Çeviren: Hanife Aliefendioğlu
Komünizmin çöküşünden sonra, Sovyetler Birliği’nin eski ülkeleri geleceklerini inşa etmek için ulusal kimliklerini yeniden şekillendirme sürecine başladılar. Devlet kontrolündeki tarih ders kitaplarının revize edilmesi en önemli adımlardan biriydi. Ortak bir geçmişi derslerde öğretmek, kolektif kimliklerin inşasında kilit bir rol oynar, ancak bu tür anlatılar aynı zamanda çatışma ve bölünme tohumlarını da ekebilir.
Sovyet sonrası birçok yeni devlet için; Sovyetler Birliği’nin çöküşü, kendi kaderini tayin hakkı ve özgürlük için bir zaferdi. Buna geniş çapta bir vatanseverlik ve dayanışma duygusu eşlik etti; ardından bu, genç devletlerin tarihlerini nasıl (yeniden) yazmaya başladıklarına yansıdı. Buna karşılık, Rusya’da komünizmden demokrasiye geçiş, yalnızca ekonomik kaos ve yoksulluğu değil, aynı zamanda onlarca yıllık küresel güç olmanın ardından bir statü kaybını da beraberinde getiren acılı ve yıkıcı bir sonuç oldu.
Hem Ukrayna’da hem de Rusya’da, Sovyet tarih ders kitaplarının yeniden gözden geçirilmesi süreci oldukça politize hale geldi. Siyasi aktörler, tarihi olayların hatırlanma biçiminin ulusal kimlik savaşının anahtarı olduğunu anladılar. [Tarih] anlatısının kontrol edilmesi, genç nesillerin tarihleriyle nasıl bir ilişki kurduğunu belirleyebilir ve geleceklerini tasarlayabilir.
İkinci Dünya Savaşı, insanlık tarihinin en büyük askeri çatışmasıydı ve birçok ulusa damgasını vurdu. Bu nedenle, savaşın anıları her zaman politik olmuştur. Birçok Doğu Avrupa ülkesi, sınırlarının yeniden çizildiğine ve siyasi rejimlerinin komünistleşmesine tanık oldu. Ukrayna ve Rusya’da II. Dünya Savaşı’nın anısı, bugünün siyasi mücadeleleri için önemini koruyor ve Şubat 2022 işgaline yol açan, artan kutuplaşmayı besliyor: Bir yanda, Ukrayna’yı ezen saldırgan bir düşman olarak Rusya; öte yanda, Ukrayna’nın ve bir bütün olarak Avrupa’nın müşfik kurtarıcısı olarak Rusya.
Bir Çatışma Alanı olarak Tarih
Ukrayna’da tarihin Sovyetlerden arındırılması 1991’de, SSCB’nin çöküşünden kısa bir süre sonra başladı. Ancak, tarihin yoğun revizyon süreci, Viktor Yuşçenko’nun 2005 ve 2010 yılları arasında Batı yanlısı cumhurbaşkanlığı döneminde başladı. Yuşçenko, yeni bir Ukrayna’yı konsolide eden Moskova yanlısı aday Viktor Yanukoviç’le rekabet ettiği seçim kampanyası sırasında bir suikast girişiminden sağ çıktıktan sonra göreve başladı.
İkinci Dünya Savaşı’nı yeniden değerlendirilmesi, Sovyet karşıtı bir Ukrayna ulusal tarihi yaratmak ve Ukrayna’yı AB’ye daha da yakınlaştırmak için önemliydi. Sovyet savaş efsanesini çürütmek, Ukrayna tarihini sömürgeleştirmekten kurtarmaya yardımcı olacaktı. Ukrayna, 2006 yılında, Ukrayna halkının ulusal hafızasını restore etmeyi ve korumayı, tarihi mitlerle mücadele etmeyi ve 20. yüzyılda devlet olma mücadelesini anlatmayı amaçlayan Ulusal Hafıza Enstitüsü’nü kurdu. Enstitü, “Ukrayna nüfusu arasında yurtseverliği teşvik edecek gençlik örgütlerinin, tarihi ve yurtsever yasal kuruluşların gelişimini” teşvik ediyor.
“[Tarih] anlatısının kontrol edilmesi, genç nesillerin tarihleriyle nasıl bir ilişki kurduğunu belirleyebilir ve geleceklerini tasarlayabilir.”
Zamanla, enstitü tartışmalı bir hale geldiğini gösterdi. 2015 yılında, Nazilerle işbirliği yapan ve binlerce Yahudi ve Polonyalının ölümüne katkı sağlayan Stepan Bandera gibi aşırı milliyetçi liderlerin itibar iadesine yol açan, komünizmden arındırma yasalarının hazırlanmasında yer aldı.
Aynı dönemde Rusya da Sovyet geçmişini canlandırarak tarihini gözden geçirme yönünde ilerliyordu. 2005 yılında, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, yıllık konuşmasında Sovyetler Birliği’nin çöküşünü “yüzyılın en büyük jeopolitik felaketi” olarak nitelendirdi. Bu konuşma, İkinci Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 60. yılı kutlamalarından bir ay önce yapıldı.
2009 yılına gelindiğinde, İkinci Dünya Savaşı’nın resmi açıklamalarda ve kitle iletişim araçlarında temsil edilmesi, Rusya ile Ukrayna arasında bir çatışma alanı haline gelmişti. Kısmen Ukrayna medyasında Rusya’nın bir saldırgan olarak sunulmasına yanıt olarak, dönemin Rusya Cumhurbaşkanı Dmitry Medvedev, Rusya’nın çıkarları zararına tarihte sahtecilik yapma girişimlerine karşı koymak için Rusya Federasyonu Başkanlık Komisyonu’nu kurdu. Üç yıllık bir görev süresi olan ve doğrudan Cumhurbaşkanına rapor veren komisyon, “Rusya’yı, tarihi çarpıtanlara ve Sovyetlerin İkinci Dünya Savaşı’nda kazanılan zafere katkısını inkar edecek olanlara karşı savunmak” için tarihi gerçeklerin tahrif edilmesine ilişkin kanıt toplamakla ve bununla nasıl başa çıkılacağı konusunda tavsiyelerde bulunmakla görevlendirildi. Medvedev, [Komisyonun] kuruluşunu Rusya karşıtı tarihi yeniden yazmaya yönelik sözde “daha düşmanca, daha kötü ve daha saldırgan” girişimlere karşı koymak için şeklinde gerekçelendirdi.
2006’dan bu yana Ukrayna, Stalin devrindeki Holodomor açlık dönemini, Ukraynalıları hedef alan soykırım olarak sınıflandırıyor. Buna Rusya’nın yanıtı, aynı dönemde etnik Rusların da SSCB’nin diğer bölgelerinde açlıktan ölmüş olması oldu. Aynı sıralarda Polonya, İkinci Dünya Savaşı sırasında Katyn’de Sovyet gizli polisi tarafından binlerce Polonyalı ordu subayının katledilmesini soruşturmaya başladı. Rus makamları bu vahşetle ilgili arşivlerindeki bilgiyi açıklamayı veya yeni bir soruşturma başlatmayı reddetti. Medvedev Rusya’sı, bu ülkelerin Ukrayna ve Polonya tarihinin önemli noktalarını inceleme girişimlerini, Rusya’nın tarih anlatısı versiyonuna ve geçmişin görüntüsüne yönelik tehdit olarak aldı.
Bu Başkanlık Komisyonunun kurulması, hem Rus muhalefeti, hem de Ukrayna da dahil olmak üzere eski Sovyet ülkeleri tarafından eleştiriyle karşılandı. Rusya’daki muhalefet, Komisyonu o zamanlar anayasal olarak yasaklanmış bir devlet ideolojisi geliştirmeye çalışmakla ve Stalin’i ve politikalarını meşrulaştırmakla suçladı. Bazı Ukraynalı akademisyenler; Komisyonu, Rusya’nın Sovyet tarihini aklama ve süregelen insan hakları inkarını haklı çıkarma girişimi olarak gördü.
Daha Uzak Anılar Bile
Putin, 2012’de cumhurbaşkanlığına geri dönmesinin ardından, rejimin siyasi çıkarı için küratörlüğünü yaptığı “yeni bir Rus tarihinin” dayatılmasını hızlandırdı. Putin için tarihsel anlatıyı şekillendirmek, geçmişteki olaylar aracılığıyla mevcut eylemleri haklı çıkarmanın bir yolu. En bariz örnek; Putin’in, 2021’de kaleme aldığı “Rusların ve Ukraynalıların Tarihsel Birliği Üzerine” başlıklı makalesinde Belarus ile birlikte iki ülkenin tek bir halk olduğunu iddia etmesidir. Bu makale, 2022’deki işgale giden yolda açık bir işaretti ve uzun süredir devam eden bir rasyonalizasyon süreci üzerine inşa edilmişti.
2014 yılında Putin, Nazi suçlarının inkarını ve Sovyetler Birliği’nin II. Dünya Savaşı’ndaki rolünün çarpıtılmasını suç sayan bir yasayı imzaladı. İhlallere yönelik beş yıl hapis cezası öngörüldü. Yasa, Rusya’nın dönüşmekte olduğu otoriter devletin teksesli, muzaffer bir tarih anlatısı yaratılmasını sağlamasının, ifade özgürlüğünü kısıtlamasının ve daha eleştirel bir bakış açısı ifade edebilecek her sesi bastırmasının bir yolu olarak görülüyor.
“Vladimir Putin için tarihsel anlatıyı şekillendirmek, geçmişteki olaylar aracılığıyla mevcut eylemleri haklı çıkarmanın bir yolu.”
2015 yılına kadar Putin, çağdaş Rusya için olumlu bir anlatının parçası olarak II. Dünya Savaşı’ndan bugüne tutarlı bir çizgi çizdi: Savaş, ülkenin gurur duyabileceği bir başarıydı ve Sovyetler Birliği, Nazizm’in yenilgisinde merkezi bir rol oynamıştı. Hoş olmayan olaylar tarihsel olarak gerekliydi ve diğer vahşetlere göre çok az öneme sahipti. Buna karşılık, 2015 yılında Ukrayna, İkinci Dünya Savaşı’nın bitişinin yıldönümünü kutladığı günü -Rusya’da kutlandığı gibi- 9 Mayıs’tan, diğer Avrupa ülkeleri gibi 8 Mayıs’a alarak resmi olarak değiştirdi. Bugün, Zafer Bayramı yerine artık Ukrayna’da Anma ve Barışma Günü olarak biliniyor.
2015 yılında kabul edilen komünizmden arınma yasaları ile Ukrayna, Sovyet terimi olan “Büyük Vatanseverlik Savaşını” Avrupa’da kullanılan İkinci Dünya Savaşı terimiyle değiştirdi. Aynı zamanda, Ukrayna’daki 1917-1991 Komünist totaliter rejimin ve Nazi totaliter rejiminin suç niteliğini alenen reddetme dahil olmak üzere, “totaliter rejimlerin propagandasını” ve ayrıca “bu rejimlerin suçla yüklü doğasını mazur göstermeyi” amaçlayan bilgilerin yayılmasını yasakladı. Yasa, uygulanmasını neredeyse tamamen yetkililerin takdirine bırakan ve “bireylerin yasal veya yasa dışı davranışları gerektiği gibi tahmin etmesini neredeyse imkansız hale getiren” genişliği ve muğlaklığı nedeniyle eleştirildi.
Ukrayna, Rusya’nın II. Dünya Savaşı’na ilişkin tarihsel anlatısına karşı çıkan tek aktör olmadı. Avrupa Birliği, Sovyetler Birliği’nin birçok eski üyesi tarafından ortaya konan görünüme katıldı. 2019’da bir Avrupa Parlamentosu kararı, Rus liderliğinin “tarihi gerçekleri çarpıtma ve Sovyet totaliter rejimi tarafından işlenen suçları örtbas etme” çabalarına ilişkin endişelerini dile getirdi ve bunu “demokratik Avrupa’ya karşı yürütülen bilgi savaşının tehlikeli bir bileşeni” olarak değerlendirdi. Avrupa Komisyonu’nu bu girişimlere kararlı bir şekilde karşı koymaya çağırdı. Kararda ayrıca Nazi Almanyası ile Sovyetler Birliği arasında imzalanan bir saldırmazlık anlaşması olan Molotov-Ribbentrop Paktı’nın “İkinci Dünya Savaşı’nın patlak vermesinin yolunu açtığı” belirtildi. Karar, Sovyetler Birliği’nin eylemlerini Nazi Almanya’sının eylemleriyle karşılaştırdı ve iki ülkenin Avrupa’yı fethetme ortak hedefiyle siyasi, ekonomik ve askeri olarak iş birliği yaptığını doğruladı.
Avrupa kurumları, olayların daha karmaşık, çok yönlü bir versiyonunun yolunu açabilecek farklı tarihsel yorumları konusunda köprüler kurmak veya diyalog geliştirmek yerine, özellikle II. Dünya Savaşı’na ilişkin Rusya’nın resmi anlatısını hedefleyen hafızanın politikleştirilmesi çabasına yoğunlaştı. Putin’in bu çabalara verdiği yanıtlardan biri, 2021’de yeni bir Tarih Eğitimi Komisyonu kurmak oldu. Gizli servisler de dahil olmak üzere çeşitli kamu kuruluşlarından oluşan bu komisyonun görevi, “Rusya Federasyonu’nun tarihsel hafızayı korumakla bağlantılı ulusal çıkarlarını koruma ve tarih alanındaki eğitim faaliyetlerinin geliştirilmesine yönelik agresif bir yaklaşım” sağlanması. Komisyonun oluşturulması, Rusya Eğitim Bakanlığı’nın, Rusya’nın Kırım’ı işgalini ve ilhakını, hiçbir Rus askerinin dahil olmadığı “barışçıl bir süreç” olarak sunan tarih ders kitaplarını onaylamasıyla eş zamanlı gerçekleşti.
Farklı Ders Kitapları, Farklı Hikayeler
Rusya ve Ukrayna arasında gelişen tarihsel-politik zıtlık, ülkelerin kendi perspektiflerinden tarih müfredatlarına dönüştü. Ukrayna yavaş yavaş Rusya’yı baskıcı ve saldırgan bir düşman olarak tasvir ederken; Rusya kendini kıtanın iyiliği için birliklerini feda eden, Avrupa’nın kurtarıcısı olarak tanıtıyor.
Rusya’da tarih ders kitaplarının onaylanması büyük ölçüde merkezileştirildi. Geçmişte öğretmenler daha geniş bir tarih ders kitabı yelpazesinden seçim yapabilirdi, ancak 2007’de Kremlin’de bir öğretmenler konferansı sırasında Putin, “birçok ders kitabının yabancı hibeler almak için çalışan insanlar tarafından yazıldığını” iddia etti. Yazarlarını “başkalarının parasını ödediği polka dansı” etmekle suçladı ve yalnızca “geçmişe daha belirgin bir milliyetçi bakış” içeren ders kitaplarını onaylamaya söz verdi. Ardından, onaylanmış yazarlara hibe dağıtmaya başladı ve hükümet, hangi ders kitaplarının kullanılabileceğine karar verme yetkisini kendisinde topladı. 2013’te Putin, vatanseverliği ve sivil sorumluluk duygusunu teşvik etmek amacıyla geliştirilen, Rus tarihinin tekil bir versiyonunu sunan standart bir ders kitabının oluşturulmasını onayladı.
Ukrayna’da ders kitabı çeşitliliği daha fazla olmakla birlikte, içerik üzerinde önemli bir kontrol bulunmakta. Tarih Enstitüsü, ders kitaplarını incelemek ve içeriklerini “ulusal vatanseverliğin oluşumu görevine uygunluğa dayalı olarak” değerlendirmekle görevli. Bu da sonuçta okullarda verilecek tek tip bir tarih vizyonu yaratır. Aşağıdaki örnek, iki ülkenin tarih ders kitapları arasındaki eşitsizliğin çarpıcı bir örneğini sunuyor. 1942’nin sonunda, Ukraynalı partizan grupları birleşerek Ukrayna İsyan Ordusu’nu (UPA) oluşturmuştu. Naziler 1943’te Ukrayna’dan çıkmaya zorlandıklarında, Sovyetler bağımsız bir Ukrayna ordusunun gelişmesini önlemek için dikkatlerini UPA’ya çevirdi. İki güç arasındaki mücadele, UPA’nın 1953’te ortadan kaldırılmasına kadar devam etti. Ukrayna ders kitaplarında UPA savaşçıları, sivilleri savunur ve ‘kurbanların Ukrayna ulusunun öncü birliğini’ oluştururken, Ukrayna kasabalarını ve köylerini özgürleştiren “hem kahraman hem de trajik figürler” olarak sunulur. Böylece Sovyetler Birliği, 2. Dünya Savaşı’nın sona ermesinden sonra bile Ukrayna’nın düşmanı olarak gösterilmekte; ülkeye yıkım ve terör getirmektedir. Buna karşılık Rus tarih kitaplarında UPA, Nazi Almayasına hizmet eden ve SS’leri destekleyen, Batı’nın desteğiyle Sovyet gücünü yok etmeyi amaçlayan bir hainler grubu olarak tanımlanır. Rus ders kitapları, 1944 ile 1954 arasında UPA’nın on binlerce masum sivili öldürdüğünü vurgular.
Rusya ve Ukrayna ders kitabı anlatıları arasındaki keskin farklılığın bir başka örneği, II. Dünya Savaşı’nın başlangıcının nasıl tasvir edildiği üzerinedir. Rus anlatısına göre, savaş 1941’de Rusya’nın doğrudan Naziler tarafından saldırıya uğramasından sonra Anavatan’ın bazı bölgelerini kurtarmak için Büyük Vatanseverlik Savaşı olarak başladı. Savaş, ülke için en vatansever dönemlerden biri olarak tasvir ediliyor: özgürlük ve bağımsızlık için bir mücadele. Savaşın başlangıcıyla ilgili olarak, Rus ders kitapları yalnızca genel bir bakış sunar. Doğu Avrupa’yı Nazi ve Sovyet etki alanlarına bölen gizli bir protokolü içeren Molotov-Ribbentrop Paktı, koşullara göre gerekli bir önlem olarak sunuluyor. Gizli protokolün hukuki ve ahlaki mülahazaları hakkında herhangi bir yorum veya değerlendirme yok. Söz konusu ülkelerin hızla Sovyetler Birliği’ne katılması, bir dayatma olarak değil, demokratik bir tercih olarak sunuluyor.
“Avrupa Birliği, Sovyetler Birliği’nin birçok eski üyesi tarafından ortaya konan görünüme katıldı.”
Rusya tarih ders kitapları Molotov-Ribbentrop Paktı’nın altını çiziyorsa, onların Ukraynalı meslektaşları da ona II. Dünya Savaşı’nın başlangıcını belirleyen merkezi bir rol veriyor. Anlaşma, her iki ülkenin de “emperyal doğasının” bir göstergesi olarak tasvir ediliyor. Her yaştan öğrenci için Ukrayna ders kitaplarında savaşın genel sunumuna gelince, hem Sovyetler Birliği hem de Almanya düşman olarak tasvir ediliyor. Beşinci sınıf ders kitabında ne Nazi Almanyası’nın ne de Sovyetler Birliği’nin “Ukrayna’nın kurtuluşu ve bağımsız bir devletin kurulmasıyla ilgilenmediği” belirtilir.
Gelecek Nesli Şekillendirmek
Tarih ders kitaplarının politikleştirilmesiyle, Rusya ve Ukrayna’nın otoriteleri hem kendi uluslarına hem de komşularına yönelik belirli algıları inşa etmekte ve teşvik etmektedir. Bu ders kitapları, kendi kolektif kimliklerini güçlendiren milliyetçi nüfuslar yaratmaya çalışır. Tarihin bu sunumu, günümüz öğrencilerinin siyasi görüş ve kimliklerinin temelini oluşturur ve diğer gruplara karşı düşmanca eylemleri haklı çıkarmak için uygun bir ortam oluşturur. Tarihsel belleğin politikleşmesinin etkileri, Rus halkı arasında hem 2014’te Kırım’ın ilhakına hem de 2022’de Ukrayna’nın tamamen işgaline yönelik kayda değer destek biçiminde gözlemlenebilir. Benzer şekilde, Ukrayna ders kitapları, Ukrayna halkının yabancı egemenliğine karşı direnişine yer veren daha uzun bir tarihsel anlatı sağlar.
Mevcut çatışma, muhtemelen sadece iki ülkede tarihin politikleştirilmesini yoğunlaştıracaktır. Bu süreç çoktan başladı. Rusya’da, 2022’de özel konferanslar için hazırlanan ders kitapları, Rusya’nın bu yıl Ukrayna’yı işgal etmediğini, daha ziyade dış tehditlere karşı kendini savunmakla uğraştığını belirtecek. Mevcut işgal sırasında Rus ordusu, Kremlin tarafından “aşırılıkçı anlatı” olarak kabul edilen Ukrayna tarih ders kitaplarına el koymak ve onları yok etmekle suçlandı.
Sonuç ne olursa olsun, çatışmanın sonlanması, muhtemelen Rusya ve Ukrayna’nın geçmişine dair daha kemikleşmiş ve ikiye parçalanmış bir görüntüyle sonuçlanacak ve daha da acı ve kopuk bir geleceğin önünü açacak. Bununla birlikte, Rusya ve Ukrayna gibi tarihin antagonistik versiyonlarına sahip ülkeler için ileriye dönük bölücü olmayan yollar da düşünebiliriz. Bunlar, düşmanlara ve rakip devlet projelerine karşı tanımlanan ulusal hikayelerin mantığının ötesine geçen bir tarih anlayışı etrafında inşa edilebilecektir.
Tüm çağlara yönelik müfredat ve tarihsel hafıza girişimleri, alternatif bakış açılarını, ortak Avrupa metinlerini ve öbür türlü göz ardı edilecek grupların seslerini içerecek şekilde başlatılabilir. Bunun sonucu, birleşik bir ulusal hikaye değil, geçmişe ve onun mirasına dair daha çok yönlü ve katmanlı bir bakış açısı olacaktır. Öğrencilerin tarihi olayları farklı merceklerden görmelerine yardımcı olmak için ülkeler arası değişim ve tartışma programları düşünülebilir. Bu tür girişimler şimdilik uzak görünse de; bugünün şekillendirilmesinde geçmişin rolünü anlamanın yollarını geliştirmek, daha barışçıl bir geleceğin anahtarıdır.
[1] Raluca Besliu aslen Romanyalıdır, ancak şu anda Belçika’da yaşamaktadır. Romanya ve Doğu Avrupa meseleleri, insan hakları meseleleri ve küresel yönetişim ile ilgilenmektedir.
Bu yazının aslı, İngilizce olarak 14 Haziran 2022 tarihinde Green European Journal’da yayımlanmıştır.
Görsel tasarım: Olcay Özkaplan