DEĞİŞEN DÜNYA; SORULAR, SORUNLAR
Hiç şüphe yok; dünyanın büyük değişim geçirdiği o dönemlerden birini yaşıyoruz. Böyle dönemler belki yavaş belki hızlı ama ateşin bulunması ya da tekerleğin icadı gibi bütün hayatın değiştiği zamanlar. Bu değişimleri başlatan gelişmeler ve kökleri daha öncesine uzanıyor olsa da, sonunda onun artık tamamen açığa çıktığı bir zaman gelir ve galiba şimdi tam da o günlerdeyiz. Böyle zamanlarda doğası gereği ortaya yepyeni sorular çıkar ve mevcut bilgilerimiz ile bu sorulara cevap bulmakta yetersiz kalırız. Yeni dönemin koşullarının ve dayattığı değişimin farkına vararak ancak geleceği kavramak mümkün olabilir. Tıpkı 18. yüzyılda değişen üretim ilişkileri ve ekonomideki gelişmelerin sonucunu görerek yeni dönem ve topluma dair öngörülerde bulunan Adam Smith ya da David Ricardo gibi. Ya da Marx’ın 19. yüzyılda kapitalizmin geldiği endüstriyel aşamanın sonuçları karşısında yaptığı gibi. Bugün de, -henüz farkında olmayabiliriz belki ama-, geleceğe ışık tutan öncü fikirlerin gelişip doğmasını bekleyebileceğimiz günlerdeyiz. Geleceği öngörebilmek için neler olduğunu daha iyi anlamamız gerektiği kesin. Tıpkı küresel ısınma ya da iklim krizi gibi; değişimin farkına vararak yeni bir geleceğin getirebileceklerini, koşullarını görebilir ve inşasında etkin rol alabiliriz.
Yaşananlara bu çerçevede bakınca henüz ne olup bittiğinin gerçekten doğru dürüst farkına vardığımızı söylemek zor. İpuçları her yerde ama hala bunları toplayıp birleştirebilmiş değiliz. Yine de bunun için gittikçe daha çok çaba harcandığını söyleyebiliriz. Bu bağlamda Yeşil Siyaset de payına düşeni yapmaya, yeni sorunları anlamaya ve aşmaya dönük politikaları tartışmaya devam ediyor. Örneğin Ukrayna savaşının başlaması ile gündeme gelen enerji sorunu karşısında AB ve gelişmiş ülkelerin politikalarında başlayan zikzaklar çok beklenen bir gelişme değildi. Yeşil mutabakat, yeşil dönüşüm bağlamında tersine olumsuz adımların tam da Yeşiller’in Avrupa’da pek çok hükumette etkin konumlara geldiği bir zamanda önlerine çıkması da aynı şekilde pek tahmin edilir bir gelişme değildi. Bu nedenle daha konuşulacak çok şey var. Green Europian Journal’ın Almanya Yeşiller Partisi eş başkanı Ricarda Lang ile yaptığı röportaj, tam da bu iktidar sorunsalı üzerinden konuya bir kapı açıyor. Almanya Yeşiller’i toplumun geniş kesimlerinin beklentilerini karşılayabilir mi, herkesin partisi olabilir mi sorusunu tartışırken; yeni koşulların etkilerine dair öngörülere de kapıyı aralamış oluyor.
Hukuk ve küresel siyaset alanında geçmişe sahip bir siyasi iletişim uzmanı olan GEJ iletişim müdürü Seden Anlar da makalesinde, yaşanan son olaylar ile Avrupa’nın enerji politikalarındaki yeni gelişmeleri, Yeşiller açısından değerlendiriyor. Ece Baykal Fide iklim krizinin artık yadsınamayacak bir realite olarak kabul gördüğü ve fosil yakıtlardan sürdürülebilir kaynaklara geçiş program ve politikalarının gündemde olduğu günümüzde yeni iklim inkarcılıklarını mercek altına alıyor.
Nick Ashdown Ukrayna’daki savaş ile Putin’in nükleer kartını masaya atmasının yarattığı etkileri tartışırken aslında eskide kalmış gibi olan nükleer tehlikenin çok yakınımıza geldiği bir döneme girdiğimizi de gösteriyor. Yeni dönemin yeni koşullarından biri daha birden hayatımızdaki yerini almış oldu. Değişimlerin geçmişten nasıl beslendiğinin çok iyi bir örneği de Raluca Besliu’nun makalesi. Ukrayna-Rusya ilişkileri çerçevesinde her iki ülkenin tarih anlatımları ve eğitimi üzerinden aynı düşmanca öğretinin gelişini aktarıyor. İsabelle Ferreras çalışma hayatını demokratikleştirmek başlığı altında değişen koşulları ele alırken aslında bütün bir üretim sürecini de ele almanın kapısını açıyor. Pandemi ile gelişen dönemde koşulların bu bağlamda daha görünür oluşu ile değişimi somut yaşamımızda hissetmemize imkan veriyor.
Türkiye’de de bu değişim döneminin yansımaları kaçınılmaz kuşkusuz. Buna Yeşiller açısından bakarken ileriyi daha iyi görebilmek için çok önemli bir ihtiyaca Ümit Şahin değiniyor makalesinde. Türkiye’de Yeşiller hareketinin tarihini ele alan derli toplu çalışmaların olmaması ve yeni nesillerin geleceğe bu tarihselliği bilerek bakmalarının gerekliliğinin önemini vurgulayan yazısı bir çağrı aynı zamanda. Umarız O’nun bu yazısı karşılıksız bir çağrı olarak kalmaz.
Sorulara yanıtları bulduğumuz ve güvenle ilerlediğimiz bir gelecek için çalışmaya devam o zaman.