Yeni bir döneme girerken;
Dünya Şubat ayından bu yana son zamanların en büyük değişimine sahne oluyor. Ancak anlaşılıyor ki Rusya’nın Ukrayna işgali ile iyice görünür hale gelen bu değişimin kökleri daha derinlerde. Açıkcası ABD ve yandaşlarının bu anlamda uzun zaman önce tedavüle soktukları “Yeni Dünya Düzeni” ni kurmayı başarabilecekleri ayrı bir konu ama bu yönde büyük hamlelere tanık olduğumuz günleri yaşıyoruz. Bunun sonucunda da bugün dünyanın artık çok farklı bir döneme girdiğini ve geleceği açısından İklim krizi gibi küresel bir tehlike varken bir süredir unutulmuş olan nükleer savaş ve küresel yok oluş tehlikesinin gölgesinde kaldığını söyleyebiliriz. Öte yandan Ukrayna işgalinin yarattığı şok etkisi gelecek açısından umut veren politika arayışlarını arttıracak yönde değerlendirmelerin önünü tıkamış durumda. Bu etkinin kısa sürede aşılarak somut gerçekliklere dayanan değerlendirmelerin önümüzü açacağını umalım. Bu anlamda Ukrayna’nın işgalini tıpkı bir buzdağının su yüzünde görünen kısmı gibi ele aldığımız yazıda aslında çok daha büyük bir bütünün parçası olduğunu bilerek olayları değerlendirmenin önemine vurgu yapmaya çalıştık. Aynı zamanda iklim krizi ile birlikte oluşan bu yeni kaotik ve tehlike dolu geleceği önlemek için bugün yaşadıklarımızı daha geniş bir çerçevede görerek asıl odaklanılması gereken barış ve işbirliği politikalarının gerekliliğine dikkat çekmeye çalıştık.
Dünyada böylesi büyük jeopolitik değişimler yaşanırken Türkiye’de de toplumsal çelişkilerin her geçen gün keskinleştiği bir döneme girildi. Son dönemin ekonomik ve siyasal gelişmeleri ile toplum mevcut siyasal yapının sınırlarını zorlayan bir sıkışıklığa hapsolmuş durumda. Yaklaşan seçimler bu sıkışıklığın bunalttığı toplumun şimdilik nefes aldığı ve ona dayanma gücünü sağlayan bir olay olarak gündeme yerleşmiş durumda. Dolayısı ile bütün bu koşullarda Türkiye’de yeşil siyasetin nasıl bir yol bulacağı oldukça sıcak bir soru. Bu sorun bağlamında M.Ali Çalışkan ile söyleşimizde genel olarak koşulları ele alırken Yeşiller Partisi eş sözcülerinden Koray Doğan Urbarlı ile de parti olarak çıktıkları yolda Yeşiller Partisinin gelişmelere nasıl baktığı ve ne gördüğü hakkında bir perspektif sunmaya çalıştık. Her iki röportaj Yeşiller için önemli ip ucu ve dersler içeriyor. Olaylara bakış ve tartışmanın sınırlarını genişletiyor. Ukrayna savaşı ile gelişen yeni dünya koşullarında bulunduğumuz yeri ve güncel sorunları nasıl konumlandırmamız gerektiği konusunda da çok değerli tespitler barındıran bu söyleşi ve röportajı olabildiğince geniş tutmaya çalıştık.
Ukrayna’da süren savaşın etkileri kuşkusuz daha uzun süre devam edecek ve bu bağlamda önemi ve sonuçları üzerine daha çok konuşulacak. Bu açıdan en önemli şey ise dünyada yeni bir güç mücadelesinin büyümekte olduğu ve değişen jeopolitiğin yeni paylaşım ve dengeler ekseninde gelişeceğidir. Ukrayna işgalinin kınanması için BM de Rusya için yapılan oylamada 17 Afrika ülkesinin çekimser kalması bu çerçevede dikkate değer bir olaydı. Rusya’nın Afrika ülkeleri ile Sovyetler Birliği döneminden bu yana geliştirdiği ilişkiler ve gelişmiş emperyal kapitalist devletler kadar Çin’in bu kıtadaki çabalarını sınırlayıcı yanını göstermesi bakımından Raluca Besliu’nun Green Europian Journal (GEJ) da yayınlanan çalışmasının çevirisi yeni dönemin koşullarını anlamak açısından oldukça önemli bilgiler veriyor.
Yine GEJ da yayınlanan Ekonomist Shahin Vallée röportajı savaşın pek çok yönden bir analizini yaparken özellikle petrol ve gaz alımı konusunda Rusya’ya uygulanan yaptırımların etkilerini değerlendiriyor. Mila O’Sullivan’ın ilk olarak Prag Uluslar arası ilişkiler enstitüsü tarafından çekçe yayınlanan makalesinin GEJ de yayınlanan çevirisinde ise savaşın bambaşka bir yönünü, eril yüzünü ele alıyor. Savaşın sadece erkekleri değil kadınların da içinde yaşadığı yıkıcı bir eylem olarak başka bir açıdan ele alındığı bu makalenin oldukça düşündürücü geleceğinden eminiz.
Ukrayna savaşının çok önemli etkilerinden birisi de elbette çevresel zararları. Dmytro Averin, Freek van der Vet, Iryna Nikolaieva, Nickolai Denisov’in birlikte ele aldığı bu konu çatışmaların ekolojik etkilerini ve savaş bittikten sonra bile şiddetin gelecek nesiller boyunca nasıl hissedilebileceğini çeşitli örneklerle anlatmaya çalışıyor. Ukrayna savaşı üzerinden bütün savaşların bu anlamda nasıl bir gelecek tehlikesi olduğuna işaret ediyorlar.
İlke ve değerleri ile her koşulda barıştan yana olan Yeşiller’in son zamanlarda Avrupa’da başlayan ve giderek pek çok yerde siyasetteki yükselen çıkışları çok önemli bir problemin de tartışılmasına neden oluyor; Yeşil Partiler hükümetlerde yer almalı mı? Ukrayna savaşı koşullarında Avrupa’da pek çok yerde hükümet ortağı olan Yeşil Partiler açısından bu tartışmanın siyasi ve pratik bir önemi çok açık. Bu çerçevede Sean Currie imzalı GEJ da yayınlanan araştırma ve makalenin bütün Yeşiller için olduğu kadar Türkiye’de henüz kurulmasının önündeki engelleri aşamamış olmasına rağmen Yeşiller Partisi için de pratik bir önemi var. Gelecek için umutları korumaya çalışırken Yeşiller’in siyasi pratiklerini değerlendiren bu makalenin Türkiye için de gelecek seçimler göz önüne alındığında pek çok açıdan ilham verici olacağını bekleyebiliriz. Her şeye rağmen Yeşiller ideallerine sahip çıkmaya devam edecek, politikalarını bu çerçevede geliştirmeye devam edecekler; buna güvenebiliriz.