Yazan: Ümit Şahin
Türkiye’de yeşil siyasi hareketin tarihi 40. yılına yaklaşıyor. Bu tarih boyunca dört yeşil parti ve çok sayıda yeşil siyasi oluşum (grup, platform, dergi çevresi, vb.) ile birkaç sivil toplum örgütü kuruldu; sayısız yeşil siyasi aktivist yetişti; gazeteler, dergiler, kitaplar çıkarıldı; internet siteleri, çevrimiçi gazeteler ve dergiler yayımlandı; yeşil evler kuruldu; konferanslar, kamplar, yıllık buluşmalar düzenlendi. Yapılamayan, hareketin sürekliliği olan kurumsal yapılara sahip olması ve gözle görülür bir siyasi başarı kazanmasıydı (özellikle seçimler bağlamında.) Ancak yine de bugün yeşil siyasi hareket, sınırları her zaman çok belirgin olmasa da, bir başka deyişle çevreci, doğa korumacı, ekolojist ve ekososyalist hareketlerle ayrımları her zaman çok iyi çizilemese de, oldukça anlamlı yekûn tutan bir birikime sahip.
Bir süredir, hareketin tarihinin yazılması için zamanın geldiğini, hatta biraz daha gecikilirse geç kalınacağını düşünüyorum. Benimle aynı fikirde olan bazı araştırmacı arkadaşlarımla konuştuğumuzda, ilk önce kaynak eksikliğinin ciddi bir sorun olduğu dile getiriliyor. Gerçekten de bu tarihte yeşil partilerin süreklilik taşımaması düzenli bir arşiv oluşmasını engelledi. Ayrıca hareketin içinde en aktif rol almış isimler yeşil siyaset maceralarını yazmadılar (Melih Ergen’in erken tarihli Yeşiller Partisi’nin Olmayan Tarihi kitabı hariç.) Hareket için bir soyağacı çıkarmayı mümkün kılacak kadar uzun süre yayınlanan tek dergi de Ağaçkakan olarak kaldı. (Üç Ekoloji’nin istisnalar hariç bir hayli teorik kalması, bugünden geriye bakınca, iyi olmamış gibi görünüyor. Bugün bu yazının yayımlandığı Yeşil Siyaset dergisinde de ileride hareketin tarihini yazmaya hizmet edecek malzeme azınlıkta; daha çok çeviriler ve teorik yazılar yayımlanıyor.) Bu nedenle yeşil hareketin baştan bu yana fazla iz bırakmayan, güncel siyasete fazla etki etmeyen ve kamuoyuna fazla yansımayan iç tartışmalara ve örgütsel süreçlere yoğunlaştığı söylenebilir. Bu da geriye dönüp hareketin tarihini yazmak isteyen araştırmacılar için olağanüstü zorluklar yaratmış durumda.
Bu durumda, bu işe girişmeye niyetlenecek bir araştırmacı, yöntem olarak ağırlığı hareketin kendi yayınlarından çok medyaya vermek zorunda kalacaktır. Gazete ve dergilerde ve internette yeşil hareketle ilgili çıkan yazılar, yapılan işlerin haberleri ve fotoğraflar (son yıllar için Yeşil Gazete arşivi dahil) son derece değerli. 1984’ten geriye gitmek de pek gerekmediği için, arşiv taraması yapmak zahmetli olsa da imkânsız değil. Ayrıca konuyla ilgili birkaç tez çalışması ve makale de var. İkinci kaynak olarak elbette hareketin içinden kişilerle yapılacak mülakatlar kritik önem taşıyor. Ne yazık ki hareketin önemli isimlerinden bazıları, birinci Yeşiller Partisi’nin ilk ve son genel başkanları Celal Ertuğ ve Aydın Ayas ile hareketin en belirleyici isimlerinden biri olan Savaş Emek dahil, hayatını kaybetti. Biz, Üç Ekoloji’de Savaş Emek gibi bazı isimlerle ileride bu tür bir çalışma yapıldığında kaynak teşkil edebilecek mülakatlar yayımlamıştık, ancak bunlar ne yazık ki sınırlı kaldı. Böyle bir çalışma yapılırsa, sadece yeşil hareketin içinden isimlerle değil, son kırk yılın Türkiye siyasetini yakından izleyen, siyaseti iyi bilen, Yeşiller’in dışından siyasetçilerle ve uzmanlarla da mülakatlar yapılmasında fayda var.
Bütün bu metodolojik zorlukları yazının başında dile getirmemin nedenine şimdi gelebilirim. Türkiye’de yeşil siyasi hareketin tarihinde çok önemli kırılmalar, ayrım noktaları, kopuşlar ve toparlanmalar yaşandı; tüm diğer siyasi hareketlerde olduğu gibi. Ancak bugüne dek Yeşiller’le ilgili yazılan tez ve makalelerde bu olayların oldukça üstünkörü ele alındığı söylenebilir. Hareketin iç tartışmalarını o günlerin siyasi atmosferi içinde nesnel bir şekilde analiz etmek bu tür araştırmalar için olmazsa olmazdır. Bu da ancak yüzeysel bir kaynak taramasını aşan derinlemesine bir araştırmayı gerekli kılıyor. Ancak metodolojik zorlukların öncelikle ele alınarak çözülmesini gerektiren sadece bu da değil. 1980 sonrası Türkiye siyasetinde yeşil siyasetin öncelikli temalarının oldukça arka sıralarda yer aldığı görüşü yaygındır. Bu dönemler boyunca neoliberal ekonomik dönüşüm, ekonomik krizler, laiklik tartışması, anayasa ve rejim değişiklikleri, Kürt sorunu ve milliyetçilik öncelikli temalardır. Çevre, ekoloji, doğa ve kent meselelerinin, özellikle demokrasi ve ekonomi başlıklarıyla yakında ilişkisi ise gözden kaçar. Oysa son yıllarda bir yandan Gezi hareketi ekoloji ve kent temasının ülke siyasetinde ne kadar belirleyici olabileceğini gösterdi. Bir yandan da özellikle enerji meselesinin jeopolitik, inşaat-altyapı yatırımlarının ise ekonomik-politik önemi iyice ortaya çıktı. Türkiye’de yeşil siyasi hareketin tarihsel değerlendirmesi yapılırken, özellikle kampanya, miting, eylem ve etkinlikler gibi bu tarihi oluşturan somut faaliyetlerin eksiksiz bir şekilde derlenmesi, bu alanlarda gözden kaçan noktalara (özellikle de yapılan öncü çalışmalara) ışık tutabilir. Bunun için yine derinlemesine analitik bir yaklaşıma ihtiyaç var.
Öte yandan analitik bir yaklaşım önce kusursuz bir kronolojik olgusal betimlemeyi (ki maalesef halen çok eksik) gerektirdiği için, mülakatların ve medya taramasının ötesinde, birincil kaynakları, son 40 yılda hareketin içinden çıkan yazı, konuşma, röportaj, fotoğraf, afiş, broşür, video, film gibi malzemeleri derlemek, hatta mümkün olduğunca e-posta gruplarındaki yazışmaları ve kişisel arşivleri karıştırmak önem taşıyor. Yüzeysel bir çalışmayla hareketin basit kronolojisini çıkarmak bile pek mümkün değil. Daha doğrusu yüzeysel kalındığında oldukça taraflı ve eksik bir kronoloji çıkabilir. Bunun için nesnel ve metodik bir araştırmacının epey çalışması ve zaman ayırması gerekecektir. Ancak böyle bir çalışmanın sonucunda çıkacak yeşil hareketin analitik tarihinin hem bir ilk hem de benzersiz olacağını vurgulamalıyım.
Başlıktaki soruya dönecek olursak, böyle bir tarihsel araştırmanın mümkün olduğunca tarafsız bir araştırmacı tarafından, nesnel bir şekilde yapılmasının sadece mümkün değil aynı zamanda zorunlu olduğunu düşünüyorum. Türkiye’de farklı konularda, farklı perspektiflerden, üst üste, defalarca yapılan siyasi tarih ve siyasi hareket araştırmaları var. Özellikle sol ve sosyalist hareketlerin tarihine dair sayısız çalışma bulunuyor. Ancak yeşil siyasi hareketin tarihine geniş derlemelerde bile yer verilmiyor. (Tanıl Bora’nın Cereyanlar kitabındaki ilgili bölüm çok kısa ve kesitsel de olsa bir istisna olduğu için anılmayı hak ediyor.) Dolayısıyla ilerideki yıllarda yeşil siyasi hareketin Türkiye siyasi mücadeleler tarihinin bir parçası olabilmesi için de öncelikli olarak böyle bir çalışmaya ihtiyaç olduğunu söyleyebiliriz. Bu yazı, yeşil harekete meraklı, hevesli, dinamik ve işini bilen araştırmacılar ile böyle bir araştırmayı destekleyebilecek kurumlara bir çağrı olsun.
Görsel tasarım: Olcay Özkaplan