Yazan: Jonahtan Piron [1]

Çeviren: Ali Serdar Gültekin

Green European Journal’ın kurucu ortağı ve Belçikalı yeşil düşünce kuruluşu Etopia’nın yayın yönetmeni Benoît Lechat, ölümünden altı yıl sonra, düşünceleriyle toplumumuzu zenginleştirmeye devam ediyor. Lechat, son çalışmalarında, demokrasi ve ekolojiyi etkili bir şekilde birleştiren yeşil  demokrasi anlayışıyla herşeyi  yeniden başlatma ihtiyacını vurguladı. Mantıken bu çaba, Avrupa Yeşil partileri tarafından yönetilecekti. Ancak başarılı olmaları için Yeşillerin öncelikle toplumda sürmekte olan temel değişimleri anlamaları gerekiyordu.

Green European Journal’ın 2014 yaz baskısının başyazısında Lechat şunları yazmıştı: “1980 ile 2014 arasında, yalnızca ekolojik sorunların ölçeği çarpıcı biçimde genişlemekle kalmadı, aynı zamanda siyasi adanmışlığınlığın sosyal ve antropolojik koşulları da post-endüstriyel toplumlarımızın kültürel evrimiyle derinden dönüştü.” (1) Mevcut demokratik kurumların daha fazla sürdürülebilirlik ve katılıma yönelik reformuna yönelik herhangi bir önerinin, bu yapısal değişiklikleri hesaba katması gerekecektir.

2021’de bu ders, her zamanki gibi gündemde kalmaya devam ediyor. İnsanların; temsili demokrasilerin ekolojik krizleri önleyip önleyemeceğini veya  sadece bunlarla başa çıkıp çıkamayacağını da giderek daha fazla sorguladığı bir zamanda, bazı çevreci gruplar ve düşünürler (bunlar arasında Fransız-İsviçreli filozof Dominique Bourg bulunmaktadır), demokrasilerin ekolojik kısıtlara daha iyi yanıt vermesini sağlayacak reformlar öneriyorlar. Bu önerilerin yararlıkları ne olursa olsun, çağdaş siyasi manzara ve demokratik kurumları etkileyen meşruiyet krizi, bunun artık sadece demokrasiyi çevreye uyumlu hale getirme meselesi olmadığını gösteriyor; bu, çevreyi kurtarma durumudur, nokta.

Günümüzde çevre sorunlarına yönelik farkındalık şüphesiz ki artıyor. Pek çok ülke, medyada birbirini takip eden iklim yürüyüşleri ve yeşil tartışmalara tanık oldu ve iş dünyası bile herkesten, gezegeni kurtarmak için üzerine düşeni yapmasını istiyor. Yine de ana akım yaklaşım, soruna kirlilik ve emisyonlar açısından bakma eğiliminde olup, dar anlamda çevresel kalıyor. Mesele, sadece daima mevcut sistemi dengede tutma merceğinden görüldü, asla onu dönüştürmek için bir katalizör olarak görülemedi. Covid-19 krizi boyunca açıkça ortaya çıkmış olan, bir yanda uzmanlar ve politikacılar, diğer yanda halk arasındaki uçurum, güvenin daha da erozyona uğramasına yol açtı. Lechat’ın korktuğu “expertokratik (uzmanokratik) ayartma” gerçekleşti ve bizi daha fazla kök salmasını durduracak mekanizmalar üzerinde düşünmeye zorladı.

Mesele, sadece daima mevcut sistemi dengede tutma merceğinden görüldü, asla onu dönüştürmek için bir katalizör olarak görülemedi.

Demokrasinin mevcut krizinin birçok yönü var. Fakat ekolojik krizle gerçekten ortak kökleri paylaşıyorlar mı? Lechat’ın Belçika’nın Fransızca konuşan Yeşiller Partisi’nin geçmişinde vurguladığı gibi (2), 1970’lerde ve 1980’lerde kirletici endüstriyel projeleri önlemek için kurulan istişare yöntemleri, çevresel ve sosyal aktivist gruplar içinde önemli miktarda kaynağı birbirine bağlayan hantal idari süreçlerle sonuçlandı. Sonuç, sorunların nedenlerini tam olarak çözemeyen bir ‘çevresel bürokrasi’dir. Dahası, aynı süreçler, örneğin yerel gruplar rüzgar santrallerinin inşasına itiraz ettiklerinde, çevre politikalarının gerçekleştirilmeye çalışılmasına karşı kullanılabilir.

Sosyal ve çevresel danışma süreçleri örtüşür, zaman zaman da çatışır. Ve her ne kadar politikacılar istişare kısıtlarına bağlı değilmiş gibi görünse de, siyasi temsilin parçalanması, müzakerelerin şeytani bir karmaşıklığa kavuşmasına neden oluyor. Bu da dolayısıyla hem yönetemeyen hem de toplumsal gerçeklerden kopuk bir siyasi dünya izlenimini güçlendiriyor.

Bu durum da, bu engelleri anlamak için siyaset sosyolojisini kullanmanın önemini gösteriyor: “Kendimize şu soruyu sormalıyız: Nasıl oluyor da toplumlarımızda mevcut olan sosyal dinamikler, Yeşiller’in amaçlarına ulaşmak için yaratmak istedikleri siyasi dinamiklere gerçekten yardımcı olmuyor? ”(3) O halde Yeşiller için şu soru ortaya çıkıyor: politik olarak nasıl etkili olabiliriz? Çoğunlukları kazanarak elbette – ama ne yapmak için?

Ekolojik demokrasiye doğru

Lechat, sürdürülebilir bir topluma giden yolda radikal demokrasinin Yeşiller için bir öncelik olması gerektiğini açıklamakta. Demokrasi elbette, insanlar arasında müzakere için bir sistem olarak kalacaktır, “birbirinizi katletmeden birbirine karşı çıkmanın” en iyi yolu olacaktır.(4) Ancak, sosyalizm ve liberalizm gibi modernitenin erken dönem ideolojilerinden farklı olarak, ekolojik demokrasinin yönetimi altında barış, gelecek nesiller, ekosistemler ve insan olmayanların pahasına inşa edilmeyecektir. Ayrıca çevreyi, geleneksel politikalar için bir takas konusu haline getirmeyecektir. Bunun yerine, kurumları yeşil yapacak ve ademi merkeziyetçiliklerini sağlayacaktır. Bu, hayvanlara veya doğmamış çocuklara oy vermekle ilgili değil, doğanın bize gönderdiği sinyalleri ve eylemlerimizin gelecekteki yaşam koşulları üzerindeki etkisini daha iyi kapsayan demokratik sistemler geliştirmekle ilgilidir.

Ekolojik demokrasiye doğru ilerlerken üç öncelik ortaya çıkıyor. İlk olarak, çevre siyaseti, ekolojik geçiş için daha iddialı planların uygulanmasında -ki bu bir merkezileşme eylemidir- yerel katılımı -ki bu bir ademi merkeziyetçilik eylemidir- güçlendirmeli. Bu, karar alma süreçlerini etkileyen müzakereler için kamusal alanlar yaratarak demokrasinin her düzeyde güçlendirilmesi anlamına gelir. Bu ademi merkeziyetçi süreçlerin her biri, sansasyon hevesi ve çekişmeler yerine müzakereyi ve analizi tercih eden çoğulcu bir medya tarafından harekete geçirilen kamusal alanların dinamizmi üzerine inşa edilmelidir. Demokrasinin işlerliği, yerelden Avrupa’ya, gerçek kamusal alanların güçlendirilmesinden ayrılamaz.

Devletin mantığını daha da ileri götürürken, eşitsizlikleri ele alan bir sosyo-çevresel devlet yaratılmadan ekolojik demokrasi gerçekleşmeyecektir.

İkincisi, bu demokratik yeniden doğuş, kültürel meseleleri ele almadan gerçekleşemez – Lechat’ın Belçika’nın ilerici dergisi La Revue Nouvelle’e yaptığı katkılarda defalarca vurguladığı bir nokta. 1980’lerin sonlarından bu yana, Yeşil partilerin kurumsal ve politik reform gündemlerindeki çevresel ve kültürel projeleri arasında bir kopukluk olmuştur. Halbuki ekolojik dönüşüm, eğitim ve kültürel kaynaklar da dahil olmak üzere tüm toplumu harekete geçirmelidir. Bu sadece teknik, politik veya ekonomik seçenekler meselesi değil, aynı zamanda sivil ve sosyal dinamikler üretme meselesidir. “Kültür, bir toplumun sosyal temsillerini değiştirerek kendisini ileriye taşıma yeteneğidir.” (5) Bu nedenle geçiş, aynı zamanda tarihin, yaratıcılığın, sanatsal ifadenin ve mekanların ve insanların sosyal uyumunun kilidini açan kültür politikalarına da bağlıdır.

Son olarak, devlet mantığını daha da ileri götürürken, eşitsizlikleri ele alan bir sosyo-çevresel devlet yaratılmadan ekolojik demokrasi gerçekleşmeyecektir. Neoliberal, sosyal demokrat ve Marksist gelenekler tarafından paylaşılan üretkenlik, “toplumda var olan çatışmaların çözümü için, üretici güçlerin büyümesinin esas olduğu inancına dayanır”. (6) Politikaların, herkesi tatmin edebileceği inancına sarılmak yerine, ekolojik geçiş, katılımı genişleten yeni bir demokrasi anlayışıyla kurumsallaştırılmalıdır. Çünkü, bir demokrasi hareketi ve dayanışmanın post-materyalist ve kozmopolit bir yeniden tanımlanması olmadan, sosyal ekoloji olmaz.

Bu vakaların her birinde, toplumun giderek genişleyen kesimleri tarafından sadece reddedilmesine neden olacak bir uzmanokrasiye doğru kaymayı önlemek için uzman bilgisinin ve demokratik müzakerenin buluşması esastır. Salgının ele alınması, bizi bu büyüyen tehlikelere karşı uyardı. Uzun vadeli iklim kriziyle karşı karşıya kalan kurumlarımızın değişmesi gerektiği ortaya çıktı.

KAYNAKLAR

  • Benoît Lechat (2014). “From a Green Reboot of Democracy to a Democratic Reboot of the Greens”. Green European Journal. 1 Ağustos 2014.
  • Benoît Lechat (2014). Ecolo, la démocratie comme projet. Namur: Etopia.
  •  Benoît Lechat (2014). “A Climate for Change”. Green European Journal. 1 Kasım 2014.
  •  Marcel Mauss (1950). “Essai sur le don”. Sociologie et Anthropologie, 1950, pp. 143-279.
  • Benoît Lechat and Jonathan Piron (2021). Ecolo, l’écologie de l’action politique. Namur: Etopia.
  •  Benoît Lechat (2014). “A Speech by Benoît Lechat”. Green European Journal. 21 Ağustos 2014.

DİPNOTLAR:

[1] Jonathan Piron, Fransızca konuşan Belçikalı Yeşiller vakfı Etopia’nın öngörü departmanını yönetiyor. Ayrıca HELMo’da (Liège) uluslararası ilişkiler dersleri vermektedir.

https://www.greeneuropeanjournal.eu/thinking-ecological-democracy-with-benoit-lechat/ adresinden indirilmiştir.

GÖRSEL TASARIM: Olcay Özkaplan