyla yıkanabilmekten utandık. Bu basit görünen imkanların, deprem bölgesinde ne kadar yaşamsal ihtiyaçlar olduğunu bilmek hepimizi üzdü. Neredeyse telepatik duygu ortaklığı şeklinde tezahür eden bu olgu, empatik bir ortak yas idi. Ortada onbinlerce cenaze vardı ve hiç kimse kendini masum hissetmiyor; yaptıkları, yapabilecekleri ve yapamadıklarını sorguluyordu.
Felaket olasılığını hesaba katmak
Elbette iyi niyetli bireysel çabalar da önemliydi. Ekonomik koşullarımız ölçüsünde para yardımı yapmak, ihtiyaç duyulan malları alıp toplama merkezlerine götürmek, sosyal medya hesaplarımız aracılığı ile gelen yardım çağrılarını yayınlamak en azından depremin yaralarının sarılmasında faydalı oldu, oluyor. Peki tarihte bu depreme benzer bir deprem olmuş muydu? Düşünürler arası tartışmalar çıkmış mıydı? Neler tartışılmış ve ne dersler alınmıştı?
Avrupa / Lizbon – 1755 Lizbon depremi
60.000 kadar insanın öldüğü 1755 Lizbon depremine Voltaire ve Viktor Hugo’nun kaderci ve hüzün içeren yaklaşımlarına düşünür Jean-Jacque Rousseau iki sebeple karşı çıkmıştır:
Birincisi, ölümün kendi başına bir kötülük olmadığıdır. Rousseau’ya göre Lizbon depreminin kurbanları arasında kesinlikle, ölümleri bir lanetten çok bir kurtuluş olarak görülebilecek bazı talihsizler de vardı.
Rousseau’nun ikinci itirazı, kötülüğün nedeni ile ilgilidir. Voltaire’e göre kötülük doğadan gelir. Ancak Rousseau, yıkımın ve bundan kaynaklanan ölümlerin tek suçlusunun bir doğal afet değil, aynı zamanda bu felaket olasılığını hesaba katmayan insan da olduğuna işaret eder ve şöyle devam eder:
“Evler sadece insan yapımı olduğu için yıkıldı ve yandı. Ne Tanrı’nın ne de doğanın bununla hiçbir ilgisi yok. Doğanın göz ardı edilemeyecek ve onlara pasif bir şekilde boyun eğmek istemiyorsak dikkate alınması gereken yasaları vardır.”
Lizbon’un yeniden inşası için ana yüklenici olacak adam olan Pombal Markizi (Sebastião José de Carvalho e Melo) bu fikirden etkilendi ve Ortaçağda dar ve dolambaçlı sokakları olan Lizbon’u, geniş düz caddeler etrafına inşa edilmiş evlerle dönüştürdü. Böylece Lizbon’un örneğin turistik Baixa semti, depremlere dayanıklı oldu.”(2)
Resim 1 – Üç ana paralel cadde etrafında bir ızgara oluşturan Lizbon şehir merkezindeki Baixa bölgesi. (3)
Asya / Kobe – 1995 Büyük Hanşin Depremi
Depremlere en çok maruz kalan ve onları en az kayıpla karşılayabilen medeniyetlerin başında bugün Japonya gelmektedir. Japonlar tarihte hafif, kağıt duvarlı evlerde yaşamış, günümüzde de geleneksel yaşam tarzlarını büyük oranda depreme dayanıklı yapılar ve topluluklara evriltmiştir.
Resim 2 – Eski Japon evlerinde cam kullanılmadığından doğal aydınlatma yöntemleri ile evin aydınlatması sağlanırdı. Shoji; ahşap veya bambu çerçevelerin içerisinde yer alan yarı saydam kağıttan yapılmış sürgülü panellere denilmektedir. Shoji’ler hem iç hem de dış duvarlar için kullanılırdı. (4)
Japon medeniyeti, geleneksel toplumdan modern topluma geçiş sürecinde bazı hatalardan (Büyük Hanşin Depremi, 17 Ocak 1995) büyük dersler aldı. Bugün Japon toplumu, deprem korkusunu toplumsal hafızalarından silmekte ve tedavi olmaktadır.
Resim 3 – Hanşin otobanı, hasarlı Kobe çıkışı. Japonya, Ocak 1995. (5)
Deprem şiddet midir? Doğal şiddete karşı ne yapmak gerekir?
J. J. Rousseau’ nun “Doğanın göz ardı edilemeyecek ve onlara pasif bir şekilde boyun eğmek istemiyorsak dikkate alınması gereken yasaları vardır” sözüne katılıyorum. İnsanoğlu doğadan gelen şiddetten bunca kötü etkilenmek istemiyorsa, bu yasalara uyum sağlamak zorundadır. Depremden alınacak ilk ders ise tarihte gizlidir. Pombal Markizi gibi yetkili birisi bu dersi alarak afetlere dayanıklı, doğaya uyumlu bir şehir inşa etmişse ve işe yaramışsa, Türkiye’de de aynısı tekrarlanabilmelidir. Ancak yeterli değildir; çünkü Lizbon depremi ile aradan yaklaşık 270 yıl geçmiştir, dünya bilişsel olarak gelişmiştir. Dijital destekli iletişim ile ortak aklı kullanıma sokmayı kolaylaştıran yapay zeka uygulamaları ile tarihte hiç hayal edilememiş tasarımlar yapılabilir. Doğanın çok detaylı talepleri ve şehrin kültürel özellikleri tespit edilip, bilim ve sanat yardımı ile şehirler planlanmalı ve bu planlara uyulmalıdır.
Durum Tespiti ve Kök Neden Analizi
Aşağıdaki Tabloda Maslow’un ihtiyaçlar piramidine göre çevresel koşul, olgu, kök neden değerlendirmesi yapılmıştır.
Tablo 1- Maslow’un ihtiyaçlar piramidine (6) göre çevresel koşul, olgu, kök neden değerlendirmesi
Çevresel Koşul | Olgu | Kök neden |
Hava koşulları, meteorolojik koşullar | Aşırı soğuk, aşırı sıcak, aşırı yağış vb. kötü hava koşullarından yeterince korunamamak. Yaşamsal ihtiyaçları karşılayamamak. | Yönetim zaafları, hukuki zaaflar, iklim krizi, gelenek uyum zaafları, ekonomik koşullar, (kısmet/şans) |
Ulaşım koşulları | İaşe, nakliyat ve seyahat kısıtı | İklim krizi, yönetim zaafları, hukuki zaaflar, gelenek uyum zaafları |
Psikososyal koşullar | Afetten kaynaklanan zihinsel sağlık sorunları, üzüntü, sıkıntı, korku, pişmanlık, duygusal yıpranma | İklim krizi, yönetim zaafları, hukuki zaaflar, gelenek uyum zaafları, (kısmet/şans) |
Mikrobiyal koşullar | Bulaşıcı hastalık tehdidi | Yönetim zaafları, hukuki zaaflar, iklim krizi, gelenek uyum zaafları |
Barınma koşulları | Mahremiyet ihtiyacının karşılanamaması | Gelenek uyum zaafları, yönetim zaafları, hukuki zaaflar, iklim krizi, (kısmet/şans) |
Hukuki koşullar | Depremzedelerin haklarını savunamamaları | Hukuki zaaflar, yönetim zaafları |
Teknik koşullar | Teknik yetersizliklerin oluşturduğu riskler: elektrik, su, ısıtma sistemleri bozukluğu, hastane işleyişinde teknik sorunlar | Yönetim zaafları, gelenek uyum zaafları, iklim krizi |
Tarımsal koşullar | Mahsul düşüşleri, yetersiz beslenme, açlık, artan fiyatlar | İklim krizi, yönetim zaafları, hukuki zaaflar |
Çevre sağlığı koşulları (Hava-su kirliliği) | Isınma veya çeşitli ihtiyaçlar için ateş yakarken havanın kirlenmesi (plastik, kömür vb.), taşınan enkazlardan çıkan toz vb. soluma, molozların ve önlenemeyen kazaların su kaynaklarını kirletmesi. | Yönetim zaafları, hukuki zaaflar, gelenek uyum zaafları, iklim krizi, (kısmet/şans) |
Çalışma koşulları | Hava kirliliği, aşırı sıcak veya soğuk olduğu durumlarda dışarıda çalışmak riskli olacaktır. Pandemide fiziksel temaslı bir iş riskli olacaktır. | Yönetim zaafları, hukuki zaaflar, gelenek uyum zaafları, iklim krizi, (kısmet/şans) |
Duygusal Koşullar | Deprem bölgesindekilerin sahip olamadıkları şeyler yüzünden, deprem bölgesi dışında olanların ise sahip oldukları imkanları deprem bölgesindekilere sunamamaktan utanmaları yüzünden kendine uyguladığı duygusal şiddet | Hukuki zaaflar, gelenek uyum zaafları, yönetim zaafları, iklim krizi |
Çözüm Önerileri
Depremde oluşan risklerin azaltılması için şehirlerin ve tüm yaşam alanlarının dikkatli bir şekilde planlanması, kontrollü bir şekilde inşa edilmesi gerekmektedir. Bölgede doğaya uyumlu şekilde yapılması mümkün olabilecek madencilik, mühendislik, yeraltı suyu ve atık yönetimi projelerinin geliştirilmesine veya bölgesel ekonomiye katkısı olacak veriler toplanıp bölge halkına sunulmalı, etkinliği doğanın ve duyarlı grupların hakları önceliklendirilerek analiz edilmelidir.
Haritalama programları planlanmalı ve geliştirilmelidir. Yerleşim alanı ve mühendislik yapılarının kültürel öğeler dikkate alınarak yapıldığı yer seçimi çalışmaları, deprem ve tüm doğa olaylarının olası zararları açısından hayati önemdedir ve dikkatle gerçekleştirilmelidir. Büyük inşaat faaliyetlerinin sahalarda yaratacağı olası etkiyi belirlemek için kaya, toprak, yeraltı suyu ve diğer koşulların teknik ve bilimsel analizleri yapılmalıdır.
Orada yaşayan topluluğa ekonomik, çevresel, estetik, kültürel, geleneksel anlamda uygun yapılar ve konutlar için stratejiler oluşturulmalı ve yapılanlar her aşamada denetlenmelidir. Yol, bina, havaalanı, tünel, baraj, köprü, kanalizasyon, arıtma sistemleri dahil olmak üzere büyük inşaat projeleri ve sistemler doğaya uygun şekilde tasarlanmalı, inşa edilmeli, denetlenmeli ve sürdürülmelidir. Yeni binalar uygun tasarlanmalı, eski binalar uygun sekilde restore edilmeli ve mevcut binaları kullanmanın yeni ve daha iyi yolları, dar ve sabit gelirli insanların sağlıklı, güvenli konutlara uygun şartlarda, katılımcı süreçlerle erişebilmesi önceliklendirilerek geliştirilmelidir. Yapılanların etkinliği ve vazgeçilenlerin olası maliyeti, doğanın ve duyarlı grupların hakları önceliklendirilerek analiz edilmelidir.
Resim 4 – Modern geleneksel mimariye bir örnek. Gerze yangın evleri projesi, ikiz evlerden birinin kütük eve dönüşümü, (İkiz evler bir kat+çatı katlı ve iki katlı, sıra evler iki kat+çatı katlı evler olarak inşa edilmiştir), 2009, Sinop-Gerze. (7)
Örnek proje: Venüs Projesi
Teknolojiyi nasıl kullanırız? Geleceği planlayabilir miyiz? Bakınız bu konuda Wikipedia Venüs projesini nasıl açıklamış:
Venüs Projesi, Jacque Fresco’nun gelecekle ilgili planlarını gerçekleştirmek amacıyla kurduğu bir organizasyon. Bir web site aracılığıyla yayınladığı video ve belgelerle, toplumu geliştirmek ve daha ileri taşımak amacıyla kaynak bazlı ekonomiye geçmenin; yenilenebilir şehirlerin, enerji etkinliğinin, doğal kaynak yönetiminin ve gelişmiş otomasyonun önemini, topluma sağlayacağı faydaya odaklanarak açıkladığı bir organizasyondur. Bu organizasyon, Jacque Fresco ve Roxanne Meadows tarafından 1995 yılında başlatıldı. Jacque Fresco’nun hayatının ve çalışmalarının anlatıldığı Planlı Gelecek (Future by Design) 2006 yılında yayınlandı. Venüs Projesi’ne isim kaynağı olan Venüs, Florida’da Okeechobee Gölü yakınlarında 85.000 m2 alana sahip bir araştırma merkezidir. (8)
Resim 5 – Denizde şehir tasarımı. (9) Venüs projesi.
Venüs projesinin kendi web sitesinde ise karşımıza ilk şu cümle çıkıyor:
“Venüs Projesi, istisnasız herkes için sürdürülebilir bir bolluk medeniyetine ulaşmak için bilim ve teknolojiyi sosyal iyileştirmeye yönelik kullanan yeni bir sosyo-ekonomik model sunan, kar amacı gütmeyen bir kuruluştur.“ (10)
Bir süre uzaktan benim de gönüllü olarak çalıştığım Venüs projesinde, anlayabildiğim kadarı ile genellikle mimar ve tasarımcılardan oluşan gönüllü ekipler, sürekli tasarım ve tasarım geliştirme üzerinde çalışıyorlar. Belki gelecekte gökte şehirler kurulacak… Dünyanın üçte ikisi sulardan oluşuyor. Belki denizlerde, dev yüzen şehirler kurmalıyız, bunları tasarlıyorlar. Yeryüzünü barınma alanı olarak kullanmayı bırakmamız mümkün mü? Bilemiyorum, bakınız yapay zeka yardımıyla bir gelecek tasarımı görseli oluşturdum:
Resim 6- Uçan şehirler tasviri, Imagine App.11 yapay zeka, HOE. (Aşağıda binalar olacağını düşünmemiştim, kendisi eklemiş.)
Açıkçası eğer uçan bir kentte yaşasaydık, depremden pek fazla etkilenmezdik. Ancak krizler çağında hiçbir şeyin kolay bir çözümü yok maalesef.
Amerika / Ohio – 2023 Tren Kazası ve Kimyasal Bulaşma
Yine Wikipedia bize ABD, Ohio’da olan bir tren kazasını şöyle anlatıyor:
“3 Şubat 2023 tarihinde Amerika Birleşik Devletleri’nin Ohio Eyaletine bağlı Doğu Filistin yakınlarında vinil klorür taşıyan bir yük treni, Norfolk Southern Demiryolu’nda raydan çıkarak kaza yaptı. Acil durum ekipleri, bölge yetkililerinin emri üzerine bölgede kontrollü yanma başlattı, ancak bu durum havaya hidrojen klorür ve fosgen saldı. Vinil klorür, kontrollü yanma sırasında kimyasal patlamaları önlemek için kullanıldı. Little Beaver Creek ve Ohio Nehri’nden alınan numunelerde kirlilik tespit edildi. Yağlı bir maddenin toprağa sızdığı görüldü. Acil durum müdahale personeli, su yaşamına dair olası etkileri değerlendiriyor.” (12)
Resim 7- Zehirli bulut. Doğu Filistin, Ohio, ABD, Subat 2023. | Foto: Twitter/ @noreward_norisk 13
Görsel kaynak çok yeterli olmasa da gökyüzünde yaşamanın olası risklerini düşündürmesi açısından önemli. Sanırım böyle veya benzeri bir kaza sonrası, havada yaşamak da pek mantıklı olmaz. Hiç olmayacağını garanti etmek mümkün mü?.. Şimdilik değil.
Kısaca gökyüzünde de yaşasak, okyanusta yüzen-kentte de yaşasak, olası tüm riskleri önceden tespit etmemiz ve buna göre bir planlama yapmamız şart. Böyle bir plan yapmak için de öncelikle prensipleri ortaya koymak lazım:
Gelecekteki Yerleşim Alanları için Planlama Prensipleri Önerileri:
- Yerel ve yerinden yönetim mekanizmaları
- Aşırı otomobile dayalı ulaşım yerine alternatifler
- Denetim etkinliğinin garanti edilmesi
- Yolsuzlukların sona ermesi
- Özellikle felaketin oluşmasını önleyici sivil toplum örgütleri ve siyasi oluşumlara katılımın teşvik edilip, kolaylaştırılması (Bu maddede şu görüşü temel alıyorum; “Deprem kendi başına felaket değildir. Çayırda yürürken deprem olsa genellikle başımıza birşey gelmez. Depremi felakete dönüştüren yaşam biçimimiz, barınma koşullarıdır.”)
- Felaket oluştuktan sonra felaketzedelere yardım eden sivil toplum örgütleri ve siyasi oluşumlara katılımın teşvik edilip, kolaylaştırılması
- Binada denetimden sonra, herhangi bir zamanda ticarethane için kolon kesme vs gibi müdahalelerin önlenmesi için çalışmalar yapılması
- Depremi önleme, etkisini azaltma, önceden tahmin gibi konularda bilimsel çalışmaların desteklenmesi ve uygun olduğu durumda etkin kullanımı
Sürdürülebilir ve Güvenli Konutlara İlham Verecek Bir Örnek: Düzce Umut Evleri
Türkiye’den de bir iyi örnek var. Düzceli kiracı ve dar gelirli depremzedeler S.S. Evsiz Depremzedeler Dayanışma Konut-Yapı Kooperatifi, kısaca Düzce Umut Evleri. Sivil sayfalar internet sitesinde, 2 Kasım 2020 tarihinde sürdürülebilir ve güvenli konutlara ilham verecek bir örnek olarak haberleştirilmiş.
”17 Ağustos ve 12 Kasım depremlerinin ardından, konut sorunlarını çözmek amacıyla bir araya gelen ve örgütlenme özgürlüklerini kullanarak kooperatifleşen Düzceli kiracı ve dar gelirli depremzedeler S.S. Evsiz Depremzedeler Dayanışma Konut-Yapı Kooperatifi’ni (Düzce Umut Evleri) kurdu. Konut sorunlarını, sağlıklı konut hakkı temelinde çözmek amacıyla bir araya gelen ve örgütlenme özgürlüklerini kullanarak kooperatifleşen Düzceli kiracı ve dar gelirli depremzedelerin 10 yıl süren gayreti, Düzce Umut Atölyesi ve pek çok paydaşın gönüllü desteği sonucunda, konutların plan ve projelerinin yapılmasının ardından inşaatlara başlandı. Konutlar henüz tamamlanmadan BM Habitat finalisti arasında yer aldı. 2020 yılının sonlarına yaklaşırken Düzce Umut Atölyesi Projesi olan Düzce Umut Evleri konut inşaatının büyük bölümü tamamladı.” (14)
Resim 8- Şu an inşaatı devam eden ve toplam 29 blok evin subasman seviyesine getirildiği yerleşimde hayvanlar için barınak yapılması, yenilenebilir yöntemlerle enerji üretim sistemlerinin kurulması da hedefleniyor. İnşaat süreci, yine kooperatif üyelerinin bilfiil çalışmasıyla ve gönüllülerin desteğiyle hızla devam ediyor. 12 Kasım 2016, Bahar Bayhan (15)
Çeşit çeşit çözüm önerileri arasından en uygun olanlardan feyz alıp, bölge bazlı planlamak ve uygulamak lazım.
Aslında benim bu deprem felaketine dair cevaplardan daha çok sorularım var.
Oturup birlikte düşünülmesi ve ortak akılla cevap verilmesi gereken sorular:
1- Afet kapitalizmi nedir? Mesela bir ilaç şirketi, bir bölgede sel olmasını ve sonucunda oluşacak hastalıklara karşı ilaç satmayı planlayabilir mi? Seli teşvik etmese bile, önleyici faaliyetlerin teşvik edilmesinde isteksiz davranabilir mi?
2- Diyelim ki deprem başlatabilecek bir teknolojiye sahibiz. Kullanır mıydık? Bir gün bir devlet kurumundan şöyle bir bilgilendirme alabilecek miyiz? “Şu gün, şu saatte (ya da şu saatler arasında) yaklaşık şu büyüklükte bir deprem olacak. Hazırlıklı olun”
3- Diyelim ki, depremin ne zaman ne büyüklükte olduğunu önceden bilmemizi sağlayan bir teknolojiye sahibiz. Kullanır mıydık? Bu teknolojinin bize depremi ne kadar zaman önceden haber vermesi iyi olurdu? 20 yıl önce? 5 yıl önce? 1 yıl önce? 1 ay önce? 1 gün önce? 1 saat önce? Depremi önceden bilebilsek neyi bugün yaptığımızdan farklı yapardık?
Aslında bazı uygulamalar ile, bazı durumlarda depremi saniyeler önce haber alma imkanı olabiliyor.
Deprem Erken Uyarı Sistemi
“Google tarafından geliştirilen Android Deprem Uyarı Sistemi, 3 milyardan fazla Android akıllı telefonun çoğunda bulunan ivmeölçerleri kullanarak sarsıntıyı algılıyor ve etkilenen bölgedeki Android kullanıcılarına uyarı gönderiyor.” (16)
Resim 9- DEPREM UYARILARI’nı açın. Bölgenizde meydana gelen tüm depremler için uyarı alamayabilirsiniz. Bazen uyarı alabilir, ancak bulunduğunuz konumda bir deprem olduğunu hissetmeyebilirsiniz. Uyarıyı sarsıntı başlamadan önce, sarsıntı sırasında veya sonrasında alabilirsiniz. (17)
Bir Twitter paylaşımında, deprem erken uyarı sistemi cep telefonu uygulamasının, deprem bölgesindeki birisini depremden 18 saniye önce uyardığını ve bu sayede, bu kişinin evden çıkabildiğini okumuştum.
Sorulara devam edelim:
4- Elimizde büyük bir depremi küçük parçalara bölen, zamana yayan, en fazla 5 büyüklüğünde çok sayıda deprem oluşturan bir teknoloji olsa, kullanır mıydık?
5- Depremlerin çok yoğun olduğu bölgelerde, insanların göl-deniz üzerindeki büyük yapılarda yaşamaları daha güvenli olmaz mı? Mesela Van Gölü’ne büyük yüzen bina kompleksleri yapılabilir mi? Ya da gökyüzü bir seçenek mi? Sualtı düşünülebilir mi?
Görsel 10- Sualtı şehirleri tasarımı. Tasarımcı: Letizia Badà (18)
6- Tüm suçlular tespit edilebilir mi? Tespit edilenlerin hepsi uygun şekilde cezalandırılabilir mi? Ceza mı, ödül mü sorunun oluşmasını daha iyi engeller? Yoksa Viktor Hugo’ nun Sefiller romanında dediği gibi “cehalet ortadan kalkarsa, suç da ortadan kalkar” mı? Bu mümkün mü? Suç ve suçlu üretmeyen bir medeniyet mümkün mü?
7- Biz doğaseverler olarak, en azından 1998 yılından beri [3] felaketlerin, doğaya uyumsuz insan medeniyetleşmesinin olağan sonucu olduğunu biliyoruz. Artık doğaya uyumlu medenileşmeye geçmemiz gerekmez mi? Bunun için hangi acil önlemlerin ve kararların alınması, bunların nasıl uygulamaya konulması gerekiyor?
Ekonomik Problemler Genel Sorunların Çözümüne Engel Teşkil Ediyor
Gelecek hakkında düşünmeye, plan yapmaya başladığımızda sorular, cevaplar ve cevapsızlıklar beynimizi dolduruyor. Mühendislikte yapılabilirlik, temelde para ve zaman meselesidir. Oxfam’ın 2023 başlarında yayınladığı “Zenginlerin Hayatta Kalması” başlıklı raporuna göre dünyada son iki yılda ortaya çıkan 42 trilyon dolarlık toplam servetin 26 trilyonunu yaklaşık 80 milyon kişi alıyor. 2023 yılında dünya insan nüfusunun kaymak tabakası olan 80 milyon kişi, son iki yılda ortaya çıkan servetten kişi başı ortalama 525.000 $ alıyor. Geri kalan yaklaşık 8 milyar kişiye kişi başı ortalama 2000 $ düşüyor. Yani 262 kat daha az. Yüzde birlik gruptaki bir kişi, yüzde doksandokuzluk gruptaki bir kişiden 262 kat fazla kazanıyor. (20)
Bu dünyanın gariban %99’u, ortalama 2000 $ ile çatısını mı aktarsın, tatile mi gitsin, düğün mü yapsın? Ne yapsın bu %99?
Dolayısı ile yapılması gereken belki de;
- Parasız, paranın geçmediği bölgeler oluşturmak. Artık bunun, büyük felaketlerden sonra doğal olarak oluşabildiğini biliyoruz.
- Gıdayı, sağlığı, eğitimi tüketiciye yaklaştırmak ya da hatta tüketiciyi doğrudan bu ürün ve hizmetlerin üreticisi yapmak.
Olası gelecek tahminleri
Bence gelecekte siyasetçi-yönetici olmak istenmeyecek. Yöneticilik (halk birinin illa yönetici olmasını istiyorsa), iki yıllık zorunlu hizmet olarak yapılacak. Aday kişi, bu iki yıl hizmetin sonunda halk adına aldığı her karar ve yaptığı her harcama detaylıca denetlenip, sorgulanıp, yargılanacağını ve bu sürecin de hizmete dahil olduğunu bilecek. Vekil olmak isteyene şüphe ile bakılacak. Siyasetçi-yönetici halktan gelen, resmi ortak akıl kararlarını uygulamaktan sorumlu olacak. Mahalle komiteleri ile peyzaj belirlenecek. Çeşitlilik ve karakter zenginliği sürekli artacak. Her mahalle hatta her evin kendi tohum bankası olacak. Herkesin temel işi ve mesleği tohumculuk ve forumlara katılmak, bulundukları yerde hayatın mimarı, halkın ve doğanın hizmetkarı olmak olacak. İnsan kaynağını ortak akıl aracılığı ile organize etmek en önemli ve prestijli iş olacak. Küresel insanlık geliri; hayvanlık geliri, bitkilik hatta canlılık geliri olacak. Nehirlerin pasaportu ve kendi hakları olacak. Bir avukat, bir dağ adına dava açabilecek.
Güvenlik ihtiyacı, çatışma minimum olacak. Ortak akıl galip gelecek. Ordular, askerler sadece felakete hazırlık ve felaket sonrası destek konularına yoğunlaşacak.
O gelecek geliyor.
Dediğim gibi cevaplar olmasa da sorular var elimizde. Bir de sanat var. Şiir var mesela… Belki şiddet ve doğaya uyum açısından felaketleri en iyi değerlendiren eser aşağıda alıntıladığım Ataol Behramoğlu şiiridir, kimbilir?
(ustanın affına sığınarak, metnin genel konsepti açısından şiiri, içeriğe dokunmadan düzyazıya çeviriyorum)
Ölüm ve Genelkurmayı (21)
Ölüm bir gece toplantıya çağırdı Genelkurmayını. Kıtlığı, depremi, savaşı, hastalığı… Dedi, neler oluyor insanların dünyasında? Ölüm oranı gitgide azalmada…Ağıt yerine türkü sesleri yükseliyor evlerden. Ne oluyor? Nedir olup biten?..
Kıtlık dedi, “Efendim bir şey gelmiyor elimden. Suluyorlar tarlalarını yağmura gereksinmeden. Büyük havuzlar yapmışlar suyu biriktirmek için. İsterlerse değiştiriyorlar yönünü nehirlerin…”
Hastalık dedi, “Efendim doğrusu bunaldım.. Karınları tok, sırtları pek. Şaşırdım kaldım… Hasta olduklarında da etkili yöntemleri var. Çok sürmüyor, iyileşiyorlar…
Deprem dedi, “Efendim, yapıları pek sağlam. Yıkamayorum ne kadar abansam…”
Yangın, kaza, su baskın.. Tüm öteki kötülükler…Aşağı yukarı aynı şeyleri söylediler…
Savaşa dönerek gürledi ölüm birden: “Peki ya, ne güne duruyorsun sen”…
Savaş dedi, “Efendim zaten sorun da bu: Barış diye bir şey icat olundu… Savaşta ölmek bitti böylece. Çoluk çocuk yok olmak topluca… Ve silah yapımına harcanmayan para, ömür ve sağlık oluyor insana…”
ATAOL BEHRAMOĞLU
Resim 11- Ölüm ve genelkurmayı şiiri (Ataol Behremoğlu,1988) görsel tasviri, yapay zeka, Imagine App.11, HOE.
Kaynaklar:
- https://yesiller.org.tr/yesil-ilkeler/, erişim 27.02.2023
- https://blogs.mediapart.fr/petrus-borel/blog/030121/voltaire-rousseau-le-tremblement-de-terre-de-lisbonne-et-la-pandemie-presente, erişim 16.02.2023 -fransızca aslından çeviren HOE
- https://portugaltravelguide.com/baixa/, erişim 16.02.2023 -ingilizce aslından çeviren, HOE
- https://www.bilgiustam.com/geleneksel-japon-evlerinin-klasik-ozellikleri, erişim 23.02.2023
- https://en.wikipedia.org/wiki/Great_Hanshin_earthquake, erişim 16.02.2023 -ingilizce aslından çeviren, HOE
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Maslow_teorisi, erişim 23.02.2023
- http://www.mimarlikdergisi.com/index.cfm?sayfa=mimarlik&DergiSayi=379&RecID=2957, erişim 23.02.2023
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Venüs_Projesi, erişim 23.02.2023
- https://futurism.com/the-venus-project-plans-to-bring-humanity-to-the-next-stage-of-social-evolution-heres-how, erişim 23.02.2023
- https://www.thevenusproject.com – ingilizce aslindan ceviren “Google Translate”
- Imagine : AI Art Generator, https://play.google.com/store/apps/details?id=com.vyroai.aiart&hl=en&gl=US erisim 23.02.2023
- https://tr.wikipedia.org/wiki/2023_Ohio_tren_kazası, erişim 23.02.2023
- https://www.telesurenglish.net/news/Ohio-Derailment-Leads-to-Long-Term-Environmental-Concerns-20230216-0001.html, erişim 23.02.2023
- https://www.sivilsayfalar.org/2020/11/02/surdurulebilir-ve-guvenli-konutlara-ilham-verecek-bir-ornek-duzce-umut-evleri/, erişim 23.02.2023
- https://www.arkitera.com/haber/deprem-sonrasi-alternatif-bir-konut-uretim-pratigi-duzce-umut-evleri/, erişim 26.02.2023
- https://www.cumhuriyet.com.tr/bilim-teknoloji/google-deprem-uyari-sistemi-nedir-deprem-erken-uyari-sistemi-nasil-calisir-2053923, erişim 23.02.2023
- https://www.cnnturk.com/teknoloji/google-android-deprem-uyari-sistemi-nedir-nasil-kullanilir-google-deprem-uyari-sistemi-ios-iphone-acma-adimlari, erişim 26.02.2023
- https://letiziabada.wordpress.com/2013/10/05/underwater-cities/,erişim 26.02.2023
- https://yesilekonomi.com/atmosferdeki-karbondioksit-yogunlugu-2020de-417ppmi-asacak/, erişim 23.02.2023
- https://tr.euronews.com/2023/01/16/oxfam-dunyanin-en-zengin-yuzde-1inin-serveti-geri-kalan-yuzde-99un-iki-kati, erişim tarihi: 05 Şubat 2023
- https://www.cumhuriyet.com.tr/yazarlar/ataol-behramoglu/baris-siirlerimden-2-943936, erişim 23.02.2023
Dipnotlar:
[1] Bu makalenin içinde onbir adet görsel yer almaktadır. Bu görsellerden iki tanesi (Resim 5 ve Resim 10), bir yapay zeka görsel tasarım programında oluşturulmuştur.
[2] Hakan Ozan Erzincanlı, Biyoteknolog
[3] Atmosferde karbondioksit yoğunluğu 350 ppm aylık ortalaması ilk defa 1988 yılında aşılmıştı ve 1998 yılı Ocak ayı yoğunluğu 350,39 ppm olarak kaydedilmişti. (19)
Görsel tasarım: Olcay Özkaplan