Yazan: Simon Otjes
Çeviren: Hanife Aliefendioğlu
Bugün İsveç ve Finlandiya, Yeşil partilerin hükümette olduğu birkaç Avrupa ülkesi arasında; ancak bu iki ülkede iktidara giden yol oldukça farklıydı. Finlandiya Yeşil İttifakı, 1995 yılında sol ve sağ partilerin “gökkuşağı koalisyonuna” katılarak, bir Batı ülkesinde iktidara gelen ilk Yeşiller Partisi oldu. 6 Haziran 2019’da, geniş bir koalisyonun parçası olarak yeniden hükümete girdiler: Sosyal Demokratlar, tarımsal Merkez Parti, Sol İttifak ve İsveççe konuşan azınlık partisi. Bu yeni oluşumun bir parçası olarak Yeşiller artık Dışişleri, İçişleri ve Çevre Bakanlıklarını yönetiyor.
2014’te İsveç Yeşiller Partisi, Sosyal Demokratlar ile koalisyona girdi. Yeşiller, 1990’larda sosyal demokrat azınlık kabinelerine destek sağlamaya başladığından bu yana, bu partiler yıllardır üretken bir ilişki yürütüyorlar. Son yıllarda iki parti, kendilerini Hıristiyan Demokratlar, Çiftçiler, Liberaller ve Muhafazakârların merkez-sağ ittifakına kırmızı-yeşil bir alternatif biçiminde sunarak seçimlere ortak olarak yer girdiler. Bu iki güç bloğu İsveç siyasetine hakim konumda. 2015’te sol-blok seçimleri kazanınca Yeşiller kabineye katıldı. 2018 seçimlerinden sonra kırmızı-yeşil blok, Liberaller ve Çiftçilerle bir anlaşma yaptı ve Yeşiller bir kez daha hükümetin parçası oldu. Yeşillere bu kez dört bakanlık görevi verildi: Çevre ve İklim, Kalkınma İşbirliği, Barınma ve Cinsiyet Eşitliği.
İktidara giden iki yöntem
Bugüne kadar, Avrupa’daki Yeşil partiler bu iki farklı yöntemi izleyerek iktidara geldi. İsveç’in yöntemi, bir Yeşil parti ile bir diğer parti (genellikle sosyal demokrat bir parti) arasında ortaklık üzerine kurulu seçim öncesi anlaşmaya dayanmakta. İsveç’in yanı sıra Fransa, İtalya, Danimarka ve son zamanlarda Yeni Zelanda’daki Yeşiller de bu yöntemi kullanarak kabineye katıldılar. 1970’lerden beri Yeşil partiler 20 kez koalisyon hükümetlerinin parçası oldular ve bunların 11’i seçim öncesi anlaşmaya dayalıydı. Bloklar, Danimarka, İsveç ve Norveç gibi ülkelerde siyasetin nasıl yapıldığının temelini oluştururlar. Yine Yunanistan’daki Alexis Tsipras ve Fransa’daki Emmanuel Macron gibi siyasi olarak başına buyruk aktörler de başka alanlarda güç kazanmak için seçim öncesi anlaşmaları kullandılar.
Finlandiya’nın iktidara giden yolu, Yeşil partilerin bağımsız yarışması olarak görünüyor. Bu durumda hükümet olmanın bir ön koşulu, Yeşillerin hem Sol hem de Sağ ile çalışabilmelerini sağlayan ılımlı bir manifestoya sahip olmaları. Yeşil partiler, 1970’lerden bu yana genel seçimlerde 120 kez parlamentoya girdiler. Bunlardan Yeşiller, diğer merkez sol partilerle bir seçim anlaşması olmadan 100 kez yarıştı veya bağımsız hareket ederek dokuz kez kabinelere katıldı. Finlandiyalı Yeşiller, beş kez ama daima Sağ partilerle hükümete katıldılar. Yeşil siyasi aile içinde, Finlandiya Yeşilleri kesinlikle vergiler ve refah politikaları konusunda daha ılımlılar ve bu nedenle her zaman en az bir sağ parti içeren geniş koalisyon hükümetlerini kabul edebildiler. Sadece Alman Yeşilleri 1998’de, seçim öncesi bir anlaşması olmaksızın, Sosyal Demokrat Gerhard Schröder hükümetine katılarak sağ kanadı içermeyen bir hükümete girmeyi başardı.
“Finlandiya’nın iktidara giden yolu, Yeşil partilerin bağımsız yarışması olarak görünüyor. Bu durumda hükümet olmanın bir ön koşulu, Yeşillerin hem Sol hem de Sağ ile çalışabilmelerini sağlayan ılımlı bir manifestoya sahip olmaları.”
Belçikalı Yeşil partiler, Agalev (şimdi Groen) ve Ecolo, 1999’da Sosyal Demokratlar ve Liberallerle hükümete girdiler. 1999’da ayrıca Flaman Bölgesi ve Valonya ve Fransızca konuşulan topluluktaki Mor Koalisyonlara katıldılar. Mayıs 2019’daki Belçika seçimlerinden sonra Yeşiller, Brüksel’de, Valonya ve Fransızca konuşan toplulukta hükümete girdiler. Her iki durumda da, koalisyon Hıristiyan Demokratları veya Liberalleri içeriyordu. Lüksemburg Yeşilleri de mor koalisyonlara katıldılar; İrlandalı Yeşiller ise iki sağ partiyle bir koalisyona bile gittiler.
Geniş işbirliği modeli, yerel yönetimlerde de benzer şekilde işliyor: Almanya Yeşilleri, federal eyaletlerin yarısında iktidardalar ve çok çeşitli kümeleri yönetiyorlar. Bugün, liberal Hür Demokrat Parti, Hristiyan Demokrat Birlik ve Sosyal Demokratlar ile yaygın biçimde yönetimde olmaları; kendileri açısından önemli ölçüde esneklik gerektiren bir gerçek. Hollanda’da GroenLinks, genellikle hem sol hem de sağ partilerin yer aldığı koalisyonlarda belediye ve il düzeyinde yönetimdeler. Hollandalı Yeşiller yalnızca birkaç belediyede sol kanat ortaklarla birlikte yönetimdeler. Amsterdam’da GroenLinks, sosyal-liberal D66 ve sosyal demokrat İşçi Partisi ile yönetimde; ancak Rotterdam’da Hristiyan Demokratlar, Liberaller ve İşçi Partisi’nin yanında yer alıyor. Daha seyrek nüfuslu bölgelerde daha geniş koalisyonlar oldukça yaygın. Amsterdam’ın hemen kuzeyindeki küçük Oostzaan kasabasında GroenLinks, muhafazakâr-liberal Özgürlük ve Demokrasi Halk Partisi (VVD) ile birlikte yönetimde. GroenLinks, bu yıl 12 eyalet hükümetinin 8’inde, en az bir sağ parti içeren koalisyonlara dahil olarak girdi. Sonuç olarak, bir sol parti bağımsız bir aktör olarak kabinede yer almak istiyorsa, sağ partilerle uzlaşmaya razı olmalı.
GroenLinks’in ulusal koalisyonlardaki girişimleri
Koalisyon inşasına ilişkin hem İsveç hem de Finlandiya perspektifleri, GroenLinks’in Hollanda’daki ittifaklarının tarihini aydınlatabilir. Parti üç kez, 2006, 2010 ve 2017’de, hükümete katılmanın eşiğine geldi: Bunların her birinde ya Hıristiyan Demokratlarla ya da muhafazakâr-liberal VVD ile görüşmelere girmek zorunda kaldı. GroenLinks ile bu partiler arasındaki ideolojik mesafe büyük. Yeşil bir partinin kendisini merkezde konumlandırdığı, sağa eğilimli koalisyonlara açık olan Finlandiya yolunu izleyebilmek için bu mesafe çok büyük. GroenLinks, 2017 yılında göç politikasıyla ilgili anlaşmazlıklar nedeniyle görüşmeleri terk etti. 2010’da, GroenLinks’in liberal D66 ile ilişkileri iyiydi ve manifestosunun sağcı partilerle bazı ortak noktaları vardı. Ancak VVD, kamu harcamalarında daha büyük kesintilerin önünü açmak için müzakereleri kesti ve sonunda aşırı sağ popülist Özgürlük Partisi’nden parlamento desteği istedi. 2006 yılında çevresel ve ekonomik konulardaki büyük farklılıklar GroenLinks’in koalisyon görüşmelerine girmemesi için yeterli sebepti. Kısacası, GroenLinks her zaman sağcı partilerle uzlaşmakta zorlandı. Bu nedenle, sosyal ve ekonomik konularda Yeşillerden çok daha ılımlı küçük bir Hollanda partisi olan Hıristiyan Birliği’nin hem 2006 hem de 2017’de hükümette GroenLinks’in yerini alması şaşırtıcı değil. Hıristiyan Birliği, GroenLinks’ten çok daha pragmatik. Hıristiyan Birliği, aile hukuku ve tıp etiği gibi parti için gerçekten önemli olan konularda bile statükoyu kabul eder. GroenLinks için en temel kaygılarından iklim değişikliği gibi konularda, statüko kesinlikle kabul edilemez.
“Büyük bir oy oranına sahip bir partinin her zaman kabineye katıldığı ve GroenLinks için önemli olanın en büyük parti olmak olduğu konusunda çok yaygın bir yanlış kanı var.”
İsveç seçim koalisyonu perspektifinden GroenLinks’in hükümette yer almasının başka bir açıklaması var. 2017 genel seçimlerinden önce VVD, Hıristiyan Demokratlar ve D66, “motor bloğu” olarak bilinen yeni bir koalisyonun çekirdeğini oluşturmayı kabul ettiler. GroenLinks, onlara katılıp katılmama seçeneği ile başbaşa kaldı. GroenLinks, masada diğer taraflardan biriyle güçlerini birleştirmiş olsaydı (o sırada D66 ile bir anlaşma ile mümkündü), gruplaşmaya daha ağırlıklı olarak girecekti ve göç sorunu ortaya çıktığında, ayak bağı haline gelmeyecekti. Merkez sol iş birliğinin eksikliği, Yeşillerin 2006 genel seçimlerinden sonra neden kabineye girmediğini de açıklıyor; GroenLinks ile İşçi Partisi arasındaki ilişkiler o sırada zayıftı.
GroenLinks’in bir öncülünün bir koalisyon hükümetine katıldığı tek sefer, D66 ve İşçi Partisi ile ilişkilerinin çok daha iyi olduğu zamandı. 1971 ve 1972’de Radikal Siyasi Partisi (zamanla Yeşiller ile birleşti) iki tarafla ‘ilerici bir anlaşma’ imzaladı; ortak bir manifesto ve bir gölge kabine ile 1972 seçimlerinden sonra Den Uyl kabinesini oluşturdu.
Her şey boyutla ilgili değil
Büyük bir oy payına sahip bir partinin her zaman kabineye gireceği ve GroenLinks için önemli olanın en büyük parti olmak olduğu konusunda çok yaygın bir yanlış kanı var. Şurası açık ki, sadece az sayıda sandalyeyle bir parti hükümete liderlik edemez. Ancak Hollanda siyasetinde bütün mesele 76 rakamına ulaşmaktı (parlamentodaki koltuk sayısı 150) ve daha az koltukla hükümete katılım imkânsız. Hıristiyan Birliği, parlamentoda hiçbir zaman altıdan fazla sandalyeye sahip olmamasına rağmen, 15 yıl içinde ikinci kez kabinede. Çoğunluk için bir avuç koltuk bile önemli olabilir: Fransa ve İtalya’daki yeşil partiler, yüzde 2’den daha az sandalye oranıyla koalisyon hükümetlerine birkaç kez girdiler. Avusturya, Lüksemburg ve Danimarka’da, sandalyelerin yüzde 10’unun epeyce üzerinde olan Yeşil partiler hükümet katılımının dışında tutuldu. Yeşiller, 2017’de Yeni Zelanda’da koltuklarının neredeyse yarısını kaybetmelerine rağmen ilk kez bakanlıklara destek verdi.
En fazla sayıda koltuğu kazanmak da hükümeti kurmayı garanti etmez. 1971, 1977 ve 1982’de Hollanda Parlamentosunun en büyük partisi olan İşçi Partisi iktidara gelemedi. Aslında, en büyük iki partiden biri 1967’den bu yana birçok seçimden sonra hükümette yer almadı. Siyaset, çoğunluklarla ilgili olduğundan; temel soru, her zaman partilerin ortak bir program ve karşılıklı güven temelinde birlikte çalışıp çalışamayacağıdır.
Siyasi nüfuz
Bu, GroenLinks’in stratejik konumu için ne anlama geliyor? Analiz üç olasılığa işaret ediyor: Birincisi, Parti kabineye katılmak isteyebilir; ikincisi, net bir sol rotaya yönlenir; üçüncüsü, bağımsız olarak çalışır. Batı Avrupa’daki Yeşil partilerin deneyimlerine dayanarak, bu üç stratejiyi birleştirmek zordur. Sol kanatla ittifak halinde olmadan, açık sözlü bir solcu profili olan yeşil bir partinin kabineye katılma şansı çok az. Ancak yeşil bir parti seçim öncesi bir anlaşmanın (İsveç yöntemi) parçasıysa, çok daha solcu bir rotaya yer var. Finlandiya’nın bağımsız çalışma yöntemi, merkez veya sağ partilerle programlarda bir örtüşmeyi gerektirir. Yönetmek isteyecek kadar hırslı bir parti, kendisini hem solda konumlayıp hem de aynı anda kendi başına hareket edemez.
Bu nedenle GroenLinks’e iki seçenek açık. Bir tarafta, bir partinin daha ılımlı bir yol seçtiği bir Fin stratejisi var. Bu stratejinin temeli, sağ eğilimli tarafların hükümeti küçültme, kemer sıkma politikalarına ve piyasa çözümlerine bağlılığıyla uyumlu bir manifesto olacak. 2010 civarında, GroenLinks manifestosu gerçekten de liberal VVD ile bu tür bağlantı noktalarına sahipti. O zamanlar Parti, işten çıkarma düzenlemelerini değiştirmeyi, emeklilik yaşını yükseltmeyi, bir öğrenci kredisi programı uygulamayı, daha kısa süreli işsizlik yardımlarını, sağlık hizmetlerinde hasta ücretlerini artırmayı ve eyalet hükümetlerini birleştirmeyi onayladı. O zamandan beri Parti, VVD liderliğindeki hükümetler bu kararların çoğunu uygulamaya koyduğundan bu tutumundan uzaklaştı.
“Yeşil bir parti seçim öncesi bir anlaşmanın (İsveç yöntemi) parçası olduğunda sadece, çok daha solcu bir rotaya yer var.”
Daha merkezci bir rotaya dönmek cazip değilse ve yine de amaç hükümete girmekse, diğer seçenek öteki sol partilerle bağları güçlendirmek. Bu tür seçim öncesi koalisyonlar Hollanda’da çok sık görülmez. Böyle bir sol ittifak denenecekse, koalisyon anlaşmasının temelini oluşturacak ve belki de kimin bakan olacağını gösterecek ortak bir manifesto sunmalı. Hükümetin iktidarını elde edebilecek bir sol ittifak kurmak kolay değil. İşçi Partisi ve Yeşiller koalisyonu yeterince büyük olmazdı (bu partilerin birlikte oy oranı yüzde 20). Çoğunluğu yakalayabilmek için bu ikisinin solundaki her iki partiyi, Sosyalist Parti ve Hayvanları Koruma Partisi’ni ve sağdaki D66 ve Hıristiyan Birliği’ni de dahil etmek gerekiyor.
GroenLinks lideri Jesse Klaver, 2019 ilkbaharında “solcu kardeşlerini Sağa karşı ortak bir cephe oluşturmaya” çağırdı. GroenLinks hükümete girecekse, bu tür bir sol-kanat iş birliğinin sadece söylem düzeyinde kalmayıp gerçeğe dönüşmesini umabiliriz.
Bu makale ilk olarak Flemenkçe olarak De Helling’de yayınlanmıştır.
Green European Journal’ın Eylül 2019 tarihli sayısında İngilizce olarak yayınlanmıştır. https://www.greeneuropeanjournal.eu/pathways-to-power-how-green-parties-join-governments/
Görsel: https://greenworld.org.uk/article/green-wave-its-heart